Gönül Güzelliği ve Gül Yaprakları
Hz. Mevlâna bütün dünya tarafından hürmet edilen, saygı gösterilen, anılan bir İslâm büyüğü ve tasavvuf önderidir. Onun maneviyatının bir göstergesi olarak Mesnevî adlı eseri kâfidir. Abdurrahman Cami Hazretleri “O peygamber değildir, fakat kitabı vardır.” buyurarak eşsiz eserinin değerini ifade etmektedir.
Hz. Mevlâna, İslâm inancının gönlünde neşvü nema bulduğu mutasavvıf şairidir. Onun mısralarında Kur’an ve sünnetten güzelliklerin serdedildiği görülür. Mesnevî’nin derin ve sırlı iklimine giren okurlar manevî bilgilerle karşılaşır, gönülleri ferahlar ve gül güzelliğinde satırları âb-ı hayat gibi içerek kanarlar. Tasavvufî hakikatleri anlatması bakımından nadir bir eserdir. Mevlâna’nın hoş ifadeleriyle, herkesin anlatmakta güçlük çektiği tasavvufî konular okuyucunun âdeta gönlüne yazılmaktadır.
Hz. Mevlâna’nın fark edilen başka bir yönü insan tabiatını çok iyi tanıyan bir gönül hekimi olarak insanların iç yüzünü yansıtan bir ayna özelliği taşımasıdır. Hakikat gülistanındaki eşsiz gül kokularını, eserlerinin satır aralarına devşirip gül güzelliğinde muhabbet desteleri yaparak bizlere sunmaktadır. Onun işi muhabbettir. Beslendiği kaynak Kur’an ve sünnettir. İlahî sevgidir:
"Muhabbetle acılar, tatlı olur.
Sevgiyle bakırlar altın olur.
Muhabbetle tortular, berraklaşır.
Sevgiyle dertlere, şifa verir."
Muhabbetle ölü, canlandırılır
öğüdüyle Allah için sevmenin sevilmenin önemine vurgu yapar.
Hz. Mevlâna bütün insanlığa şöyle seslenir: “Kardeşlerim, kardeşlerim! Kalplerimizin gerçeklere, gerçek güzelliklere açılmasını istiyorsanız sevin, birbirinizi sevin. Dostça sevin. Sevgi gönül cennetinin kapılarını açan anahtardır.”
Mevlâna Hazretleri gönlü gül bahçesine benzetir. Gönüldeki güzelliklerin dünyaya, toprak üzerine yansımış şekillerinde gül motifi olarak ortaya çıktığını dile getirir. Mevlâna Hazretleri’nin gül ile ilgili bir hikâyesi de şöyledir:
“Mevlâna bir gün başını Şems’in dizine koyup koyu bir can sohbetine dalar. Eşi Kira Hatun ne konuştuklarını merak ederek kulağını kapının deliğine dayar. Tam o sırada evin duvarının birdenbire açıldığını ve altı heybetli adamın içeri girip selam verdiklerini ve yeri öptüklerini görür. Altı heybetli adam, Mevlâna’nın önüne bir demet gül bıraktıktan sonra hiç konuşmadan geldikleri gibi çıkıp giderler. Kira Hatun hayretler içinde kalır.
Mevlâna bir süre sonra, koruması için bu gülleri ona verir. Fakat Kira Hatun merakını yenemeyerek güllerden birkaç yaprağı hizmetçisiyle attarlara gönderir. Nereden geldiğini ve adlarının ne olduğunu öğrenmek ister. Attarlar, “Bu kış günü bu garip gül nereden gelmiş?” diyerek şaşırırlar. Aralarında bulunan Şerafeddin adlı Hintli bir tacir, bu gülün Hindistan gülü olduğunu, özellikle Serendip civarında yetiştiğini söyler. Hizmetçi, gül yapraklarını alıp eve döner ve duyduklarını Kira Hatun’a anlatır. O sırada içeri giren Mevlâna, eşine:
“O gül demetini başkasına gösterme. Çünkü Hindistan’ın kutupları ve kutsal İrem Bağı’nın bahçıvanları onu can dimağını ve gözünü kuvvetlendirsin diye göndermişler.” der.
Kira Hatun bu gülleri son nefesine kadar saklar, sadece yapraklarından birkaçını Mevlâna’nın izniyle Gürcü Hatun’a verir. Kimin gözü ağrısa bu gül yapraklarını sürünce o anda iyileşir. Kokusu ve rengi yıllar boyunca hiç değişmeyip, hep öyle taze kalır.”
Kıymetli okuyucular! Bu aralık ayındaki sayımızla Hz. Mevlâna’yı rahmet ve minnetle anarken, Somuncu Baba dergimizin her sayısının bir gül yaprağı olduğunu size hatırlatır, bu vesileyle e-dergi olarak gül güzelliğinden internet ortamındaki sitemizden istifade etmenizi temenni ederiz.
Bekir AYDOĞAN
Yazar
Sözlüklerde bir sanat dalı olarak tezhip; “altınlamak” olarak geçmektedir. Bu sanatla iştigal edenlere müzehhib/müzehhibe adı verilmektedir. Bu tezyinî sanatımız icra edilirken, desenler ve motiflerle...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
-Sevgi sultanı Mevlânâ’ya-Aşk yolundan geçirir,Yakmaz sevgi sultanı.Bin canı olsa verir,Bıkmaz sevgi sultanı.Mübârek Kâbe gibiYüce Mevlâ sahibi,Kutsal bilir de kalbiYıkmaz sevgi sultanı.Meyli gülün ha...
Şair: Bestami YAZGAN
İstanbul’un fethi kendinde bir ideal olan Şehzade Mehmed’in ilk işinin kutlu fethin olacağı şayiası tahta geçmeden halk arasında dilden dile yayılır. Sultan Mehmed Han saltanat tahtında oturunca, Biza...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Aziz Baba, Hacılar mahallesinde dünyaya geldi. Şeyhli sıbyan mektebinde okuduktan sonra ticarete atıldı. Ailesiyle Sivas’a gidip yerleşti. Birkaç yıl çalıştıktan sonra, büyük tüccar oldu. Devele...
Yazar: Musa TEKTAŞ