Helal ve Temiz Yiyecek Hassasiyeti
İnsanoğlunun atası olan Hz. Âdem (a.s.) ilk imtihanında helâl gıda ile sınanmıştır. Yüce Rabbimiz Hz. Âdem (a.s.) ve Havva Validemizi yarattıktan sonra cennetine koymuş ve onlara şöyle ferman buyurmuştur; “Biz; ‘Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin, orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin. Sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.”
Ancak bu arada şeytan kendilerine yasak edilen ve zararlı olanı cazip göstermiştir. Hatta onların zihinlerine şüphe düşürerek, bir anlık gaflet neticesinde sayısızca temiz ve helâl gıda bulunduğu hâlde, yasak olanı yemelerini sağlayarak nimetler içinde bulundukları cennetten mahrum olmalarına sebep olmuştur.
Kur'ân-ı Kerim ayetlerine bakıldığı zaman görülecektir ki Ashab-ı Kehf mağarada uykularından uyandıktan sonra karınlarını doyurma arzusuyla hareket derler. İçlerinden birisini şehre yiyecek bir şeyler almak için gönderirler. Ölümle karşı karşıya oldukları bir durumda bile arkadaşlarına söyledikleri söz çok manidardır. Bu konudaki ayet şudur:
“Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin.” Evet, “Yiyecek almaya giden baksın. Hangi yiyecek daha temiz ise ondan size azık olarak getirsin.”
Bu söz dünya durdukça değerini koruyacak bir sözdür. Hangi yiyecek daha helâl, temiz, sağlıklı ve güzel ise onu alsın diye hatırlatılması değişmeyen ilahi titizliğin salihler üzerindeki devam eden güzelliğidir.
Âlimlerimizden naklen çok iyi biliyoruz ki, haram bir gıdanın sağladığı kuvvetle yapılan ibadetler ve dualar kabul olmamaktadır. Özellikle Hz. Ebû Bekir (r.a.); “Haramın herhangi bir babına gireceğiz korkusundan biz helâlden yetmiş bab terk ederdik...” buyurarak ne kadar dikkatli davrandığını beyan etmiştir.
Cafer-i Sâdık (k.s.) Hazretleri ise; “Allah’ın âbid kulu olmak, harama el uzatmamaya ve Allah’ın emirlerine sarılmaya bağlıdır.” buyurmuştur.
Eb’l-Hasan el-Harakanî (k.s.), vesvesenin ana üç kaynaktan beslendiğinden bahisle bulunduğundan bahisle; “göz, kulak ve lokma”ya dikkat edilmesini emretmiştir. Kişi gözle kalbi meşgul etmemesi gereken şeyi gördüğünü, kulakla kalbi meşgul etmemesi gereken şeyi duyduğunu ve haram lokma ile de kalbi kirlettiğini, işte bu üç etkenle vesvesenin ortaya çıktığını belirtmiştir.
Ali Râmîtenî Hazretleri bâtın temizliği için; kalbin iyi huylarla dolu olması gerektiğin işaret etmiştir. Haset etmeyen, başkalarının hakkında kötülük düşünmeyen, Allah (c.c.)’ın düşmanlarından nefret eden, Allah dostlarına da muhabbet besleyenlerin iyi huy sahibi olacaklarını ifade buyurmuştur.
İnsanların kalbine dünya sevgisi doldurmamasını, haram olan yiyeceklerle beslenmemesini tembihlemiştir. Böylece gönül temizliğinin ibadetlerden lezzet almaya marifete ve ilâhî bilgilere kavuşmaya vesile olacağına değinmiştir. Gayet tevazu içerisinde bir hayat süren Hâce Bahâeddîn Hazretleri haramlardan titizlikle sakınmış, ruhsat yolundan çok azimet tarikini seçmiştir.
Vakıf kurucumuz Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, Müslümanlığı; “Kendisinin olmayan herhangi bir şeye kötü gözle bakmamak, kendi canı, namusu, malı nasıl mukaddes ise başkalarınınkini de aynı suretle tanımak; elini, eteğini, gözünü, kulağını haramdan ve kendisine ait olmayan her şeyden çekmektir.” diye özetlemektedir. Öyle ise bu öğütlere kulak vermek de bize düşmektedir. Selam ile.
Kemal DEMİR
Yazarİstanbul'un fethi, Türk tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Bu zafer, Malazgirt Meydan Muharebesi'ni dahi geride bırakarak Türk milletinin en şerefli hâdiselerinden biri olarak ...
Yazar: Kemal DEMİR
Ecdadımızın velilere göstermiş olduğu sevgi ve hürmetin en güzel misallerinden birisi de Osmanlı padişahlarımızın velilerle olan münasebetleridir. Tarihî kayıtlar Osmanlı padişahlarımızın tasavvuf ehl...
Yazar: Aydın BAŞAR
Milletin oluşmasında vatan, dil, ideal ve kültür birliğinin önemi çok büyüktür. Bir toplumun sahip olduğu maddî ve manevî değerler bütününe kültür denir. O da zaten diğer toplumlardan ayıran en belirg...
Yazar: Kemal DEMİR
Ecdadımız Osmanlı, Afrika’nın kuzeyi ve doğusunda asırlarca hüküm sürmüştür. Osmanlı, Batılılar gibi kolonyalizmin negatif etkisiyle değil, Allah için cihana hizmet etme şuuruyla o topraklara güzellik...
Yazar: Kemal DEMİR