15 Temmuz Kapkaranlık Geceyi Aydınlatan Kutlu Bir Meşaledir
15 Temmuz, ihânet sarmalının yüreğimizi çepeçevre sardığı, dondurucu vefâsızlığın iliklerimize işlediği ve Temmuz'un kavurucu sıcağında buz kestiğimiz, kan donduran bir kabus gecesidir. Din kisvesi altında halkımızı yıllarca kandıranların ipliğinin pazara çıkarıldığı bir uyanış vaktidir. O gece, Dede Korkut'tan sâdır olunan "Kahpe içeriden olunca kapı kilit tutmaz oğul!" beylik sözünün sağlamasıdır ve dahi akbabaların pusuya yattığı bir gecedir. Tuzak kuranların tuzaklarının başlarına geçirildiği bir ibret sahnesidir.
15 Temmuz gecesi bu aziz millet sırtından hançerlendi. Demokrasiye gönül veren bir milletin iradesi yok sayıldı. Millet iradesinin tecelli ettiği TBMM, milletin nafakasından temin edilen paralarla alınan savaş uçaklarıyla bombalandı. Bu da yetmedi, meydanlarda toplânan masûm halka ateş açıldı. Kardeş zannettiklerimiz o gece ne yazık ki kalleş çıktı. Bütün bunlar gözlerimizin önünde gerçekleşirken bu büyük millet, kalleşlere haddini üst perdeden bildirdi.
15 Temmuz gecesi tevhid inancının sembolü olan minarelerden okunan salâlar dirilişe, birliğe ve dirliğe çağırdı bize. O gece büyük bir millet olduğumuzu tüm dünyaya müşahhas bir şekilde bir kere daha ilân ettik. Al bayrağa rengini veren kanımız deli aktı gece boyunca.
Can korkusundan âzâde indik meydanlara. Omuz omuza verdik vatanını canından aziz bilen kardeşlerimizle. Kutsallarımıza göz diken ve onları suiistimal edenlere asla fırsat vermedik. Yaşama sebeplerimiz arasında gördüğümüz namusumuza el uzatanların o pis ellerini kırdık. Zâlime karşı mazlûmun sesi ve hâmisi olduk. Söz konusu vatansa geride kalan her şeyin teferruat olduğunu sadece kâl'imizle (sözümüzle) değil, hâlimizle de bilfiil gösterdik.
Uzun Adam'ın, Halkı Sokaklara Davet Etmesiyle Darbe Girişimi Püskürtüldü.
Her on yılda bir darbelerin gerçekleştiği güzel memleketimizde darbe zamanlarında televizyondan okunan bildiriyle evlerinden çıkmamaları salık verilen halk, bu uyarıyla kapısını sımsıkı kilitleyerek sabahı beklerdi. Ama bu sefer öyle olmadı. Uzun Adam'ın halkı sokaklara davet etmesiyle darbe girişimi kısa zamanda püskürtüldü. Böylece büyük bir ezber de bozulmuş oldu. Meydanların asıl sahipleri meydanlara çıkarak hainlere meydan okudu.
15 Temmuz gecesi, bir farkında olma ve farkına varma gecesiydi aynı zamanda. O gece kuzu postuna bürünmüş kurtların gerçek kimliğini idrak eyledik. Sûreti haktan görünüp de hakka kuyu kazanları olanca çirkinlikleriyle deşifre ettik. Emperyalizmin uşaklığına soyunanların ve satılmışların ederini de öğrenmiş olduk. Silkindik, titreyip (s)özümüze döndük. Hıyânet odaklarını görünce millî ve manevî reflekslerimiz çok daha güçlendi.
15 Temmuz gecesinde kültürlerin, medeniyetlerin, dillerin ve dinlerin kesişme noktası olan ve mazlûmlara umut aşılayan biricik vatanımız Türkiye Cumhuriyeti kana bulandı. İnsanı insanlıktan çıkaran nefret o gece derin uykusundan uyandırıldı. Bizi biz yapan, diri ve iri kılan dinî ve dinî dinamikler derdest edilmek istendi. Gülistanlar hâristana (diken bahçesine) döndürülmeye çalışıldı. Hakk'a kul olanlar kula kul olmaya zorlandı.
O Gece Musa'nın Torunları Firavun'un Torunlarını Yendi.
Ölümü tebessümle karşıladık o gece. Fâni olandan ebedî olana yürüdük korkusuzca. Yüreklerimiz toplu vurduğu için toplar bile sindiremedi bizi. Akif'in torunları olarak vatanımıza olan sadâkat borcumuzu ödedik. Batıla karşı Hakk'ın ve hakîkatin yanında olduk. Bu necip milletin aslî fertleri olarak ortak kadere ve ortak kedere karşı tek ses, tek nefes olduk.
