Ziyaretçiler Hulûsi Efendi’nin Topluma Hizmetlerini Anlatıyor
Milletimizin dinî hayatına ve insanlığın geleceğine hizmet eden es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.), bu mânevî hizmetlerini sürdürürken bir mü’min olarak iman ve kulluk göreviyle birlikte omuzunda taşıdığı mânevî mes’ûliyetin gereği olarak irşat ve tebliğ vazifesini de yapmıştır. Bütün insanları eşref-i mahlûkat olarak görerek, insana ve topluma hizmeti öncelemiş, yeryüzünün imarı ve insanlığın felahı için çalışmıştır. Toplumun sahih din anlayışı konusunda aydınlatmasını ulvî bir vazife olarak görmüştür. İmânî, insânî, irfânî bir üslupla “Hayırda yarışın.” emr-i ilâhîsini ilke edinerek insanlığın refahı, toplumun huzûru ve sükûnu, yeryüzünün imar ve ıslâhı için bütün hayatını vakfetmiştir.
İlâhî sevginin gönüllerde kökleşmesi, kardeşliğin kalplerde filizlenmesi, nefretin insanın iç dünyasından silinmesi için çok gayret etmiştir. İdeal güzellikleri, iyilikleri ve ihsanı özünde barındıran bir hizmet yelpazesiyle toplumun her kesimine ulaşmıştır. Tasavvufun erdemlerini örnek ahlâkıyla temsil ederken, en yakınlarından başlamak üzere çevresine hakkı, hakîkati, ilmi, irfânı, ahlâkı anlatmayı kendisine şiar edinmiştir.
Ziyâretçi özel defterindeki şu satırlar bu hakîkatin ispatı niteliğindedir:
“17 Temmuz 1987
Şu anda erişmiş olduğum altmış yaşımın otuz-kırk yılını sürekli olarak cennet Anadolu’muzun Yüce Tanrı’mızın bütün cömertliği eşsiz kudretiyle özenle yaratmış olduğu müstesna güzelliklerini objektifimle tespit ederek geçirdim. Naçiz kalemimle de işleyerek toplumumuza ve insanlık âlemine doyurucu bir eser hâlinde sunmak çabalarını sürdürürken, bugün yıllardan beri özlemini çekmekte olduğum Darende’ye ve yine yıllardan beri ününü duymakta olduğum pek Saygıdeğer Hacı Hulûsi Ateş Efendi Hazretleri’ne vasıl olmuş bulunmaktayım.
Darende merkezine gelmeden önce Balaban kasabasındaki hasbihal ettiğim zatlardan Hacı Hulûsi Ateş Efendi’nin gerek mânevî bakımdan çok müspet aydınlatıcı niteliklerine ve gerekse bölgenin imarı, kalkınması, kültürel yükselmesi bakımından büyük gayret ve katkılarının öykülerini dinledikten sonra kendisine karşı ilgi ve saygım bir kat daha artmış oldu.
Darende’ye gelip Somuncu Baba Türbesi’ni ziyârette Cuma namazını kılmak için camiye giderek kendisiyle tanışma şeref ve mutluluğuna eriştikten sonra bir Türk ve Müslüman olarak ve de naçiz bir şair ve yazar olarak heyecandan ve sevinçten şoke oldum.
Muhterem Hacı Hulûsi Ateş Efendi’yi tanıyıp yaşadıktan sonra üzerimde hâsıl olan duyguları bu defterin tüm sayfalarını doldursam yine az gelir.
Sadece özetlemek istersem, Türklük ve tüm İslâm âlemi hatta insanlık âlemi için gurur ve iftihar duydum. Hayatım boyunca saygıyla anacağım.
Yusuf Ziya Ademhan
Şair, Yazar, Doğa Fotoğrafçısı”
Hulûsi Efendi (k.s.), Nakşbendî-Hâlidî tasavvuf yoluna gönül vererek ümmetin ve insanlığın geleceğine rehberlik etmiştir. Yaşadığı çağın ilim-kültür ve sağlık alanındaki bütün ihtiyaç ve beklentilerini hesaba katarak hizmet üretmeyi başarabilen önder şahsiyetlerdendir. Diğer taraftan omuzlarındaki mânevî sorumluluk ile doğru bilgiyle etrafındaki gönül dostlarına rehberlik etmeyi, hikmetli sözle Hakk’a ve hakîkate çağırmayı, ahlâklı davranışla örnek olmayı mukaddes bir dava olarak görmüştür.
