Bir Kitap: İstanbul'da Ramazan

Kitabın adı: Çılgın Dedemin Zaman Makinesi İstanbul’da: İstanbul’da Ramazan

Yazar: Sara Gürbüz Özeren

Yayınevi: Damla Yayınevi

Yayın yeri ve yılı: İstanbul/2017

Sayfa sayısı: 96

Yaş aralığı: 8+

İşlenen konular: İstanbul’da Ramazan’ın nasıl yaşandığı, çıkan büyük yangınlar…

Büyüklerimizden Ramazan geldiğinde en sık duyduğumuz söz sanırım “Nerede o eski Ramazanlar!” oluyor, ne dersiniz sevgili çocuklar, sizce de öyle değil mi? Tabii onlar kendi çocukluk ve gençlik dönemlerine özlem duyuyorlar, ya bir de çok ama çok eskiden mesela Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü iletişim araçlarının olmadığı zamanlarda acaba Ramazanlar nasıldı?

İnsanlar Ramazan’a nasıl hazırlanıyordu? Ben açıkçası çok merak ediyorum, sizler de hiç merak ettiniz mi bilmiyorum. İşte size tanıtacağım Çılgın Dedemin Zaman Makinesi İstanbul’da: İstanbul’da Ramazan adlı kitap bizleri Osmanlı Dönem’indeki Ramazan’lara götürüyor.

Önceki sayılarımızda Yavuz, Orhan Abi ve Yavuz’un mucit dedesi Prof. Akif Yurttançıkmaz’ı hatırlıyorsunuz sanırım. Haaa bir de elbette onları zaman içinde yolculuğa çıkaran Ertuğrul’u. Yine ekibimiz büyük bir heyecanla rüyalar şehri İstanbul’un bundan yaklaşık 600 yıl öncesine gidiyor.

Yavuz’u hayrette bırakan şey o zamanki İstanbul ile bugünkü İstanbul’da değişmeyen tek şeyinin onun güzelliği olduğu. Bu güzellikler şehri İstanbul’da büyük bir telaş var, esnaf harıl harıl çalışıyor, çarşı pazar insan kaynıyor. Niye mi? Ramazan geliyor da ondan.

Bu hay huy içerisinde Kastamonulu bir kâhya –konaklarda işleri çekip çeviren kimse- ile tanışıyorlar. Kâhya onları konaklarına davet ediyor. Kaldıkları handa ne yiyip içeceklerini düşünen Yavuz için bu durum bulunmaz bir fırsat oluyor ve ilk iftarlarını bu kâhyanın konağında yapıyorlar. İftar ki ne iftar! O zamanın yemeklerini ve insanların misafirperverliğini anlatarak bitirmek ne mümkün? Yavuz, o kadar yiyor o kadar yiyor ki neredeyse mide fesadı geçirecek. Neyse ki nefsine dur demesini de biliyor.

Kâhyanın konağından sonra Fatih Sultan Mehmet’in en sevdiği vezirlerinden Mahmut Paşa’nın sofrasına da misafir oluyorlar ki bu sofra diğerinden katbekat daha zengin bir sofradır.

Neyse kitapta elbette sadece leziz yemekler anlatılmıyor. Ekibimiz bu kez de Lale Devri’ne (1718-1730) gidiyor ve burada Ramazan eğlencelerine katılıp Karagöz, Ortaoyunu ve Meddah seyrediyor. 1790 yılına geldiklerinde ise İstanbul’un yangınları ile karşılaşıyorlar. Bu yangınlar ki İstanbul’u yakıp küle çeviriyor. Ekibimiz bir taraftan yangınlarla mücadele eden halkı diğer taraftan da yangın söndürmek için kurulan ilk itfaiye teşkilatına şahitlik ediyor.

Yavuz, dedesi ve Orhan Abi geçmişte o kadar yoğun ve yorucu olaylara şahitlik ediyorlar ki bu durum onları da çok yoruyor ve Ertuğrul’a binip kendi zamanlarına tekrar dönüyorlar. Evet sevgili çocuklar, anlatmaya çalıştığım maceralar ve daha fazlasını bu kitapta bulabilirsiniz. İyi okumalar.