Matematiğe Bir De Böyle Bak
Kıymetli okurlarımız, sekiz yıldır Rabb’im benim dünya hayatımı inanılmaz güzel bir lütufla rızıklandırdı: Öğretmenlik mesleğiyle, ortaokul matematik öğretmenliğiyle... Şüphesiz, bu O’nun cömertliğindendi.
“Aman be kardeşim, zor meslek! Bir insana matematik öğretmek seni yaşlandırır.” diyenler çok oldu. Hâlbuki matematik, sadece Türkiye’miz şartlarında bir yerleri kazanabilmek için bir araç değilmiş. Bunu, bu ilmin derinliklerine inince anladım.
Matematik, başlı başına Allah’ı anlatıyormuş aslında. Sonsuzluk teoremini ortaya atarken Einstein, aslında farkında mıydı bilmem ama, Allah’ın sonsuz olduğunu ispatlıyormuş. Kâinatın altın oranla nasıl yaratıldığını, bir kuş tüyündeki fraktalları, bir dağın oluşumundaki matrisleri, determinantları bu ilmin içindeki aşkı fark ettiğimde gördüm.
Onun içindir ki yavrularım kadar kıymetli öğrencilerime örneğin “oran” konusunu anlatırken dünyanın, insanların, bitkilerin, ağaçların, hayvanların, kısacası kâinatın yaratılışında Yaratıcı’nın kullandığı orandan bahsederim önce. Bilsinler Allah’ın kendisinin matematik olduğunu, en büyük matematikçi olduğunu diye.
Ayçiçeğine baktırırım önce o körpe zihinleri, ayçiçeğinin merkezinden dışarıya doğru, sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbirine oranının altın oranı verdiğinden ve bir benzerinin de papatyada olduğundan bahsederim.
Çam kozalağını örnek veririm sonra, çam kozalağındaki tanelerin kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki sabit bir noktaya doğru spiraller oluşturarak çıktığından bahsederim. Ve bu eğrilik açısının altın oran olduğundan. Ve aynı şekilde deniz kabuğunun da incelendiğinde sahip olduğu eğriliğinin de altın oran olduğundan…
Ne bilir ki aklı fikri olmayan çam kozalağı ve deniz kabuğu bunu? Ayçiçeği o dizilimi kendi mi akletti çocuklar, derim ve ruhlarına yön verecek derin soruları içlerine atarım. İsterim ki düşünsünler, akletsinler, hayran kalsınlar. Bu yolla Yaratıcı’yı tam bulsunlar, onun sanatına âşık olsunlar.
Örneklerime devam ederim; insan yüzü, insan vücudu, eğrelti otu, gül, salyangoz ve daha nice altın oranla yaratılmış varlığı gözlerinin önüne sunarım. Matematik, sadece konuları ezberletilip çıkılacak bir ders hiçbir zaman olmadı, olmayacak. Nefret edilen bir ders de... Sonunda Allah’a ulaşılan bir ilim kapısından insan neden nefret eder veya nefret ettirilir ki?
Mimar Sinanların, Picassoların, Leonardo da Vincilerin tarihe damga vuracak eserlerinin ortak noktası kâinattaki altın oran değildi de neydi?
Allah’ım, sen ezelî ve ebedî ilim sahibisin. Bizlere yaratıp sunduğun her ne mahlûkat var ise içteki sırrını gönüllerimize aç. Aç ki bu ilimle sana ulaşabilelim diye dua ettireyim dersin sonunda. Sonra şunları da ekleyeyim:
Matematik, sırlarla dolu bir ilim dalı. Çok başka bir yönü daha var ki, zâhirî olanı bâtına çevirtiyor çocuklar. Eğer matematiğe madde nazarıyla bakarsanız, Bedir’deki 313 Müslüman’ın şimdiki 1,5 milyar Müslüman’dan daha çok olduğunu açıklayamazsınız. Oysa matematik, sadece sayıların göründüğü şekle sokulamazdı. Onun da bir ruhu vardı. O ruhu ona teslim etmezsen 2’ye böldüğün ekmeğinin seni neden daha çok doyurduğunu açıklatamazsın matematiğe.
Ve eklerim, hayatındaki yanlış insanları çıkardığında mutluluğunun daha da çoğaldığını, güzellikleri, iyilikleri topladığında sonuçtan çok daha fazlasını aldığını, bölüştüğün bir ekmeğin ağzında daha da arttığını, yaptığın bir hayrı ne ile çarparsan çarp Allah katındaki sonuca ulaştıramayacağını anlayamazsın eğer ona sadece madde nazarıyla bakarsan.
Matematik, ruhu olan bir ilim dalıdır. Canlıdır, capcanlıdır. Onu ufka bakarken Yaratıcı’nın sonsuz olduğunu size fısıldarken bulursunuz, yıldızları izlerken yine sonsuzluğun içinde kaybolursunuz. Sizi sizden soyan, sizi içinize götüren bir sonsuzluk... Ve son olarak şunları ekler, 2. ders işin teorik kısmını anlatmak üzere vedalaşırım.
Biz insanlar da sayılar gibiyiz çocuklar. Hatta o sayının içinde bulunduğu sayı kadardır değerimiz.
Kimlerle hasbihal ettiğimize, hemhâl olduğumuza dikkat etmek gerektiğini bize en iyi matematik anlatır.
999999999999 sayısı iken, güçlü iken, kuvvetli iken sakın ola yanlış sayılarla arkadaş olmayın.
0999999999999 gibi olmasın akıbetiniz. Görünürde birçok sayı ama değeri sıfır!
Esra GÖKTEPE
YazarKitabın adı: Söylenmeyen TarihYazar: Hasan Basri BilginYayınevi: MihrabadYayın yeri ve yılı: İstanbul/2020Sayfa sayısı: 281Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: Çanakkale Savaşları, Abdülhamid Han, Fatih S...
Yazar: Sait ÖZER
Şu anda siz bu satırları okurken, dünyanın dört bir tarafında sadece Rabb’imizin bilebileceği ve insan aklının alamayacağı ve anlayamayacağı milyarlarca olay yaşanıyor. Biz iyiliklerin olduğu olaylara...
Yazar: Esra GÖKTEPE
Yunus'umuzun güzel bir şiiri var. Her ne vakit onu terennüm etsem; paslanmış kalbim açılır, yüreğimin yağı, gönlümün taşı erir, hayatım birden hizaya girer. Selam olsun Yunus'uma, selam olsun Muhammed...
Yazar: Esra GÖKTEPE
Çok zaman "Bu dünyada misafiriz." cümlesini kullanıyoruz. Şunu biliyoruz ki yaşadığımız bu dünya fânidir. Gün gelecek ve sona erecektir. Önemli olan ebedî yurdumuz olan ahiret hayatıdır. Ona en güzel ...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