Yükü ne kadar ağır olursa olsun, bu ulvî görevde toplumun faydasına olan ne varsa, elinden gelenden fazla çaba harcamıştır. Çünkü İslâm yolunda çalışanların yardımcısının, âlemlerin Rabb’i olan Allah olduğunu her zaman dillendirmiştir. Kültür ve sanat alanında iki yetişkin kişinin hüsn-i şehâdeti yukarıda arz ettiğimiz satırları tasdik eder niteliktedir:
Konya İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Mevlüt Bektaş şu satırları kaydetmiş:
“Bismihi sübhanehu
Aziz ve muhterem Efendim. Cenab-ı Hak kısmet etti memleketimizin bu şirin beldesine geldim. Sizlerin intisabı bulunduğunuz ruhaniyetinizden aldığımız feyiz bizleri inşallah her iki âlemde feyziyâb eder. Dualarınızı intizar eder, En derin saygı ve hürmetlerimin kabulünü istirham ederim.
Mevlüt Bektaş”
Hattat Yusuf Coşkun Benefşe de aynı duygularla deftere inci güzelliklerini dizmiştir:
“Es-Selamu Aleyküm
Muhterem Hulûsi Hocaefendi,
Dilerim tüm insanlar sizler gibi İslâmiyet’in bir dalında uğraşlar verip, hizmetleriyle daha huzurlu ve daha mutlu yaşasınlar…
Geçip giden zamanın akışı tüm iyi niyetli Müslümanlara kalıcı mutluluklar getirsin.
Yusuf Coşkun Benefşe, Hicri: 1408”
Hulûsi Efendi Hazretleri, kendisine ulaştırılan bireysel, toplumsal veya bölgesel bütün sorunları, İslâm’ın bilgi ve hikmete dayalı rehberliği ile çözüme kavuşturmayı, gönülleri birlik içerisinde tutmayı kendine hayat tarzı kılmıştır. Zira bir mü’min olarak yeryüzünü daha iyi hâle getirme gayretini her zaman taşımıştır. Yaşadığı bölgede ve tanındığı muhitlerde milletin, ümmetin ve insanlığın umudu olarak görülmüştür. Toplumun güvenlik sigortası gibi telakkî edilmiştir.
İnanan ve hayra çağıran bir topluluğun önderliğini yapmıştır. Nitekim Rabb’imiz; “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a iman edersiniz.”[1] buyurmaktadır. “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun.”[2] buyurmaktadır. Hulûsi Efendi (k.s.) Allah’ın kitabındaki bütün emirler gibi bu emir de, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) sünnetine mutâbık şekilde Peygamber mirasına uygun hareket etmiştir.
İlmin, bilginin, hikmetin önemini idrak eden Hulûsi Efendi (k.s.), Kur’an ve sünnete bağlı, temel kaynaklarımızı tanıyan, ilim mirasımıza sahip çıkan, dünden aldığı ilham ve idrakle yarının ideal ahlâk toplumunu inşâ etme davasını savunan bir rehber şahsiyettir. Fiile sirâyet eden sözleri kalplere etki etmiş, akılları doğruya yöneltmiş, ruhlara sükûnet aşılamıştır.
Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeden beslenen sözleri onun için güçlü ve etkili olmuştur. “Allah’a çağıran, sâlih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım.’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?”[3] âyetinin tesiriyle elbette sözünün özü, Kur’an ve sahih hadislerden oluştuğu, sağlam bir zemine bastığı için gönüllere etkisi o nisbette yüksek olmuştur. Ahlâk eksenli, ilim ve irfanla yapmış olduğu hizmetleri herkes takdirle ifade etmiştir:
“Muhterem Hocama
İlim ve irfanda Türk milletine hizmette elinden gelen her şeyi esirgemeyen tanıyanların ve daha tanıyacakların gönlünde taht kurmuş hocamıza Yüce Mevlâ’mızdan uzun ömürler niyaz eder, en derin saygılarımı sunarım.
Nurettin Zorlu
Petrol Ofisi İskenderun Bölge Baş Müdürü”
“Muhterem Hocam
Öldükten sonra da amel defteri kapanmayan, ilmini insanlara hasreden bir âlimi ziyârete geldik. Yüce Allah’ın rızasını kazanma yolunda verdiğiniz hizmetleri sağılık, huzur dolu günlerde devam ettirmeniz dua ve dileklerimizle en derin hürmetlerimizi arz ederiz.
Ali Coşkun
TOOB Başkanı
21.07. 1988”
“Es-Selamü Aleyküm
Muhterem Hocama
Bu memlekete ve millete tutmuş olduğunuz mânevî ışık sayesinde ve yaptığınız hizmetlerle kendinizden sonra gelecek nesle bir örnek oldunuz.
