Bebek
Benim iki küçük kızım; Cemile ile Feride, bir sabah yanıma gelerek bir istekte bulundular:
- Babacığım, akşam eve gelirken bize oyuncak bebek alır mısın? Hani başında saç gibi püskül olanlardan.
“Küçüklerin isteği yerine gelsin, gönülleri kırılmasın” diye, akşam eve gelirken; kiraz dudaklı, üzüm gözlü, püskül saçlı iki bebek aldım. O akşam evde kızların sevincini görmeliydiniz. Akşam durup dinlenmeden hep bebekleriyle oynadılar. Vakit epeyce geç olmuştu.
- Şimdi yatın da yarın akşama kadar oynarsınız, dedim.
Kim dinler! Kim yatar o gece! Her zaman akşam yemeğinde sofra başında uyuyakalan küçük Feride’nin gözünde hiç uyku yoktu.
Cemile yedi, Feride ise beş yaşındaydı. Cemile kardeşinden iki yaş büyük olduğundan abla tavırları takınmayı severdi. O biraz daha oynadıktan sonra yattı. Feride ise saatlerce bebeğini salladı, hoplattı. Onu uyutmaya çalışıyormuş ama bebek ninniden anlamıyormuş. “Deminden beri sallıyorum, bir türlü uyumuyor bu.” diye bebeğe kızıyordu. Sallamaktan iyice yorulunca sabaha karşı uyuyakalmış. Sabah baktım ki mışıl mışıl uyuyor. “Aman rahatsız etmeyin de uyusun.” dedim evden çıkarken.
Feride uyanınca yine bebek ile oynamaya başlamış. Onu uyutmak için üç saat uğraşmış, evden hiç çıkmamış. Bebeği sallarken bir yandan da şunları söylüyormuş:
- Aman da pek yaramazmış bu. Gözünden uyku akıyor da yine uyumuyor. Bak, sana beşik getirdim, hadi yat, kapat gözlerini. Seni maymun seni! Biraz da annenin sözünü dinlesen olmaz mı? Hadi uyu artık!..
Bütün uğraşına rağmen bebek uyumuyor, donuk gözleriyle ona bakıp duruyormuş. O da iyice kızmış ve bebeğe vurmaya başlamış. Dayak sesleri öbür odadan bile duyuluyormuş.
Akşam eve geldiğimde baktım ki Feride çok üzgün. Ben sormadan ablası hemen anlatmağa başladı. Kardeşini şikâyet etmek için eve gelmemi dört gözle beklemişti anlaşılan:
- Baba, Feride senin aldığın bebeğe ne yaptı bir bilsen!
- Ne yaptı?
- Önce dövdü, sonra da kırdı!
- Niye?
- Ne bileyim, ona sor... Kız getir bebeğini hadi!
Feride yanımdan kaçtı, getirmek istemedi. Neyse, sonra getirdiler de gördüm. Bizim kız, bebeğin yüzünü gözünü dağıtmış, saçlarını yolmuş, ayağını çıkarmış. Kim bilir ne yaptıysa kollar omuzdan oynamıyor. Eski hâlinden eser kalmamış. Ben ortalığı sakinleştirmek için:
- Bu ölmüş artık, götürün de gömün bunu, dedim.
Sırrı ER
YazarEdep; hayatımızın her yönünü kapsayan görgü ve ahlak kurallarıdır. Edep; incelik, ahlak, terbiye, nezaket, sevecenlik demektir. Sözlerimizde ve davranışlarımızda ölçülü olmaktır. Her hususta haddimizi...
Yazar: Naciye BEYZA
Vakfın Adı: Vildan Hatun Vakfı Kurucunun Lakabı: Lütfi Efendi Azadlısı Kurulduğu Yer: İstanbul Kuruluş Tarihi: 1168 H./M. 1754) Ana-baba olarak bildiği Lütfi Efendi ve hanımının, ü...
Yazar: Nisa ERCİYES
Şam şehri yakınlarında üç yıl süren bir kuraklık olmuş. O yıllarda, başta buğday olmak üzere, hiçbir ürün yetişmemiş. Açlık ve gıdasızlıktsan ölenlerin sayısı her geçen gün artınca, çölde yaşayan aile...
Yazar: Sırrı ER
Sevgili çocuklar;Mehmet Akif Ersoy’un bütün şiirleri Safahat adlı kitapta toplanmıştır. İstiklal Marşı hariç. Bunun sebebini soranlara şunları söylemiş Mehmet Akif: “Bundan böyle o marş sadece benim d...
Yazar: Sırrı ER