Sahabe Albüm: Alâ Bin Hadramî (ra)
Hükümdarları İslâm’a davet için gönderilen elçilerden birisi de Alâ bin Hadramî’dir.
Peygamberimiz onu, Bahreyn’e elçi olarak gönderdi. Mecusi olan Bahreyn Hükümdarı Münzir’e bir mektup yazdı. Hz. Ebû Hureyre’yi yanına almasını ve yol arkadaşına iyi davranmasını tavsiye etti.
Hz. Alâ bin Hadramî, ikna kabiliyeti yerinde, yumuşak sözlü iyi bir hatipti. Zaten Peygamberimiz tarafından böyle mühim bir göreve vazifelendirilmesinin sebebi de buydu.
Alâ bin Hadramî hemen yola çıktı. Yolculuk esnasında düşünüyordu. İnsanların İslâmiyet’i kabul veya reddetmesi, kendisinin tebliğine bağlıydı. Nihayet Bahreyn’e ulaştı. Hükümdar, Mekke’den bir peygamber çıktığını işitmişti. Peygamberimiz (s.a.v.)’in elçisini hemen huzuruna kabul etti. Böylece Rasûlullah’a değer verildiğini, elçiye göstermek istiyordu.
Hz. Alâ, vakarla içeri girerek mektubu hükümdara takdim etti. Hükümdar saygıyla mektubu alarak tercümanına verip okumasını istedi.
Mektubun okunması bittikten sonra Hz. Alâ çok etkili bir konuşma yaptı:
“Ey Münzir! Şüphesiz sen dünya işlerinde büyük bir akla sahipsin. Bak, iyi düşün! Hiç yalan söylemeyen, verdiği sözden hiç caymayan bir kimseye inanmamak akıllı bir insana yakışır mı? İşte böyle olan o ümmi peygamberdir ki, vallahi aklı başında olan hiç kimse, hiçbir zaman onun emrettiği şeyin yasaklanmasını, onun yasakladığı şeyin de emredilmesi gerekeceğini söyleyemez.”
Münzir zeki bir insandı. Biraz düşündükten sonra Hz. Alâ’dan İslâmiyet hakkında biraz daha bilgi vermesini istedi. O konuştukça Münzir’in yüzünde iman nuru parladı ve şöyle dile geldi:
“Elimdeki saltanatı sadece dünyaya yarayacak şekilde buldum. Sizin dininize baktım; onun dünyayı da ahireti de birlikte mütalaa ettiğini gördüm. Kendisinde dünyada rahat bir şekilde yaşama ve ahirette de ebedî bir hayat bulunan böyle bir dini kabul etmeme ne mâni var?” dedi ve rahiple birlikte kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldular. Halktan birçok kimsenin İslâmiyet’e girmelerine ve İslâm’ın kökleşmesine sebep oldular.
Alâ bin Hadramî, Peygamberimiz (s.a.v.)’e mektupla müjdeli haberi arz etti. Sonra nasıl hareket edeceği hususunda malumat istedi.
Peygamber Efendimiz, mektubu alınca çok memnun oldu. Bu başarısından dolayı kendisini tebrik ve takdir etti. Buranın İslâm ülkesi olması üzerine onu Bahreyn valiliğine tayin etti. Gönderdiği mektupta Bahreynlilere İslâmiyet’i öğretmesini, zengin Müslümanlardan zekât, gayrimüslimlerden de cizye alarak fakirlere dağıtmasını, ihtiyaçtan fazlasını Medine’ye göndermesini emretti.
Hz. Alâ bin Hadramî, idarecilikte de örnek bir şahsiyetti. Bahreynlilere kendini sevdirdi. Topladığı geliri Bahreyn’deki fakirlere dağıttı, kalanını da Medine’ye gönderdi. Medine’de Müslümanlar sıkıntı içerisindeydiler. Hiç ummadıkları bir zamanda bu kadar para gelmesine sevindiler ve bundan dolayı Cenâb-ı Hakk’a şükrettiler.
N.Nida DURAN
YazarRamazan ayı, oruç tutanlar için beslenme ve yaşam şeklinin değiştiği bir aydır. Yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur ö...
Yazar: Nesibe AYDIN
Anadolu ruhu ile yetişen insanımız, özellikle rahmet ayı ramazan-ı şerifte yardımlaşma ve dayanışmayı çok sever. Bu bizim millî ve manevî duygularımızın coşkun olduğunun işaretidir. Çünkü dinimi...
Yazar: Editör
Hz. Berâ (r.a.) Medineliydi. Babası da Müslümandı. Kendisi küçük yaşta Müslüman olmuştu.Berâ (r.a.), İslâm davasının kahraman bir mücahidiydi. Uhud Savaşı’ndan itibaren Peygamberimiz (s.a.v.)’le birli...
Yazar: N.Nida DURAN
Medine’de İslâm nuruyla şereflenenler günden güne çoğalıyordu. Genç Müslümanlardan birisi de Muaz bin Amr (r.a.) idi. Hazreç Kabilesi’nin Benî Seleme koluna mensuptu. Kendisiyle birlikte, aynı kabiley...
Yazar: N.Nida DURAN