Abdülaziz Han’ın Son Kızı Emine Sultan
Emine Sultan, Sultan Abdülaziz'in en küçük kızıdır. Dördüncü Kadınefendi Neşerek/Nesrin Hanım’dan, Beşiktaş Sarayı’nda 24 Ağustos 1874 tarihinde, Pazar gecesi saat 02.00’de dünyaya gelmiştir. 1876’da babası Sultan Abdülaziz’in tahttan indirildiği günlerde, önce annesi Neşerek Kadınefendi’yi kaybetmiştir. Arkasından, babasının suikasta kurban gitmesiyle, kimsesiz kalmıştır.
Onu, ağabeyi Yusuf İzzeddin Efendi yanına almıştır. Dolayısıyla Emine Sultan’a babalık eden, onu bakıp büyüten ve terbiye eden, ağabeyi Yusuf İzzeddin olmuştur. 27 yaşına geldiğinde diğer kız kardeşleri gibi, devrin padişahı Abdülhamid Han aracılığıyla evlendirilmiştir. 1901 yılında Ahmed Şükrü Paşa’nın oğlu Mehmed Şerif (Çavdaroğlu) Paşa ile izdivaç etmiştir.
Sultan Abdülhamid ikametleri için Çarşıkapı’daki Mehmed Sadık Paşa Konağı’nı tahsis etmiştir. Düğün hediyesi olarak da Kuzguncuk semtinde Nakkaştepe mevkiinde yazlık bir köşk vermiştir. 1909’daki 31 Mart Vakası’nın ardından, Sultan Abdülhamid’in tahttan uzaklaştırılması üzerine, Emine Sultan da eşiyle birlikte devrik padişahla aynı kaderi paylaşmış ve Selanik’teki Alatini Köşkü’ne sürgün edilmiştir. 1912 yılında patlak veren I. Balkan Savaşı esnasında, Selanik’in Yunanlar tarafından işgal edilmesi üzerine, Abdülhamid Han ile beraber yeniden İstanbul’a dönmüştür.
Emine Sultan, boyu ve endamıyla dikkat çeken gösterişli bir kadındı. İri siyah gözleri, uzun yüzü, çekik kaşları ve beyaz teniyle nadir bir güzelliğe sahipti. Mehmed Şerif Paşa ile 19 yıl mutlu mesut bir hayat yaşadıktan sonra, 30 Ocak 1920 tarihinde vefat etmiştir. Naaşı, Sultan Mahmud Türbesi’ne gömülmüştür. Eşinin hayata veda etmesine çok üzülen Şerif Paşa, onun için bir mersiye yazmış ve sandukasının üzerine koymuştur. Mersiyenin son dizesi şöyledir: “Gülşen-i adn-i penah etdi Emine Sultan (1338)”
Emine Sultan’ı yakından tanıyan ve çokça görüşmüşlüğü olan Nedime Leyla Açba, nasıl vefat ettiğini ve son yolculuğunda arkasında bıraktığı mahşeri kalabalığı ve duygu sağanağını, hatıratında şöyle kaleme almıştır: “Hassas tabiatlı olan Emine Sultan, bir gün gene rahatsızlanıp yatağa düşmüştü. Herkes, istirahat edip tekrar ayağa kalkacağını zannediyordu. Fakat aniden Hakk’ın rahmetine kavuştu. Umumi şaşkınlık arasında cenaze kalktı.
Ağlayanlar, feryat edenler görülecek şeydi. Damat Şerif Paşa, zevcesini kaybettiğine hayret ediyor ve inanamıyordu. Hiçbirimiz Emine Sultan’ın vefat ettiğine inanamıyorduk. Birden fani âlemi terk edip gitmesi, cümlemizi hayret ve elem içinde bırakmıştı. Cenaze Çemberlitaş’taki konaktan çıkartılıp Sultan II. Mahmud Türbesi’ne götürülürken ben de konağın pencerelerinden, cenazenin arabaya konduğunu ağlayarak seyretmiştim.
Cenaze götürülünce de birbirimize sarılmış ve yüksek sesle ağlamaya devam etmiştik. Emine Sultan’ın vefat ettiğini işiten herkes cenazesine gelmişti. Konağın etrafı adeta mahşer gibi olmuştu. Allah, garik-i rahmet etsin.”
Leyla Açba, onun karakteri, yapısı, insanlığı ve hayırseverliği hakkında da şu dikkat çekici bilgileri aktarmıştır: “Emine Sultan, pek hoş bir sultanefendi idi. Orta boylu, beyaz tenli, ela gözlü, koyu sarı saçlı ve naif endamlı idi. Bünyesi pek hassas olduğundan bazen hastalanıyor ve tabiplerin tavsiyesi üzerine istirahat ediyordu.
Maatteessüf Emine Sultan’ın evladı yoktu. Zannedersem bir iki defa hamile kalmış ve bir kızı da kundakta ölmüştü. Bu sebepten, sultanefendi pek mahzun ve müteessirdi. Emine Sultan fevkalade tuvalet giyer, yakut ve pırlanta taşlı kolyesini takar, misafirlerinin karşısına böyle çıkardı. Misafirleri de bu güzel sultanefendinin huzurunda efsun olurlardı.
Bundan maada Emine Sultan pek malumatlı olup konağında şairleri ve meşhur kitap müelliflerini de misafir ederdi. Onları dinlemek sultanefendiye haz veriyordu. Pek hayırsever bir sultanefendi olduğundan, herkese yardım etmek isterdi. Fakirlere yardım eder ve kimsesiz çocukları himaye ederdi. Bunların mektep ve tahsil masraflarını karşılardı. Emine Sultan’ın himmetiyle ev bark ve iş sahibi olanlar, konağına gelir ve muhterem sultanefendinin elini öperlerdi.”
Bengisu HAYAT
Yazar
Göz, kimi zaman sadece görmek için vardır kimi zaman ise görmekle yetinmez; derinlere işler, ruhu okşar, kalbe dokunur. İşte nergis çiçeği, yalnızca bir çiçek değildir; bir bakış, bir dokunuş, bir çağ...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Sultan VI. Mehmed Vahdeddin’in başkadını Nazikeda Kadınefendi’den dünyaya gelen üçüncü ve son kızıdır. 19 Mart 1894’te Feriye Sahil Sarayı’nda doğmuştur. Tam adı Rukiye Sabiha’dır. Vahdeddin Han, anne...
Yazar: Bengisu HAYAT
Sultan Vahdeddin’in, Başkadınefendi Nazikeda’dan 11 Eylül 1892’de doğan ikinci çocuğudur. Feriye Sahil Sarayı’nda dünyaya gelmiştir. Tam adı, Fatma Ulviye’dir. Sultan Vahdeddin’in Nazikeda Kadınefendi...
Yazar: Bengisu HAYAT
Bahar değmiş gönülleri sevmeliOnlar nice kış görmüş geçirmiş /Çiçeklenmeyi bilirler....Bahar mevsimi, doğanın uyanışını ve yenilenmeyi simgeleyen bir dönemdir. Bu mevsimin etkileri insan ruhu üzerinde...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