ÇOBAN KÖPEĞİ
Bir zamanlar kendisine büyük gelen kulübenin içine şimdi sığmıyordu. Sahibinin de ona iyi bakması sonucu iri bir çoban köpeği olup çıkmıştı. Artık kendisine sorumluluk verecekleri günü iple çekiyordu. Her gün otlağa çıkan sürünün ardından içli içli havlıyor, kendisini de götürmeleri için âdete yalvarıyordu. Sürüyü koruyan tecrübeli köpek Karabaş: - İyice güçlen Gümüş. Kurtlar görünce korkmalı senden. Yoksa burnunun dibinden alırlar koyunu. - Ben güçlüyüm! - Bu iş kolay değil. Sorumluluğu büyük. Haydi kulübene. Karabaş sahibinin Gümüş ile ilgilenmesini kıskanıyordu. O sürünün tek koruyucusuydu. Bu sonradan gelen köpeğin onun yerine geçmesine asla müsaade etmeyecekti. Günlerden bir gün çoban, Gümüş’ü de yanına aldı. Gümüş çok sevindi. Kırlarda oynayıp durdu, sağa sola koşturdu. Sürü otlarken o çevreyi kolaçan etti. Bir ara burnu hoşlanmadığı bir koku aldı. O yöne gittiğinde bir kurdun bir koyuna saldırmak üzere olduğunu gördü. Tüm gücüyle havladı. Kurt bu yeni köpeğe bakıp yerinden kımıldamadı: - Bu Karabaş değil. Herhalde çiftliğin süs köpeği. Kurt ile Gümüş kavgaya tutuştular. Kavganın sonunda kurt ardına bile bakmadan kaçtı. Gümüş, koyuna seslendi: - Hadi sürüye yetişelim. İnce yabancı bir ses: - Me me. Koyun doğum yaptığı için sürüden geri kalmıştı. Meleyen yavrusuydu. Yürüyemeyecek durumdaydı. Gümüş bu anne ve yavrusunu yalnız bırakamazdı. Olduğu yere yattı. Kurtlar koyunun ve kuzunun kokusunu almışlardı. İşi zordu. Gece boyunca çetin bir savaş oldu. Gümüş yılmadı, yenilmedi. Tüm gücüyle koyun ve kuzuyu korumayı başardı. Sabah olurken yorgundu, yaralıydı ama mutluydu. Gümüş’ün yokluğunu fark eden çoban onu aramaya çıktı. Onu koyun ve kuzunun başında yaralı halde bekler bulunca çok duygulandı. - Gümüş, onları korumak için canını tehlikeye attın. Senin çok iyi bir çoban köpeği olacağının belliydi. Aslanım benim. Karabaş: - Senin gibi sorumluluk sahibi bir arkadaşa ihtiyacım var. Benim yanımda olman bana gurur verir. Sürüyü beraber koruyalım mı? Gümüş kuyruğunu sallayarak bir nevi evet dedi. Minik kuzuyu kucağına alan çoban, can dostlarıyla beraber evine doğru yol aldı.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarSen gökyüzü çiz çocuk!Bembeyaz bulutlarıNazlı uçurtmalarıBalonlarla birlikteUçan kuşları...Sen güneşi çiz çocuk!Doğsun tepelerin ardındanYol alsın doğudan batıyaYusyuvarlak sapsarıSen geceyi çiz çocuk...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Bilge Leylek yuvasından etrafı seyrediyordu. Köyün içinden koşa koşa giden çocuğa baktı. Çocuk hem koşuyor hem de coşkuyla bağırıyordu;- Yaşasın İstanbul’a gidiyorum, duyun ağaçlar, duyun kuşlar, duyu...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Esen ılık rüzgâr kendini saran dış yapraklarına değiyor açması için onu teşvik ediyordu.- Aç küçük tomurcuk, korkma!Yapraklarını sıkı sıkı kapatmış rüzgârı dinliyordu. İçinde ki korkuyu atamıyor, bir ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Yaşlı bir kadın elinde bastonu ile parkta yürüyüş yapıyordu. Evlerine yakın olan bu parka hemen hemen her gün gelirdi. Soluklanmak için durduğunda yanına beş yaşlarında bir kız çocuğu yaklaştı ve ona ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