Bu Yol Pamuk Tarlasına Gider
Teknolojinin hiç uğramadığı, oldukça sapa, dağ başındaki bir köy okulundan aynı senenin sonunda mezun olan otuz öğrencinin hepsi birden yıllar sonra oldukça dikkat çekici bir başarıya imza atar. O seneki üniversite sınavında ilk ellide yer alıp büyük bir başarı yakalayan öğrencilerin hikâyesi ülkenin gündeminde büyük bir yer tutar. Hatta bu başarı ana haber bültenine konu olur.
Sınavda dereceye giren otuz öğrenci ana haber bültenine davet edilir. Spiker bile bu başarı karşısında, üstelik canlı yayında şaşkınlığını gizleyemez.
- Nasıl oldu çocuklar? Nasıl başardınız? Böyle bir şey ilk defa oluyor. Yokluk ve sefalet içinde bütün bunları nasıl yaptınız? Değil köyünüzden, yaşadığınız ilde bile bu zamana kadar üniversite sınavında dereceye giren tek bir kişinin dahi olmadığını görüyorum önümdeki tabloda.
İmkânsızlıklar içinde bunu nasıl başardınız, diye sorunca, heyecandan tir tir titreyen gençler, aralarından bir sözcü seçerler konuşması için. Ne kadar büyük bir başarı yakaladıklarını milyonların izlediği haber bülteninde, kameralar karşısındayken daha iyi anlamışlardır.
Sözcü seçilen genç, heyecandan kekeleyerek konuşmaya başlar sonra. Hiç atamadığı köylü şivesiyle o kadar doğal bir hâli vardır ki üstelik…
- Biz daha okumayı dahi sökememişken köyümüze bir öyretmen geldi spiker abla. Nasıl anlatam. Öyretmen değil, sankim, abi, baba gibi davrandı bize. Okulumuzun ve bizim içler acısı durumumuzu görünce pek üzüldü. Köy okulunu bitiren herkeşin pamuk tarlalarında işci olduğunu söylediğimizde gözlerinden süzülen yaşları hiç unutamıyom. Köyümüzde bir yol var, tek bir yol... O yolun ne tarafa gittiğini sordu bize. O yolun pamuk tarlalarına gittiğini söyledik. Diğer yolu sordu.
Köyden o güne kadar çıkamadığımız için, bütün dünyayı köyden ibaret sandığımız için bilmediğimizi söylediydik. O gün büyüyünce ne olmak istediğimizi sordu bize. Herkeş önüne bakıp cevap dahi veremediydi. Kısa zamanda bize okuma yazmayı öyretti öyretmeniz.
Pamuk tarlasına giden yolun tam aksi yönünden, çok uzaklardan mektuplar getirdi bize bir gün. Kimi mektup doktordan, kimisi mühendisten, kimisi ise pilottan geliyordu. Dediğine göre, onlar bizim mektup arkadaşlarımız olacaklarmış. Yıllarca hiç görmediğimiz arkadaşlarımız bize mektuplar ve resimler gönderdiler.
Onların mektuplarını okudukça, mesleklerine ve güzel hayatlarına ait resimleri gördükçe bize bir şeyler oldu. Biliyon mu aba? Biz hiç, bi kerecik olsun hayal gurmadıydık o mektuplar gelene kadar. Önümüzde bir yol vardı. O da pamuk tarlasına giderdi. Mektup arkadaşlarımız sayesinde bizim hayallerimiz oldu.
Diğer yolun nereye gittiğini öğrendik. Ve Tahsin Hoca’mın büyük çabalarla mezun ettiği otuz öğrenci, yani biz, yıllar sonra bu büyük başarıya imza attık. Şimdi kimimiz doktor, kimimiz mühendis, kimimiz öğretmen adayıyız. Son bir mektup aldık bu sabah.
Yıllarca bize mektuplar yazan, mektup arkadaşlarımız Tahsin Hoca’mızdan başkası değilmiş meğersem. Son mektubunda şöyle yazmış spiker aba, deyip gözyaşlarıyla açar cebinden çıkardığı mektubu. Ve şu cümleleri okur canlı yayında ağlaya ağlaya:
- Evlatlarım... Hayalleriniz olsun. Ve hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin. Çünkü hayalleri olmayan insan ölüdür. Hayaller ise insanı her yere ama istediği her yere götürür. Tebrik ederim çocuklarım. Başaracağınızı biliyordum. Mektup arkadaşınız Tahsin Öğretmen…
Ayşe Gül PINAR
YazarKomşu; ev, iş yeri, arazi, köy, şehir, ülke bakımından yakın olan, yan yana veya çok yakın olanların birbirine göre aldıkları addır. Kimlerin komşu sayılıp sayılmayacağı hususundaki tespit örfe bırakı...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Bundan 30 yıl kadar önce, güzel bir ilimizde helvacılık yapan bir helva ustası iflas eder. Elinde avucunda ne varsa yitirir. Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Evet, yanlış duymadınız: mahalle baskısı.Olumsuz mu? Değil. Çok baskı yapsın bu söylem. Mahalle kültürüne vurgu yapalım altını çizerek. Baskının iki anlamı da güçlendirsin mahalleyi.Gerek en çok satıl...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Yaşlı bir baba kuzu etinden yapılmış yaprak döneri çok severmiş. Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş.Baba, yemeği ö...
Yazar: Ayşe Gül PINAR