Ailemizin Yeni Üyesi
Onu ilk görüşümde sevmiştim. O anı şimdi hatırlıyorum da babamın elinde, yeşil bir kafesin içinde eve gelmişti. Tüneğin üstünde hareketsiz duruyordu.Sarı tüyleri hafif kabarıktı. Minik siyah gözleriyle bana bakıyordu. Sevinçle babama,
-Çok güzel bir muhabbet kuşu. Teşekkür ederim babacığım.
- Ailemizin yeni üyesi. Şimdi ona güzel bir isim koyalım.
Kardeşimle beraber evcil hayvanımız olsun çok istemiştik. Sonunda babam ısrarlarımıza dayanamamış bize bir kuş satın almıştı.Ona iyi bakacak, mutlu olması için elimizden geleni yapacaktık.O gün çok düşünmemize rağmen ona uygun bir isim bulamadık.İlk günkü mutluluğumuzun yerini ikinci gün endişe almıştı. Çünkü kuş tüneğin üstünde bir heykel gibi duruyor, hiç hareket etmiyordu. Anneme,
-Hiç sesi çıkmıyor. Hasta mı acaba?
-Yemini yiyor, suyunu içiyor. Hasta olduğunu sanmam.
O gün ve ondan sonraki günler kafesin yanına sık sık gittim. Ona hikâyeler, şiirler okudum. Okuldaki arkadaşlarımdan, öğretmenimden bahsettim.Oynadığımız oyunları anlattım. Anlayacağınız, bol bol gevezelik yaptım. Yine değişen bir şey olmadı.Beşinci günün sonunda artık emin olmuştum, bu kuş bizi sevmemişti. İçten içe üzülüyordum, onun gönlünü fethedememiş, bize güvenmesini sağlayamamıştım.
Bir gün kulağıma bir cik sesi geldi. Kardeşime,
- Cik sesini duydun mu?
-Evet!
Hemen kafesin yanına koştuk. Onu dikkatlice izliyorduk. Sanki cik sesi az önce ondan çıkmamış gibi yine sessizliğe gömülmüştü.Aradan birkaç saat geçince yine bir cik sesi duyduk. Sonrasında yine. Kafesin kapağını açınca odanın içinde uçtu durdu. Bir ara gelip omzuma kondu.
Anlaşılan ona gösterdiğim ilgiden ve sevgiden memnun kalmıştı. İleriki zamanlarda ise gün boyu öten bir kuş olup çıktı. Sonunda ona Geveze ismini koyduk. Belki de bize ailesini, kardeşlerini, anılarını anlatıyordur kim bilir. Geveze’yi hepimiz seviyoruz. Neşeli ötüşüyle, sevgi dolu kalbiyle, hep yanımızda oluşuyla gönüllerimizi fethetmiş durumda.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarYavru tavşanlar, çayırlıktaki yuvalarında mutluydular. Anne ve babaları onlara yiyecek getirir, küçük oldukları için sık sık dışarıya çıkmalarına izin vermezdi. Anne tavşan her zaman yavrularına nasih...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Türk çocuk Yiğit’le, Bizanslı çocuk Dimitri aynı köyde yaşıyorlardı. Arkadaş olmuşlardı. Köyleri İstanbul’a o günkü adıyla Konstantinopolis’e çok yakındı. O sıralar Osmanlı Padişahı İkinci Sultan Mehm...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Esen ılık rüzgâr kendini saran dış yapraklarına değiyor açması için onu teşvik ediyordu.- Aç küçük tomurcuk, korkma!Yapraklarını sıkı sıkı kapatmış rüzgârı dinliyordu. İçinde ki korkuyu atamıyor, bir ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Dedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