21. Yüzyılın “Mev’ûde”leri
Yüce Rabbimiz Tekvir sûre-i celîlesinde kıyametin kopma ânını zihinlere o kadar dehşetli tablolarla çizer ki, hayal gücünüz oranında, birkaç fırça darbesiyle çizilen büyük bir tuval tahayyül edebilirsiniz. Bu sûrede nazar-ı dikkatimizi celbeden bir âyet var. Orada, diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna, “neden öldürüldüğü” sorulduğu zaman diliminden bahsedilir. İbretâmiz ayette, ebeveyne değil bizzat çocuğun kendisine sual edilir. Güneşin dürülmesi, yıldızların dökülmesi, dağların yürütülmesi, denizlerin kaynatılması kadar olağanüstü, dehşetli bir olay olmalı ki: “Diri diri toprağa gömülen kıza, “hangi suçtan dolayı öldürüldüğü” sorulduğu zaman” ibaresi gelmiştir. Hiddetinden ana-babaya tenezzül etmeyen Rabbimiz, masum sıbyana yöneltir soruyu. Cevapsız, başını öne eğen yavrucağın duyguları ve biri Esfel-i Sâfilîn diğeri Âlây-ı İlliyyîne giden iki gurubun durumu. Vahşet, dehşet, hayret, ibret ve nihayet “Rabbim, ceza emret !!” Ömrünün en büyük gayesi ve biricik hayali Âsım’ın Neslini yetiştirmek olan Mehmet Âkif: “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.. Fevza bütün âfâkını sarmıştı zeminin” diyor.. ………… Kıt aklım, cahil dünya görüşüm, bütün medeniyetsizliğim ve acziyetimle şunu söylememe izin veriniz: Bugünün hem ebeveyni hem de yaşadığı halde birçok erdemini kaybeden kızı yani diri olduğu halde ölü gezen MEV’ÛDE leri dağlar kadar büyük vebal, sorumluluk ve mes’ûliyet altındadır. Neden mi? Evladına en başta Allah sevgisi ve O’ndan gereğince korkma duygusu aşılamayan, edebin gerekliliği, hayanın mecburiyeti, ibadetin özünü zerk edemeyen bir anne, kazancında kul hakkına dikkat etmeyen, elinde sigara, ağzında sandığı açılmamış küfür sözleri, bî-namaz, gözünü haramdan sakınmadan lüzumsuz işlerle vakit öldürüp aile efradına kötü model olan bir baba, yetiştirse yetiştirse kaç kıratlık bir evlat kazandırır bu topluma, bu vatana ve İslam âlemine ? “Kızımızdır doğranan, namusumuzdur çiğnenen” İfadeleriyle kız çocukları, daha doğrusu iffet ve namus mefhumları üzerinde duran Âkif ruhuna bugün ne kadar çok ihtiyacımız var. “Âsım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek” Ahh kahraman ve dertli dedem, bugünkü hâlimizi görseydin ne derdin acaba? Herhalde Fâtih İstanbul’u yeniden fethe soyunur,milli mücadele için yola çıkan, şehadet şerbetini yudumlayan şanlı ceddimiz bu sefer mânevi mücadeleye girişir yahut hayallerinin suya düştüğüne şahit olup üzüntüden kahrolurdu. Rabbim, ya bana duyarsız ve Âkif’in tabiriyle “hamiyetsiz” bir ruh verseydin yahut elime toplumun yarasına neşter vuracak ve 21. Asrın mev’udelerini kurtarmam için olağanüstü etki uyandıran sihirli bir değnek… “Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem, Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım” Öyle görünüyor ki ne Hz. Muhammed (sav) ahlakını ve nezaketini, ne de Mehmet Âkif ilhamını ve şecaatini kavrayamamışız. Aksi takdirde, bugün İslam âleminin yaşadığı buhranları yaşamazdık. Milli duygularımızı bile dillendirirken Âkif ruhunu uzaktan yakından tanımaya çalışsaydık, bir kamyon kasasında vefat edip kimsesizler mezarlığına gömülen