Avcılığa Düşkünlüğüyle Tanınan Bir Padişah: IV. Mehmed
İktidarda Olmak Her Zaman Muktedir Olmak Değildir 19. Osmanlı padişahı ve 98. İslâm halifesi olan Sultan IV. Mehmed Han, 2 Ocak 1642 tarihinde İstanbul’da doğdu. Doğumunun şerefine donanma şenlikleri tertip edildi. Babası Sultan İbrahim, annesi Hatice Turhan Sultan’dır. Tahta çok erken çıktığı için iyi bir tahsil görememiştir. IV. Mehmed’in eşleri Gülnuş Sultan, Afife Kadın ve Gülnar Kadın’dır. Erkek çocukları II. Mustafa, III. Ahmed, Şehzâde Bâyezîd, Şehzade İbrahim, Şehzâde Süleyman; kız çocukları ise Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm Sultan, Fatma Sultan’dır. Sultan IV. Mehmed Han, babası Sultan İbrahim’in aklî durumunun ve saltanatının tartışılması sebebiyle 8 Ağustos 1648 tarihinde henüz yedi yaşında iken Osmanlı tahtına çıkarılmıştır. Osmanlı Devleti’nde tahta çıkan en genç padişah olarak kayıtlara geçen IV. Mehmed; şehzadeliğinde İmam-ı Şami, Yusuf Efendi, Şami Hüseyin Efendi gibi kıymetli hocalardan dersler alarak yetişmiştir. Fakat babasının tahttan indirilmesi neticesinde kendisinin yedi yaşında saltanat koltuğuna oturtulması eğitim hayatını olumsuz etkilemiştir. Doyumsuz ve sınırsız av merakı sebebiyle sürekli eleştirilen, iflah olmaz bu alışkanlığı yüzünden iktidarının sonunu getiren IV. Mehmed etrafındakilere karşı anlayışlı, sağduyulu, temiz kalpli, iyi niyetli, kadirşinas, ölçülü, vefakâr, sade giyimli, gösterişten uzak ve fazlasıyla cömert bir padişahtı. Fizikî açıdan da orta boylu, beyaz tenli, yanık çehreli ve tıknaz olduğu belirtilir. Edebiyata meraklı olan IV. Mehmed tarihle de yakından ilgilenmiştir. Bununla ilgili olarak Hezarfen Hüseyin Efendi’den tarih dersleri aldığı da rivayet edilir. Henüz Oyun Oynama Çağında Tahta Çık(arıl)an Padişah: IV. Mehmed IV. Mehmed’in henüz oyun oynama çağında tahta çık(arıl)ması doğru bir şey değildi. Bu durum gelecekte birçok yönetim sancısını da beraberinde getirmiştir. Yedi yaşındaki bir çocuğun padişahlık yapmasını beklemek akıl dışıdır. IV. Mehmed resmî olarak padişah gözükse de devleti uzun bir süre babaannesi Mahpeyker Kösem Sultan ile annesi Hatice Turhan Sultan yönetmiştir. Daha sonraki zamanlarda ise Köprülü ailesinin yönetimde yetkili ve etkili olduğu görülmüştür. IV. Mehmed beş vakit namazını cemaatle kılacak kadar mütedeyyin bir padişahtı. O, radikal bir karar alarak Osmanlı ülkesinde içkiyi topyekûn yasaklamıştı. Bununla da yetinmeyerek içki üreten işletmeleri de birer birer kapatmıştır. Fitneye ve dedikoduya sebep oldukları, toplum içerisinde hoşnutsuzluk meydana getirdikleri gerekçesiyle kahvehaneleri kapatmıştı. Oyuncu ve çalgıcıları şehirden uzaklaştırmıştı. Öte yandan o zamanki toplumda yaygınlaşan hurafelere karşı savaş açmıştı. Böylece dinin bozulmasının önüne geçmişti. IV. Mehmed’in Av Tutkusu Onu Tahtından Etti IV. Mehmed Han’ın bariz özelliklerinin başında avcılığa olan aşırı merakı gelir. O, zamanının çoğunu av peşinde koşmakla geçirmiştir. Ava olan ilgisinden dolayı “Avcı” lakabıyla anılmıştır. 