Bu tavrımızla yığın olmadığımızı, tasada ve kıvançta bir ve beraber olduğumuzu bir kere daha gösterdik. Bizi içten yıkmak isteyen hıyânet mahfillerine fırsat vermedik. Şeref ve haysiyetimize el uzatanların elini kırdık, dil uzatanların ise uzayan dilini kestik.
O gece mazlûmların samîmî duâsı zâlimlerin nefretine galebe çaldı. Her zaman olduğu gibi "Hak geldi Bâtıl zâil oldu." Güneş doğunca karanlık kayboldu. Musa'nın torunları Firavun'un torunlarını yendi. Yezid'in avâneleri Hz. Hüseyin'in mirasçıları karşısında tutunamadı. Böylece Akif'in deyimiyle tekerrürden ibaret olan tarih bir kere daha tekerrür etti.
15 Temmuz gecesi sabaha evrilirken kaosun yerini sükûnet, nefretin yerini sevgi, hasedin yerini nasihat, duygusallığın yerini sağduyu, şerrin yerini hayır, suçluluğun yerini masûmiyet, hüzün ve kederin yerini sevinç ve sürur, kabalığın yerini nezâket, kötülüğün yerini iyilik, dağınıklığın yerini düzen, gafletin yerini basîret, eblehliğin yerini akıl ve mantık, zorlukların yerini kolaylıklar, riyânın (gösterişin) yerini ihlâs (samîmîyet) aldı.
15 Temmuz gecesi yerini fecrin aydınlığına bırakırken her zaman olduğu gibi Anadolu irfânı ve izanı kazandı. Kula kulluk edenler, Hakk'a kulluk edenlerden sert bir şamar yedi. Geceden kalan simsiyah bulutlar ufkun aydınlığına tebdil oldu. Umutsuzluklar umuda evrildi. Hain plânlar, plân yapanların başına döndü. "Onlar plân yaparlarken, Allah da plân yapıyordu. Allah, plân yapanların en hayırlısıdır."
15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gecenin fecrinde yepyeni bir Türkiye'ye, her zamankinden daha güçlü bir şekilde uyanıldı ve onun güçlü liderine dayanıldı.
15 Temmuz, Zamanın Adeta Donduğu Uzun ve Kapkara Bir Gecedir.
15 Temmuz yüreklere kor düş(ür)en alevden bir gecedir. O gece birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi bozmak istediler. Bu öksüz ümmetin son kalesi olan necip milletimize kurşun sıktılar. O gece mandacı zihniyetin artıkları, efendilerinin sadık köpeği olmak için birbirleriyle âdeta yarıştılar. Tanklarla milletin can yongalarının üzerinden silindir gibi geçtiler. Pensilvanya'yı üs edinen bir paranoyağın kapıkulu olan şer şebekeleri, ülkemizin medâr-ı iftihârı polislere bomba yağdırdılar. Nice gül bahçesi tarumar edildi o kara gecede.
15 Temmuz, o kapkaranlık geceyi aydınlatan kutlu bir meşaledir. O gece şehir vandallarının karşısına çıkıp varlık yokluk mücâdelesi verenler Nene Hatunların, Sütçü İmamların, Şahin Beylerin, Şehit Kâmillerin, Kara Fatmaların ölmediklerini bir kere daha ispatladılar.
O gece Ömer Halisdemir isimli bir yiğit çıktı meydana. Yiğit Ömer ilk kurşunu sıkarak geceyi aydınlattı. Tetiği çekerken bir an bile tereddüt etmedi. Bu asrın Ulubatlı Hasan'ı otuz kurşun yese de al bayrağı asla yere düşürmedi. O gece bu milletin gönüllü neferleri kahramanlıkta âdeta birbiriyle yarıştı. Sonuçta bu necip millet 15 Temmuz gecesi İkinci Kurtuluş Savaşını kazandı. Allah milletimize bir daha böyle büyük acılar yaşatmasın.
15 Temmuz, akrebin yelkovana zehrini zerk ettiği, zamanın âdeta donduğu uzun ve kapkara bir gecedir. Bir milletin tekrar dirilişine vesile olan 15 Temmuz, Türk tarihi içerisinde önemli bir dönüm noktasıdır. Tabir caizse, kahramanlar yatağı olan şerefli ülkemiz için bir milattır. O gece anneleri evlâtsız, çocukları babasız, hanımları eşsiz bıraktılar. Gecenin karanlığında, ülkemizi karanlığa gömmek istediler. Fakat iman ışığı karanlığa izin vermedi.
