Yaylada Oyun
Yayla çocukları o yaz tatilinde de yaylaya gelmişlerdi.
Önceki yıllarda olduğu gibi o yaz da çocuklara arkadaşları Yusuf başkanlık ediyordu.
Bu yaz küçük bir değişiklik olmuştu. Yayla çocuklarından Burak’ın misafiri gelmişti. Babasının arkadaşının oğlu Ali bir süre yaylada kalacaktı. İlk defa gelmiş olmasına rağmen Ali yayla hayatını çok sevmişti. Çocukların oyunlarına katılmaya da başlamıştı Ali.
Koyun kuzu melemeleri, köpek havlamaları ortalığı sarmıştı. Çam ağaçlarından kuş sesleri geliyordu. Çocuklar yeşil düzlükte oynuyorlar, susayınca da hemen yanlarındaki pınarda avuçlarıyla su içiyorlardı. Pınarın oluğu ağaçtan oyulmuştu.
O gün yine öğleye doğru oyuna başlamışlar doyasıya oynuyorlardı. Bir müddet oynadıktan sonra başkan Yusuf, oyunu durdurdu;
“Arkadaşlar, oyuna ara verelim. Epeyce oynadık. Yemek saati yaklaştı. Biliyorsunuz her gün iki arkadaşımız evlerinden yemek getiriyor. Beraberce yiyoruz. Bugün yemeği getirecek iki kişinin kurasını çekelim.”
Çocuklardan Mustafa, söz alarak bir şeye dikkat çekmek istedi:
“Sayın başkan! Bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bugünkü kuraya isterseniz Burak’ı almayalım. Çünkü misafiri var.”
“Çok güzel bir teklif.” dedi Yusuf. “Bu hatırlatman için çok teşekkür ederim Mustafa.”
Yusuf, bir an durakladı. “Evet, ben şimdi arkadaşlarımı zihnimde numaralandıracağım.” dedi.
Herkes susuyordu. Yusuf, arkadaşları üzerinde gözlerini dolaştırıyordu.
“Arkadaşlarımı zihnimde numaralandırdım. Kurayı kime çektirelim?”
Zeynep ve Mustafa atıldılar:
“Sayın başkan. Kurayı misafir arkadaşımıza çektirelim uygun görürsen.”
Yusuf, bu teklife de çok memnun olmuştu.
“Bu da çok güzel bir teklif! Kurayı misafir arkadaşımıza çektiriyoruz.”
Yusuf, misafir Ali’nin yanına yaklaştı ve ona şunları söyledi:
“Ali kardeş!... Burada yirmi beş kişiyiz. Bir ile yirmi beş arasında iki rakam söyle. Bu rakamların temsil ettiği iki arkadaşımız bugünkü öğle yemeğimizi evlerinden getirecekler. Bu kura her gün devam edecek. Herkese bir kere sıra geldikten sonra yeniden baştan başlayacağız.”
Ali’nin bu iş de hoşuna gitmişti. “Çok güzel.” dedi. “Bana böyle bir zevki yaşattığınız için çok teşekkür ederim. Şimdi numaraları söylüyorum: Dört ve on beş.”
Yusuf, kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
“Dört numara benim... On beş numara da Zeynep.”
Olan hadiseye bütün çocuklar gülüşmeye başlamışlardı.
Burak, Ali’nin yanına gelmiş kolunu onun omzuna atmıştı. Bir yandan da kahkahalarla gülüyordu.
“Öyle bir kura çektin ki Ali!... Gittin tâ başkanı buldun kurada.”
Mustafa da en çok gülenler arasında idi.
“Kura dediğin böyle oluyor demek ki. İlk kurada başkan çıkacak.”
Yusuf, arkadaşlarını susturdu.
“Misafir arkadaşımıza böyle bir kura çektiği için çok teşekkür ediyorum. Mademki kura çekildi arkadaşlar, yemek getirecekler yemekleri getirsinler. Misafirimiz var, fazla acıktırmayalım.”
Yemek kurasında çıkan Yusuf ve Zeynep yayla evlerinin arsında kaybolup gittiler.
Bir müddet sonra kura çıkan Yusuf ve Zeynep babalarının yardımıyla yemekleri getirdiler. Ortaya serilen kilim sofra üzerine yemekleri dizdiler.
Hep beraber yemek yemeye başladılar.
Ali çok hoşlanmıştı. “Ne güzel. Birlik, beraberlik içinde yemek yiyorsunuz. Sevinç ve mutluluk içinde yemek yiyorsunuz.
Mustafa AKGÜN
YazarYusuf her sene bahar günlerinde Çanakkale Şehitliği’ni ziyarete geliyordu. Fatihalar okuyup dualar ediyordu.Bu sefer Yusuf oğlu Can ve yeğeni Cemil’i de Çanakkale Şehitliği’ne ziyarete getirmişti.&nbs...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Şimdi yaşım ilerledi artık. Daha ilkokula gidiyordum o günlerde. Yıl 1968 olacak. Bahara yakın günlerden birinde Malatya’da lise müdürü olan Erhan Dayım okuluma posta ile klasik bir öykü kitabı gönder...
Yazar: Erdal KARASU
Çocuk bahçeye doğru yürüdü. Açılmış birçok gonca güller gördü bahçede.Kırmızı, beyaz, sarı, pembe birçok gül vardı burada. Güller o kadar coşkundu ki adeta bahçeden dışarı taşmak istiyorlardı.Bu sırad...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Eski hayvan hikâyeleri ne kadar rahatlatıcı ve düşündürücüdür. Onlardan birini sunuyoruz:Bir avcı bir kuş yakalamıştı. Yakaladığı küçük kuş konuşmaya başladı:“Ben minicik bir kuşum. Beni öldürme.” ded...
Yazar: Mustafa AKGÜN