1656 yılında Valide Turhan Sultan tarafından Köprülü Mehmed Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesiyle neredeyse bütün devlet işleri Köprülü’ye havale edilmiştir. Bu durum padişahı rahatlatmıştır. Sultan Mehmed av merakı yüzünden artık sürekli Edirne’de oturmaya başlamıştır. Çünkü Edirne, İstanbul’a nazaran avcılığa çok daha uygun bir yerdir. Kendini avcılığa iyice kaptıran IV. Mehmed’in devlet işlerini aksattığı kanaati, yakın çevresinde dillendirilmeye başlanmıştır. Zira 1685 yılına gelindiğinde devletin toprak kayıpları iyice artmış; Koron, Modon, Anabolu, Mora ve Atina elden çıkmıştır. 1686’da Budin’in de düşmesiyle padişaha duyulan tepkiler ciddi boyutlara ulaşmış, bu tepkiler karşısında kayıtsız kalamayarak avcılığı bıraktığını söylemiş, av malzemelerini dağıtmıştır. Fakat bütün sıkıntıların sebebi olarak gösterilen avcılık yine de IV. Mehmed’in saltanatının sonunu getirmiştir. Sultan IV. Mehmed tahttan indirilerek yerine II. Süleyman getirilmiştir. Tam 39 yıl saltanat süren IV. Mehmed, 46 seneyle bu rekoru elinde bulunduran Kanunî Sultan Süleyman’dan sonra Osmanlı tahtında en uzun süre kalan padişahtır. IV. Mehmed, imar ve inşa faaliyetlerine çok önem veren bir padişahtı. 60 senede bitirilemeyen Yeni Camii ve Külliyesi’ni o tamamlamıştır. 1658-1680 tarihlerinde Rumeli ve Anadolu Hisarlarını tamir ettirmiştir. Yine onun zamanında Mısır Çarşısı, Hünkâr Kasrı, Köprülü Külliyesi, Safranbolu Köprülü Mehmed Paşa Camii, Vezirköprü Fazıl Ahmed Paşa Külliyesi, İncesu Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii ve Kervansarayı inşa edilmiştir. Üç kıtaya adaletle hükmeden bir cihan devleti olan Osmanlı’nın en geniş sınırlara kavuştuğu dönem “Avcı” lâkabıyla meşhur Sultan IV. Mehmed dönemidir. Bu dönemde Osmanlı’nın toprakları tesir alanlarıyla birlikte 22 milyon kilometrekareyi bulmuştu. IV. Mehmed, “Vefâî” Mahlasıyla Şiirler ve Askerî Marşlar Yazmıştır Osmanlı padişahları sadece devletin değil, kelimelerin de sultanıdırlar. Sultan şairlerimizden biri de IV. Mehmed’dir. Sultan IV. Mehmed, “Vefâî” mahlasıyla birbirinden güzel şiirler ve askerî marşlar yazmıştır. “Beyazlar giydügince bir dürr-i yektaya benzersin/Siyahlar giydügince sen hemân Leyla’ya benzersin//Yeşiller giydügince tûtî-i gûyâya benzersin/Benim hoş-bû Afifem sen gül-i rânâya benzersin” dizelerini çok sevdiği eşi Afife Kadın’a yazmıştır. Yine onun aşağıdaki gazeli fevkalâde güzeldir: “Bir nazardan akl u sabrım aldı gitdi ol melek/Ağla ey dîdem ki çıkdı gitti elden mâ-melek//Zahm-ı âteş-bâr-ı cismin dağı mihnet sanmanuz/Padişah-ı aşk giydirdi bir altunlu benek//Bunca demdir tîrini hûn-ı ciğerde besledim/Şimdi kasd-ı can eder anda kanı nân ü nemek//Ahım işitmiş eşiğinde gece rahm eylemiş/Hamdülillah kim bugün oldu hevâdarım felek//Gûşe-i gamda Vefaî bendeni tenha koma/Yoluna canım feda olsun begim gel gitme tek.” Osmanlı’ya Adeta Bir Sun’i Solunum Yaptıran Köprülüler Dönemi Osmanlı Devleti’nde Köprülüler çok önemli bir yer teşkil eder. Köprülülerden evvel onlarca sadrazam gelmiş, başarısız olunca gitmek mecburiyetinde kalmışlardır. Köprülüler Devri 15 Eylül 1656-15 Aralık 1683 tarihleri arasında Köprülü Ailesi’nden üç sadrazamın devleti idare ettiği önemli bir zaman dilimidir. Bu süre 27 yıldır. İlk olarak IV. Mehmed zamanında Köprülü Mehmed Paşa sadrazam