Camgöz ve Kartopu
Sevgili çocuk dostlarım;
Bu sabah çiftlikte karla uyandık. Gece o kadar çok yağmış ki; bahçeye çıktığımız anda yarı belimize kadar kara battık. Bilirsiniz biz kediler sıcağı çok severiz ama bu kar öyle güzeldi ki; soğuğa aldırmadan çocuklarla birlikte karın içinde koşup oynamaya başladık. Arada kayıp düştük ama yine de kahvaltı hazır olana kadar oynamaya devam ettik. Güzel bir kahvaltıdan sonra Kangi;
- Yollar buz tuttuğu için sürüyü otlağa götürmeyeceğiz. İsterseniz size etrafı gezdireyim biraz. Hem köye de ineriz.
Tabi hemen kabul ettik. Tam yola çıkacaktık ki Ömer;
- Camgöööz! Uzun Kulaaak! Hadi gelin köye iniyoruz.
Ömer’lerin de köye gidiyor olmasına çok sevindim. Çocukların üçü de birer tane eşeğe binmişti. Eşekler ne kadar da tatlıydı. Bizi görünce çok sevinip kuyruklarını sallamaya başladılar. Ömer’in bindiği “Karagöz” adındaki eşek “Camgöz gel buraya bin. Ben yokuş aşağı koşarak inip herkesi geçeceğim. Çok eğlenceli olacak.” deyince ben hemen Ömer’in kucağına atladım ve Karagöz koşmaya başladı.
Yollar karlı olduğu için Karagöz’ün arada ayakları kayıyordu ama yine de çok eğlenceli bir şekilde köye vardık. Köyün meydanında bütün çocuklar toplanmış kardan adam yapıyorlardı. Ömer hemen bir kartopu yapıp çocuklardan birine attı. Sırtına kartopu yiyen çocuk önce biraz şaşırdı ama sonra o da bir kartopu yaparak bize attı.
Bir anda bütün çocuklar kahkahalar atarak oyuna dâhil oldular. O kadar çok eğleniyorlardı ki biz de onların etrafında koşarak onların coşkusuna katıldık. Böyle neşe içinde oynarlarken, Selman yediği bir kartopuyla acıyla bağırmaya başladı. Bir de ne görelim Selman’ın başı kanıyor.
Ömer sinirlenerek taşı eline aldı ve “Çocuklar hanginiz attı bu kartopunu? İçine taş koymak da nesi? Bakın Selman’ın kafası yarıldı.” diye bağırdı. Önce kimseden bir ses çıkmadı. Zeliş atkısıyla Selman’nın kafasını sardı ama hâlâ canı yanıyordu. Sonra çocuklardan biri başı öne eğik bir şekilde geldi ve;
- Kusura bakma Selman ya! Ben şaka yapmak istemiştim. Böyle kafanı yaracağını tahmin edemedim. Yoksa atar mıydım hiç?
Çok üzgündü. Selman da kendisinden küçük olan Yavuz’u daha fazla üzmemek için;
- Tamam, üzülme Yavuz ama bundan sonra hiçbiriniz böyle bir şaka yapmayın. Sonuçları çok daha kötü olabilir.
Selman’ın yaralanması dışında o gün köyde çok güzel vakit geçirdik. Birçok güzel arkadaşımız oldu. Akşamüstü eşeklerimize binerken Ömer’ler yakın zamanda tekrar geleceğimizin sözünü verdi. Görüşmek üzere çocuklar, hoşça kalın…
Raziye SAĞLAM
YazarYeni bir öğretim yılı başlarken aileler tatlı bir telaş içindeler. Bizim zamanımızda eve en yakın okul, en çok tercih edilen okuldu ki bunlar da çoğunlukla devlet okulları olurdu. Zaten özel okulların...
Yazar: Raziye SAĞLAM
İçinde bulunduğumuz ayda, 29 Mayıs 1453, İstanbul’un fethini kutluyoruz. İstanbul’un fethi, son zamanlarda bazı çevrelerce basitleştirilmeye çalışılsa da insanlık tarihindeki en önemli olaylardan biri...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Artan dünya nüfusu, çarpık kentleşme, trafik sorunu, tabiat varlıklarının hoyratça yok edilmesi enerji kaynaklarının azalması tehdidini beraberinde getirdi. Tüm dünya yapılması gerekenler ve tasarruf ...
Yazar: Erdal KARASU
Ben sekiz yaşındayken, Vefa’dan Fatih’e, otuz altı dairelik büyük bir apartmana taşınmıştık. Komşularımızın çoğu Karadenizli olduğu için, bizim adımız Malatyalılardı. İlk tanışırken, komşumuz Hafız Ha...
Yazar: Raziye SAĞLAM