oğlu değerli Emin Ersoy’un naşına sahip çıkar, yoklukla kıvranıp kirayı ödeyemediği için ev sahibi tarafından dövülerek evden atılan kızı muhtereme Suat Ersoy’un yaşadıklarından haberdar olurduk. Toplumsal yaralara neşter vuran koca Âkif’in evlatlarına karşı bu kadar umarsız davrandığımız için kemikleri sızlamış, bizim de alnımızda kara leke olarak kalmıştır. . “İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım?” (el- Âraf- 155) Ayet-i Kerimelerin önünde saygıyla eğilirken Âkif dedeme olan hayranlığımı yineliyorum. “Yâ Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı, Mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı? Nur istiyoruz.. sen bize yangın veriyorsun, “Yandık” diyoruz.. boğmaya kan gönderiyorsun.. ……….. İslam ayak altında sürünsün mü nihayet, Yâ Rab bu ne hüsrandır, Îlâhî bu ne zillet?” Gerek Asr-ı Saadet gerekse Dersaadetten beslenmediğimiz müddetçe delikanlılarımız şecaat ve mertliği kitaplardan okuyacak, kızlarımız nazenin ve iffetli olmayı büyükannelerinden duyacaktır. İslâmın yetiştirdiği Osmanlı, asırlara damgasını vurmuşken diğer taraftan da eşref-i mahlukat olan insanı eğitip yarınlara hazırlamıştır. Günümüz dünyasının gençliğini konu alırsak nitelikli ve gönüllere nakşolan müessir eğitimden uzak olduğunu söyleyebiliriz. Müfredatta yer alan zorunlu eğitim beyin jimnastiği statüsündedir.Aile, irfan ve medeniyeti, maneviyat ve insani duyguları sıkı dokuyarak işlemezse, topluma, anaforda savrulan ve kelimenin tam anlamıyla “yazık” olan fertler kazandırmış olur. Yahut kız çocuğunun pozitif ve beşeri ilimlerde eğitim almasına imkan sunmazsa şu muhakkaktır ki bir kıvılcımla dahi olsa yangına destek olan bu ebeveyn, o dumanın zehirinde ilk önce kendisi boğulacaktır. Hacı Bektaş Veli Altın Öğütlerinde “kızlarınızı okutunuz” diyerek kendi döneminden yüzyıllar sonrasına mesaj vermiştir. Zirâ tahsil değil kültürden uzak kız çocuklarının nasıl olduğu ve cemiyete nasıl insanlar kazandırdığı gayet açıktır. Allah āhir ve ākibetimizi hayr eyleye. Mev’ûde: Diri diri öldürülen kız çocuğu. 14.12.11
A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
YazarDünyanın gözbebeği, şehit kanlarıyla sulanmış kadîm topraklarımızın has evlatlarından olan Hacı Bektâş-ı Veli, altın öğütlerinin içinde “Bir olalım, diri olalım, iri olalım.” ifadesini kullanır. Dinç ...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Benim çocukluğumda hanımeli bir başka açar, leylaklar daha asil kokardı. İnce uzun bir sokaktaydı evimiz. Sokağın başköşesinde mahalle camii, en sonunda muhtarın evi, orta yerde bizim ‘köşkümüz’ vardı...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Mü’minin belli-başlı vasıflarını sayan Allah Rasûlü (sav) temel ahlakî öğretilere dikkat çeker : sabır, şükür, hayâ, cihad şuuru, tevâzu, cömertlik, kanaat, nezâket, merhamet, zühd-ü takva, kusur ört...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Her bahar yeni ümitler, taze fikirler ve can suyuyla gelir. Türk edebiyatında baharla ilgili birçok deyim ve atasözü vardır. Hepsi de iç ferahlatan, teselli eden, umut bahşeden ve biraz da dünyanın fâ...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE