5. Mehmed Reşad’ın Baş Kadını Kâmures Hanımefendi
Sultan V. Mehmed Reşad’ın başkadınefendisidir. Kökeni hakkında kesin ve sağlam bir malumat yoktur. Kafkasya kökenli ve Ubıh kabilesine (bir Çerkes boyu) mensup olması muhtemeldir. Resmî kayıtlarda geçen doğum tarihi 5 Mart 1855’tir. Küçük yaşlarda Osmanlı Sarayı’na alındığı tahmin edilmektedir. Haremdeki tüm görevliler gibi iyi bir eğitim ve terbiyeden geçtiği aşikârdır.
30 Eylül 1872 tarihinde V. Mehmed Reşad ile şehzadelik döneminde izdivaç etmiştir. Düğün merasimi, Ortaköy Sarayı’nda olmuştur. Düğünden bir yıl sonra 1873’te, büyük Şehzade Ziyaeddin Efendi’yi dünyaya getirmiştir. Başka da çocuğu olmamıştır.
Kocası Mehmed Reşad’ın 27 Nisan 1909’da padişah olmasıyla “Başkadınefendi” ilan edilmiştir. Bulgar Kralı III. Boris, 1918’de İstanbul’a gelince, verilen ziyafette o da hazır bulunmuştur. Ayrıca, Avusturya İmparatoriçesi Zita’yı da, 30 Mayıs 1918’de haremde kabul etmiştir. Zita, özellikle Kâmures ve Mihrengiz Kadınefendilerden çok hoşlanmıştır.
Zevci Sultan Mehmed Reşad’ın 4 Temmuz 1918’de ahirete irtihalinden sonra Kuruçeşme’de kendisine tahsis edilen (veya üvey oğlu Necmeddin Efendi’nin) sahil sarayında ikamet etmiştir. 30 Nisan 1921 tarihinde İstanbul’da hayattan ayrılmıştır. Eyüp'te bulunan Sultan Mehmed Reşad’ın türbesinde medfundur.
Kâmures Kadınefendi, tarihe ve tarih okumaya çok meraklı idi. Bilhassa Osmanlı tarihini okumayı ve okutmayı ziyadesiyle severdi. Çok güzel piyano çalardı. Bayram tebriklerinde başına taç, üzerine baştanbaşa sırma ile işlenmiş kuyruklu bir elbise giyerdi.
Dindar, zeki, hafızası kuvvetli, güzel, nazik, taravetli, vakur bir duruşa ve edaya sahip bir kadınefendiydi. Müşfik, yumuşak sesli ve tatlı dilliydi. Hayatının sonuna kadar da bu asil özelliklerini ve insaniyetini hassasiyetle korumuştur.
Sultan Vahdeddin’in haremlerinden Nazikeda Kadınefendi’nin nedimesi Leyla (Açba) Hanım’ın, Kâmures Kadınefendi’yi vefatından 10 gün önce Kuruçeşme’deki sarayında ziyaret ettiğinde ölüm döşeğindeyken bile yataktan kalkmış, kadınefendisi ve kendisini üzerini giyerek ayakta karşılama nezaketinden imtina etmemiştir. Bu ziyaretle ilgili ilginç müşahedelerini ve Kâmures Kadınefendi’ye duyduğu hayranlığı Leyla Hanım, hatıralarında şöyle anlatmıştır:
“Bir gün kadınefendinin rahatsızlandığını ve ölüm döşeğinde yattığını haber aldık. Efendim bize, ‘Yanına gitmek icap eder, zira pek mübarek bir kadınefendidir ve bana çok iyiliği olmuştur.’ dedi. Hemen hazırlandık, külfetli bir şekilde Kuruçeşme’ye gittik. Ah, bizi ne kadar hoş karşılamışlardı o iyi kalpli kalfalar! Kâmures Kadınefendi’nin nedimelerinden Azmireftar Hanım, bizi efendisinin bulunduğu odaya götürürken, Kadınefendi Hazretlerine, ‘Efendim, kadınefendimiz sizin geleceğinizi duyunca, yataktan kalktı, üstünü giyindi; sizi ayakta kabul etmek istediğini söyledi!’ dedi. O an ne kadar müteessir olduğumuzu anlatamam.
Nihayet salona vâsıl olduğumuzda, Kâmures Kadınefendi’yi ayakta bulduk. Kendisi, hastalığından dolayı zayıflamış, benzi solmuş, güzel gözleri çökmüştü. Ama sesi hâlâ yumuşak ve tatlı idi. Kısa bir sohbetten sonra Kâmures Kadınefendi bir ara bana dönerek, ‘A!.. A!.. Siz, Peyveste Hanımefendi’nin yeğeni Leyla Hanım değil misiniz?’ dedi. Bu da yaşlılığına rağmen hafızasının hâlâ kuvvetli olduğunu gösteriyordu. Bilahare, Allah’tan kadınefendiye sıhhat ve afiyetler dileyerek oradan ayrıldık. Ziyaretimizden on gün sonra da vefat haberini aldık. Allah rahmet eylesin.”
Kâmures Kadınefendi, saray görevlilerine, bilhassa şehzadeler ve sultanların hocalarına karşı da son derece kibar ve mültefit davranırdı. Sultan Reşad zamanında 9 Mayıs 1915’ten itibaren Yıldız Sarayı’nda 10 yıl süreyle şehzadelere ve sultanlara hocalık eden Safiye (Ünüvar) Hanım, kendisine yaptığı ilk ziyarette, Kâmures Kadınefendi tarafından nasıl karşılandığını ve hakkındaki intibalarını şu şekilde ifade etmiştir:
“Cuma günü öğleden sonra uzun etekli entarimi giydim. Ziyaret müsaadesini önceden almış olduğumuz için sarayın güzel ve muntazam çiçekli bahçelerinden geçerek Başkadınefendi Kâmures Hanımefendi’nin dairesine girdik. Vaktiyle güzel olduğu besbelli, hâlâ da taravetini (diriliğini) muhafaza eden Kadınefendi, bizi kabul etti. Aldığım talimat mucibince, eğilerek temenna etmek istedimse de Kadınefendi, eliyle mümanaat etti; ‘Etme, estağfurullah!’ deyip kısaca selam vermemi kâfi gördüler.
Biraz arkaya çekildim, bekledim. Kadınefendi, hemen iskemleyi göstererek, ‘Buyurunuz, oturunuz!’ dedi. Bu gibi ziyaretlerde misafirlerin iskemleye değil, yerdeki minderlere oturtulduğunu biliyordum. Bana bu iskemle ikramının, hocalara karşı bir saygı göstermek düşüncesinden ileri geldiğini anladım. Kalfam mindere oturdu.
Kadınefendi, talebelerimin (sultanların) ne zaman derse başlayacaklarını sordu. Ben de mektep programı mucibince derslere başlamadan önce Kur’an-ı Kerim’i hatmetmeleri hakkındaki emirlerini söyledim; ‘Küçük yaşta din derslerini öğrenirlerse hem unutmazlar, hem de dersleri çoğaldığı zaman dinimize dair olan bu en mühim bilgiyi geciktirmemiş olurlar.’ dediler ve devam ederek, ‘İnşallah talebeleriniz feyzinizden istifade ederler.
Bu vesileyle sizi gördüğüme çok memnun oldum.’ dedikten sonra, yanımda oturan Piyaleru Kalfa ile saray hakkında biraz konuştular. Mükâlemeleri (konuşmaları) bitince müsaadelerini alarak huzurlarından ayrıldık.”
Bengisu HAYAT
Yazarİnsan, yolcusu olduğu bu dünyada hem bu hayatın öznesi hem de kendi hikâyesinin faili konumunda hep bir seyir hâlindedir. Ve insan, bin bir yamalı öyküsünde peşine düştüğü şeylerden anlam devşirip ken...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Emine Sultan, Sultan Abdülaziz'in en küçük kızıdır. Dördüncü Kadınefendi Neşerek/Nesrin Hanım’dan, Beşiktaş Sarayı’nda 24 Ağustos 1874 tarihinde, Pazar gecesi saat 02.00’de dünyaya gelmiştir. 1876’da ...
Yazar: Bengisu HAYAT
Emek, bir işin yapılması için harcanan beden veya kafa gücüdür. İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma sü...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Küçük Ayşe SultanAnnesi, Emine Kadın’dır. Sultan III. Mustafa’nın kız kardeşidir. Aynı devirde yaşayan Sultan II. Mustafa'nın aynı isimdeki kızından ayırt etmek için kendisine Küçük Ayşe Sultan denmiş...
Yazar: Bengisu HAYAT