olarak devletin kötü gidişine “dur” demiştir. Bunu gerçekleştirmek için çok sert bir yönetim anlayışıyla hareket etmiştir. Köprülü Mehmed Paşa Osmanlı’da sadece sadrazam olarak bulunmamış; komutan, Sadaret Kaymakamı ve Kaptan-ı Derya gibi farklı vazifeler de ifa etmiştir. Devlete çekidüzen vermek için kanun ve nizamlardan asla taviz vermemiştir. Kararlarında tek yetkili kendisi olmuştur. Zaten gelirken de padişaha, işine kimsenin karışmamasını şart koşmuştu. O da bu şartı kabul etmişti. Köprülü Mehmed Paşa, sadrazam olduğunda yetmiş yaşındaydı. Fakat bilgisi ve özgüveni yerindeydi. O, ilerleyen yaşına rağmen çok başarılı işler yapmıştır. Ülke içinde baş gösteren isyanları ve karışıklıkları başarıyla bastırmıştır. Orduya el atarak ocaklarda düzeni sağlamıştır. Çanakkale Boğazı’nı kapatan Venediklileri boğazdan atmıştır. Venedik işgali altındaki Bozcaada ile Limni’yi geri almıştır. Eflâk, Boğdan ve Erdel’deki isyanları ve Anadolu’daki Abaza Hasan Paşa ve Celâlî isyanını başarıyla bastırmıştır. İyice yaşlandığı için yerine Halep Beylerbeyi olan oğlu Fazıl Ahmed Paşa tayin edilmiştir. Fazıl Ahmed Paşa da, Girit’i Venediklilerden geri almıştır. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine 3 Kasım 1676 tarihinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadarete atanmıştır. O da 1676-1681Osmanlı-Rus Savaşı’nı başarıyla tamamlamış, II. Viyana Kuşatması’nı gerçekleştirmiştir. 15 Aralık 1683 tarihinde IV. Mehmet tarafından azledilene kadar görevde kalmıştır. Çocukluktan Erişkinliğe Giden İktidar Süreci Yahut Bir Hayatın Üç Devresi Osmanlı Devleti’ndeki saltanat kavgaları koca imparatorluğu derinden yaralamıştır. Bu durum fırsat kollayan düşmanlarımızın da iştahını kabartmıştır. Çocukken padişah yapılan IV. Mehmed’in dönemindeki siyasî çalkantılar da bu taht kavgalarının menfi sonucudur. Tarihçi Yavuz Bahadıroğlu Sultan IV. Mehmed’in çok uzun süren saltanatını üç döneme ayırır. “Birinci dönem çocukluk dönemidir ki, çocuk padişah hemen hiçbir şeye karıştırılmamış; devlet ninesi Mahpeyker Kösem Sultan, annesi Turhan Hatice Sultan ve bazı paşalarla yeniçeri ağaları tarafından ortaklaşa yönetilmiştir. İkinci dönem oldukça parlak sayılır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın idamına kadar süren bu dönemde Girit fethedilmiş, Macaristan Kralı Tökeli İmre yenilerek Orta Macaristan Osmanlı Devleti’ne katılmış, Podolya ve Ukrayna hudutlarımız içine alınmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti, tarihinin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Kara Mustafa Paşa’nın idamından sonra dört sene kadar süren üçüncü ve son dönemde ise, başta Macaristan olmak üzere, Dalmaçya ve Mora elden çıkmış; Arnavutluk’ta, Bosna’da, Yunanistan’da birçok önemli kalelerimiz düşman eline geçmiştir. Koca imparatorluk küçülmeye başlamış, çöküş hızlanmıştır.”(Osmanlı Padişahları Ansiklopedisi-2, s.428) IV. Mehmed’ın İktidarına Saplanan Hançer: Sultan Ahmed Camii ve Çınar Vakaları IV. Mehmed zamanında Sultan Ahmed Camii Vakası yaşanmıştır. Buna “Atmeydanı Vakası” da denir. 