O Gece Milli İradenin Tecelligâhı Olan Aziz Meclisimizi Bombaladılar
O gece canımızdan aziz bildiğimiz yurdumuza salya sümük saldırdılar. Aziz milletimizi nefret oklarına hedef tahtası yaptılar. Millî iradenin tecelligâhı olan aziz meclisimizi bombaladılar. Deli gömleği giyip ortalığı tarumar ettiler. Özlerini ve sözlerini unutarak zâlimlerle işbirliği yapıp mankurtlaştılar.
O insaf yoksunları önüne gelene kurşun yağdırdılar. Huzûrun ve sükûnun adresi olan milletimi kor ateşlere attılar. Yüreklerimizi yangın yerine çevirdiler. İmar çalışmalarıyla şantiyeye dönen Türkiye'yi yakıp yıkmak istediler. Milletin paralarıyla alınan jetlerden ve helikopterlerden millete bomba attılar. Kaostan medet umarak memleketimi kan gölüne çevirdiler. Millî iradeyi tankla tüfekle sindirmeye çalıştılar. Ülkemin kutlu yürüyüşünü yavaşlatmak, hatta durdurmak istediler.
Himmet paralarıyla semiren bu paranoyaklar mazlûmların acılarından ve gözyaşlarından beslendiler. Henüz bıyığı bile terlememiş vatan evlâtlarını birbirine kırdırdılar. O köhne Bizans artıkları, dünyalar güzeli İstanbul'u, gözlerini kırpmadan büyük bir nefretle bombaladılar. Ölüm ve barut kokan namlularına kurşun yerine nefretlerini sürdüler. Tevhit için göğsünü siper eden bu çağın Musalarına çağdaş Firavun kisvesine bürünerek saldırdılar.
O zâlimler ki kan ve nefret kustular o karanlık gecede. Kendilerini milletin ve millî iradenin üstünde görerek Türkiye'nin sinir uçlarına hoyratça dokundular. Şahsî ikballerini milletin ikballerinin üstünde tuttular. Bizden görünüp bize kuyu kazdılar. Sihirbazlar misâli karayı ak, ak'ı kara gösterme telaşına düştüler.
Kendilerini dev aynasında görüp iyice azdılar. Mısır'da Sisi'nin yaptığını bu cennet vatanda yapmak istediler. Ebu Cehil'in lânetlenen karısı misâli hıyânet ateşine odun taşıdılar. Bu milletin canına kast eden bölücülere alkış tuttular.
Hayır-hasenat kisvesiyle sözde himmet parası toplayıp milleti soydular. Bugün bizim kitabımızdan, başka bir gün Haçlıların kitabından konuştular. Diyalog adı altında İslâm'ı Hıristiyanlığın paryası yapmayı gaye edindiler. Derisine kan kokusu sinmiş paralı elleriyle paralel kumpaslar kurup devleti ele geçirmeye çalıştılar. Dilli düdük misâli çatlak sesler çıkardılar. Tehlike anında korkularından efendilerinin etekleri altına saklandılar. Kurdukları kumpaslarla bu çağın gül yüzlü Yusuflarını, kuyuları andıran kapkara zindanlara attılar.
Kalpleri taşlaşan bu insan müsveddeleri, bu şerefli millete nice tarifsiz acılar yaşattılar.
O Gece Fetih Burçlarından Bir Dolunay Doğdu Zifiri Karanlığa
Hürriyet için gül çağında bir gül bahçesine girercesine kara toprağa giren onurlu bir milletin mirasçıları 15 Temmuz'da yine kendisine yakışanı yaptı. Dizginlerini kıran küheylânlar gibi şahlandı dünyaya kahramanlığın ne demek olduğunu öğreten bu şanlı millet. Nehirleri gazi, dağları kahraman olan gül kokulu memleketime barut kokuları sinse de, şehitlerin yarasından yayılan râyihalar o necis barut konularını bastırdı. Gülistan oldu her yer.
O gece fetih burçlarından bir dolunay doğdu zifiri karanlığa. Kıyâma durdu hürriyeti kuşanan bu necip millet. O gece tekbirlerin gölgesinde çoğaldık. Birimiz bin oldu, binimiz yüz bin. O gece fecre doğru yürüdük. Biz yürüdükçe karanlıklar aydınlandı. Salyalı zâlimlerin beynine inen demirden yumruk olduk. Nice mağrûr dağları tuz buz ettik o gece.