Özellikle insanlara daima her şeyin iyisini ve güzelini tavsiye etmeniz, büyük küçük herkese eşit şekilde bakmanız sizden sonra gelen nesle yol tayini için yetecektir.
Dualarınızı esirgemeyiniz.
07.01.1988
Mehmet Âşık
Darende Müftüsü”
es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi her türlü iyiliğin başının, insanı ve toplumu değerli kılan şeyin ahlâk olduğunu bir hutbesinde şöyle beyan eder:
“Müslümanlığın en büyük ehemmiyet verdiği bir şey var, o da ahlâktır, ahlâk güzelliğidir. Ahlâkın yükselmesi İslâm dininin yegâne gayesidir. Müslümanlıkta ahlâkî emirlerin, hem dinî esaslarla, hem de ibâdetlerle çok sıkı bir münâsebeti vardır. O kadar ki, ahlâkî vazifeleri, sırf dinî olan emirlerin, vazifelerin hâricinde tutmak mümkün bile değildir.
Bir Müslüman namaz kılmayı, oruç tutmayı, malının zekâtını vermeyi nasıl dinî bir vazife olarak tanırsa, dili ile eli ile komşularını incitmemeyi, başkalarına zarar verecek her türlü hareketten sakınmayı, insanlara güler yüz göstermeyi, dargınları barıştırmayı, daima insanların iyiliğine, memleket ve milletin yükselmesine çalışmalıdır.
Ruh ve beden temizliğini, sıhhatini korumayı, bulaşıcı hastalıklardan sakınmayı, ailesiyle hoş geçinmeyi, ailesinin nafakasını kazanmak için çalışmayı da yine dinî bir vazife olarak görmelidir. Bunların her ikisi de Allahu Teâlâ'nın kitabı ve Peygamberimizin sünneti ile sabit olan emirlerdir. Ahlâkî olanlar da kesin delillere dayanır ve dinî mahiyettedir.”
Hâliyle, tavrıyla, davranışıyla örnek olan Hulûsi Efendi Hazretleri ile görüşenlerin rûhuna kattığı sevinci belirten bir ziyâretçi notuyla yazımızı tamamlayalım:
“Çatısı altında bulunduğum bu dergâha bundan evvel de çeşitli vesilelerle gelmiştim. İmdi kalben hissettiğim engin huzur ve letâfet, mutluluk ve mesrûriyet evvelki gelişlerime nazaran bir çığ gibi büyümekte, ruhumu ve bedenimi öncekilerin fevkinde sarmaktadır.
Münevver din adamı, mürşid-i kâmil insan, Hacı Hulûsi Efendi Hazretleri’ni bu duygular içinde tanıdım. Dünya ve ahiret için yaptığı unutulmaz hizmetleri her türlü takdirin üzerinde izahtan vareste bulunmaktadır.
Mevcut hizmetlerine devam keyfiyetinde kendisine Cenab-ı Mevlâ’dan inâyet ve uzun ömür niyaz ederken âcizâne bendenizin de Muhterem Efendimiz’in himmet ve dualarına muhtaç bulunduğumu belirtir en derin hürmetlerimle selamlarım.
Saygılarımı arz ederim.
Yusuf Zabun
Elmadağ Hâkimi
01.12.1988”
[1] 3/Âl-i İmrân, 110.
[2] 3/Âl-i İmrân, 104.
[3] 41/Fussilet, 33.
Musa TEKTAŞ
YazarFarabî, 9. asırda Türkistan’ın Farab şehrinde doğmuş, 10. asrın ortalarında Şam’da vefat etmiş (870-950) bir Türk bilginidir. Yaşadığı asırlar Türklerin toplu olarak henüz İslâm’ı kabul etmedikleri bi...
Yazar: Muhsin İlyas SUBAŞI
İnsanın iki önemli tarafı vardır: Biri nefs ve bir diğer yanı ise rûhtur. Nefs, rûhun emrine girerse, insan baştan ayağa rûh kesilir ve erdemin, olgunluğun, iyilik ve güzelliğin mekânı olur. Hulûsi Ef...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Hz. RasûlulIah (s.a.v.)’in vârisleri olan mânâ sultanları, yani mürşid-i kâmiller gönüller tabibidir. Gönüllere şifâ sunan doktorlardır. Onlardan ilim, hikmet ve edeb öğrenmek isteyen her ihvân ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Hicret’ten önce orası Yesrib adında bir yerleşim yeriydi. Yesrib kelimesi, “fesat” anlamına gelen ‘serb’, yahut “kınama” anlamına gelen ‘tesrib’ kelimesini çağrıştırdığından dolayı bu isim Peygam...
Yazar: Ali AKPINAR