25 Ekim 1648’de çıkan hadiselerin nedenlerinden biri Kösem Sultan ile Sofu Mehmed Paşa arasında bitmeyen rekabettir. Diğer sebepler ise sipahi ulûfelerinin geciktirilmesi, yedi yılda bir yapılan çıkmaların gecikmesi ve Yeniçeri Ocağı’nın nüfuzunun aşırı derecede artmasıdır. Neticede Atmeydanı’nda toplanan ve Sultan İbrahim’in katlini kınayan sipahilerle iç oğlanlarının isyanları, Kara Murad Ağa ve Koca Muslihuddin Ağa’nın üstün gayretleriyle bastırılmış, Sadrazam Sofu Mehmed Paşa ortadan kaldırılmıştır. IV. Mehmed devrinde, 1656’da Yeniçerilerle sipahilerin çıkardıkları isyanlardan biri de Çınar Vakası’dır. Malumdur ki ayarı düşük akçeyle maaşları ödenmek istenen askerler isyan etmişlerdir. Girit’ten dönen birkaç yüz yeniçeri, dokuz aylık maaşlarını alamadıklarını belirterek bu duruma tepki göstermişlerdir. Bu ayaklanma sonunda isyancılar tarafından ölüme mahkûm edilen kişiler Atmeydanı’nda bulunan büyük bir çınar ağacının dallarına asıldıkları için bu ayaklanmaya “Çınar Vakası” denmiştir. Üzerine cesetler asılmış olan bu ağacın İslâm inancında adı geçen, Cehennem’de bulunan ve meyveleri insan kafası olan “Vakvak” ağacına benzetilmesi nedeniyle olay “Vaka-i Vakvakiye” olarak da adlandırılmıştır. 39 Yıllık Çalkantılı Bir Saltanatın Muhasebesi ve Bir Devrin Sonu Osmanlı Devleti IV. Mehmed döneminde bütün olumsuzluklara rağmen en geniş sınırlarına kavuşmuştur. Sultan IV. Mehmed’in saltanatının son dört yılı çok sıkıntılı geçmiştir. Bunda devlet işlerine büyük katkılarda bulunan, devletin rüknü (direği) olarak gördüğü annesi Hatice Turhan Sultan’ın ölümünün ve devleti uzun yıllar idare eden Köprülülerin yönetimden uzaklaştırılmasının büyük etkisi vardır. Buna bir de padişahın avcılıkta ısrar edişi eklenince felâket kaçınılmaz olmuştur. Neticede IV. Mehmed’in saltanatının son günlerinde sadrazam kaymakamlığına düşürdüğü Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, 8 Kasım 1687’de padişahı tahttan indirmiştir. Devrik padişah iki oğluyla birlikte sarayın şimşirlik dairelerine konulmuştur. Burada bir süre sıkı bir gözetim altında yaşamıştır. 39 sene gibi uzun bir süre tahtta kalan IV. Mehmed’in tahttan indirilmesinden sonra üvey kardeşi II. Süleyman tahta geç(iril)miştir. Sultan IV. Mehmed 6 Ocak 1693 tarihinde Edirne’de ölmüş, Yeni Camii’de annesi Hatice Turhan Sultan’ın türbesine defnedilmiştir.
M.Nihat MALKOÇ
YazarOsmanlı'nın Çalkantılı Yıllarında Yetim Bir Çocuk: Sultan İbrahim Osmanlı padişahlarının 18. si olan Sultan ...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Dünyaca ünlü çinileri, Ayasofya'sı ve gölüyle Bursa'nın alâmet-i fârikalarından biridir İznik. Zira, İznik deyince Bursa, Bursa deyince de İznik akıllara gelir. Bu güzel ilçe, dünyada eşine az rastlan...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Dağlık Bir Ülke Olan Kırgızistan, Tabiat Güzellikleriyle Dikkat ÇekmektedirBağımsız yedi Türk Cumhuriyetinden biri olan Kırgızistan, Türk Dünyası içerisinde kendine has özellikleriyle önemli bir yer t...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Bugün modern dünyada unuttuğumuz birçok âdap ve davranışlardan biri olan yemek ve yemek âdabını yeniden hatırlamak maddî ve manevî anlamda hayatımıza birçok zenginlik katabilir. Bu yazımızda, Osmanlıc...
Yazar: Vedat Ali TOK