Bu millet tarih boyunca ne hıyânetler gördü. Fakat iman cevheriyle hepsini alt etti. Tankların namlusunu millete doğrultanlar, yenilmeye mahkûmdu. Nitekim öyle de oldu. Neticede üniformayı bedenine giyen bazı ikiyüzlülere karşı o şerefli üniformayı rûhlarına giydirenler kazandı. Onlar ki bu büyük destanı mürekkeple değil, asil kanlarıyla gönüllere yazdılar. Aslında zâlimler farkında olmadan yüreklere serpilen gaflet küllerini nefret rüzgârlarıyla uçurup yirmi dört ayar som altın misâli iman cevherini ortaya çıkardılar.
Milletimizin üzerine karabasan gibi çökenler, bu kutlu toprağa kardeş kanı akıttılar. Köprüler kuran bu asil milletin köprülerini tuttular. Kuduz bir köpek gibi hıyânet zehrini akıttılar. Freni boşalmıştı öfkelerin. Dağlardan kopup gelen çığ gibiydiler. Fakat sert kayalara çarpınca paramparça oldular. Sükût-ı hayale uğradılar. Onlar her devrin zâlimleri gibi yine mazlûmlara tuzak kurdular. Tuzak kuranların tuzaklarını bozan ve tuzak kuranların en hayırlısı olan Rabb’im onların kirli tuzaklarını bozdu. Evdeki hesap çarşıya uymadı çok şükür.
Nemrutlar ve Firavunlar Var Oldukça İbrahimler ve Musalar da Hep Var Olacaktır
Beynelmilel bir işgal olan 15 Temmuz'da kutlu direnişe çağıran ezanlarla ve salâlarla yıkadık rûhumuzu. Mazlûmların ve masûmların kanının sular seller misâli akıtıldığı bir Kerbelâ'ydı yaşadığımız. Hüseynî hüzünler kuşatmıştı kanayan yürekleri. Yine kör kuyulara atılan Yusuflardı. Değişen sadece zaman ve mekândı. Ebrehe'nin filleri, tuzakları boşa çıkaran ve mazlûmların yardımına koşan ebâbil kuşlarının pişmiş taşları karşısında sersefil olmuştu.
Yiğitler düğünden döner gibi neşeyle döndüler sımsıcak yuvalarına. Kimileri şehit, kimileri gazilik payesiyle şereflendi. Onlar bu çağın serdengeçtileriydi. Onlar nazlı yârdan geçmemek için serden geçtiler. Ülkülerini ve ülkelerini canlarından aziz bildiler. Onlar öz evlâtlarını yetim bıraksalar da Anadolu'yu öksüz ve yetim koymadılar. Allah'tan gelmişlerdi, ilâhî davete icabet edip yine ona döndüler. Bayraksızlara inat ay yıldızlı al bayrağı kuşandılar.
Bizler bir'in sıfırla çarpımı değil, birlerin yan yana gelerek oluşturduğu emsalsiz bir milletiz. Zira isyânımız da, destanımız da, dermânımız da, fermânımız da, ezanımız da, imanımız da, Kur'ân'ımız da, irfânımız da, erkânımız da, limanımız da, dîvânımız da, beyânımız da, devrânımız da, ummânımız da, heyecanımız da, Rahmânımız da birdir bizim. Bu kadar bir'in olduğu yerde hiç ayrılık gayrilik olur mu? Zâlimler korksun birliğimizden.
Hayat aslında imanla küfrün çetin mücadelesidir. Nemrutlar var oldukça İbrahimler, Firavunlar var oldukça Musalar da hep var olacaktır. Putlar var oldukça da onları kıracak bir İbrahim mutlaka zuhûr edecektir. Şüphesiz ki herkes durduğu safa göre muâmele görecektir.
M.Nihat MALKOÇ
YazarEyyûp Sultan ve Civarı İstanbul'un Kalbi MesâbesindedirEyyûp Sultan deyip de geçmemek lâzım. İstanbul'un rûhu ve kalbidir Eyyûp Sultan. Bu şehrin tarihinin ve talihinin ön sözüdür (mukaddimesi) tarihe...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Ey ümmetin kara yağız yiğidi!İslâm yurtlarının son mücahidiMüslüman yurdundan kov gitsin itiBizim için namus, şeref, ar Kudüs!Kalbimize giden şah damar Kudüs!Bitsin siyonistin Hakk'ı üzmesiPerva...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu bakımından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır Afrika. Öyle ki adalarla birlikte 30,8 milyon kilometrekare devâsâ bir alana sahiptir. Bir milyarı aşkın nüfusuyla dünya nüfu...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Dün olduğu gibi bugün de dünyanın en muhteşem şehirlerinden biri olan İstanbul deyince hepimizin aklına, bu şehri Bizans'tan kurtararak İslâm toprağı yapan II. Mehmed, nâm-ı diğer Fâtih gelir. Fakat h...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