Ayağınıza Takılan Şeyleri Alınız! Ama Hocam!
Sınav sonrası öğrencilerin yaşadıkları süreç ve söyledikleri bana her zaman Zülkarneyn (a.s.)’ın ordusuyla olan hikâyesini hatırlatmaktadır.
Öğrencilere, “Sınav nasıl geçti? Sorular nasıldı?” diye sorduğumuzda cevaplar, hep Zülkarneyn (a.s.)’ın ordusundaki askerlerinin cevaplarına çok benzemektedir. Öğrencilerin bir kısmı; “Hocam aslında çalışsaydık yapardık. Sorular o kadar da zor değildi.”, bir kısmı da “Son üç ay değil de bir yıl öncesinden çalışmak gerekirmiş. O zaman isteğimiz yeri kazanabilirdik.”, bir kısmı da; “Hocalarımızın sözlerini tam dinleyip işi baştan sıkı tutsaymışız çok daha iyi yerleri kazanabilirdik.” demektedirler, Zülkarneyn (a.s.)’ın ordusundaki askerler gibi. Buyurun Zülkarneyn (a.s)’ın ordusuyla olan hikâyesini okumaya:
Zülkarneyn (a.s.) ordusuyla bir gece vakti bir dağın eteğinden geçerken birden ordusuna şöyle emretmiş: “Ayağınıza takılan şeyleri alınız!”
Ordu bu emri duyunca içlerinden bir grup, “Çok yürüdük ve çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımıza takılan şeyleri toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız? Hiçbir şey toplamayalım!” diyerek hiçbir şey toplamaz.
İkinci grup ise, “Madem komutanımız emretti, birazcık toplayalım; emre muhalefet etmeyelim. Zira ordu komutanına itaat etmek gerekir.” diyerek az bir şey toplar.
Üçüncü grup ise, “Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Bir hikmet vardır.” diyerek bütün abalarını ağzına kadar doldurur.
Sabah olup gün ağarınca bir de bakarlar ki, meğer bir altın madeni dağından geçmişler. Ayaklarına takılanların da altın olduğunu anlamışlar. Bunu fark edince:
Hiç almayanlar, “Keşke komutanımızın sözünü dinleseydik. Keşke biraz bari alsaydık!” diyerek pişman olurlar.
Ayıp olmasın diye alanlar, “Keşke biraz daha fazla alsaydık. Keşke ceplerimizi, kuşaklarımızı iyice doldursaydık!” diye hayıflanırlar.
Komutanına tam itaat edenler ise, “İyi ki komutanımızın sözünü dinlemişiz. Fakat keşke gereksiz eşyalarımızı atsaydık da onun yerine biraz daha toplasaydık!” derler.
Bu hikâye aslında hepimizin hikâyesidir. Bizler, hocaların tavsiye niyetiyle anlattıkları tecrübelerini hep kulak ardı ettik. Tecrübelerinden faydalanıp ders çıkarmak yerine “Hikâye!” dedik. “Hocam, o sizin zamanınızda idi.” dedik. “Devir değişti.” dedik. Dedik demesine de değişmeyen tek şeyin “sınav” olduğunu, bunun da ciddi bir çalışma ile kazanılacağını düşün(e)medik.
Üniversite sınavına girmiş fakat istediği üniversiteyi kazanamamış bir öğrencimiz ziyaretime gelmişti. Hâl hatırdan sonra konu sınavlara gelince öğrencimiz:
“Hocam, keşke hocalarımızın sözünü dinleseydim! Hocalarımızın bizlerin iyiliği için yapmış oldukları tavsiyelerini dinlemiş olsaydım sınavı çok rahat kazanırdım.” diyor.
Öğrencimize, “Yaşadıklarını, sınava girecek öğrencilerimizle de paylaşmak ister misin?” diye sorduğumda, “Gerek yok hocam, anlamazlar. Anlamak da istemezler. Anlamak için hayatta düşmek lazım. Bize de zamanında hocalarımız, “Zamanı çok iyi değerlendirin. Derslere planlı ve programlı bir şekilde çalışın. Zamanınızı akıllı telefonlarda harcamayın. Yoksa çok pişman olursunuz.” dediler. Fakat biz anlamak istemedik. Anlamayınca da hayat çok güzel öğretiyor!” dedi.
Hocalarımızın anlattıklarını nasıl bir istekle öğrenmemiz gerektiğini İmam-ı Şafi Hazretleri şu şekilde açıklamaktadır:
“Bir adam para kazanmak için ne kadar istek duyarsa, ben de ilim öğrenmek ve elde etmek için öyle istek duyarım. Yavrusunu kaybeden anne, yavrusunu bulunca nasıl sevinirse, ben de aradığım bir konunun cevabını bulunca öyle sevinirim. İlim; öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşanmayan ilim, geçmeyen para gibidir. Sahibine gerçekten faydası olamaz.”
M. Emin KARABACAK
YazarNedir bu sınav kaygısı?Sınav kaygısı, sınava çalışmak yerine sınavı kaybettiği takdirde başına gelebilecek olumsuzlukları düşünmektir. Sınav kaygısı, dikkatini sorulara vermek yerine, daha çok sınav s...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Seminer sonrası soru cevap bölümünde bir öğrenci velisi, “Hocam, çocuklara harçlık konusundan bahsederken okul harçlığında amacımız ve önceliğimiz çocuklara ekonomiyi ve paylaşmayı öğretebilmek olmalı...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Ramazan deyince biz anne babaların aklına genellikle eski ramazanlar özellikle de çocukluğumuzda tuttuğumuz oruçlar gelir. Çocukluğumuzda oruç deyince de aklımıza ilk tekne orucu gelir. Onun için çocu...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Biz, çocukluğumuzda hiçbir şeyi bayramlık istediğimiz kadar istemezdik. Çünkü bizim çocukluğumuzda maddî sıkıntılar vardı. Bayramlığı, bayram şekerini ve de harçlığı sadece bayramdan bayrama görürdük....
Yazar: M. Emin KARABACAK