YASAKLAR… YASAKLAR!
Bugüne kadar birçok sebepten sokağa çıkma yasağı yaşadık. Gerçi şimdi yaşadığımıza “sokağa çıkma kısıtlaması” deniyor ama akşam dokuzdan sonra ve hafta sonları yakınındaki bakkal ya da market harici dışarı çıkılamıyor. Pandemi süreci boyunca evden çalıştığımız için, sürekli evde olma fikri insanı bayağı sıkıyor. Eskiden yaşadığımız yasakları düşününce, bu onlara göre ne de olsa “yunmuş yıkanmış” bir durum ama yine de hastalık korkusu olmadan rahat nefes alıp istediğin gibi dolaşma, etkinliklere katılma ve yakınlarını ziyaret gibi daha birçok şeyi yapmayı istiyor insan. Şimdi çocuklarımıza anlatınca garipsiyor hatta komik buluyorlar ama nüfus sayımı için bir gün boyunca evde kaldığımız olurdu. Sayım görevlisi her eve girer ve evdeki herkesi kocaman defterine tek tek yazardı. Sayım memurlarının işlerini çabuk bitirebilmeleri için, bir gün önceden radyo ve televizyonlardan, gelen görevliye bir şey ikram edilmemesi yönünde yayınlar yapılırdı. Sayım için evde kalmak neyse de, en kötüsü, darbeler nedeniyle evde kalmaktı. Sabah bir uyanırsınız, asker yönetime el koymuş, meclis kapatılmış, başbakan, cumhurbaşkanı ve aileleri gece sabaha karşı evlerinden alınarak Anadolu’da bir yerlere götürülmüş. Gazetelerde onların boy boy uykusuz ve moralleri bozuk fotoğraflarını görürdünüz. Televizyon ve radyolarda sürekli asker ve tank görüntüleri, yakalanan yüzlerce, binlerce suçlu ve darbeyi haklı göstermek amaçlı programlar ardı ardına yayınlanırdı. Darbelerin sonucu olarak da başta sokağa çıkma yasağı olmak üzere, yaşadığımız daha birçok yasak ardı ardına gelirdi ve maalesef senelerce bu yasakların sonu gelmezdi. Şimdi aylar önce bir korona girdi hayatımıza, onunla yatıp onunla kalkıyoruz ve şimdi de bu sebepten birçok yasağı yaşıyoruz. Maddî manevî herkes çok etkilendi. En yakınlarımıza neredeyse hasret kaldık. Devletimiz sağ olsun, verdiği destekle en azından işten çıkarmaların önüne geçti ama artık hepimiz bu illetin tamamen ortadan kalkmasını istiyoruz. Annemin dediğine göre, bu salgın birdenbire bitecek. “Kızamık, tifo gibi birçok salgın yaşadık zamanında. Hepsi de birdenbire bitti. Görürsünüz, şu aşı çıksın, bu da öyle olacak.” diyor inanarak. Bizim de temennimiz, yazımızın yayınlandığı günlerde artık yeryüzünden silinmeye başlamış olması. Daha iyi ve sağlıklı günlerde görüşmek dileğiyle…
Raziye SAĞLAM
YazarSevgili çocuk dostlarım; Hafize Teyze bu sabah kahvaltıda; - Çocuklar barajın suyu giderek azaldı. Aşağı köyde günlerdir sular kesikmiş. Zeliş; - Babaanne, gölün suyu da o ka...
Yazar: Raziye SAĞLAM
İçinde bulunduğumuz ayda, 29 Mayıs 1453, İstanbul’un fethini kutluyoruz. İstanbul’un fethi, son zamanlarda bazı çevrelerce basitleştirilmeye çalışılsa da insanlık tarihindeki en önemli olaylardan biri...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuk dostlarım;Bugün köyün bütün çocuklarıyla birlikte göle gidiyoruz. Esma ile Atlas’ın atları İpek de arkamızdan geldiği için, Hafize Teyze Rüzgâr’ı oldukça yavaş sürüyor. Göle vardığımızda...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Bir gün rüzgâr ve güneş, yolda yürüyen bir insanın paltosunu en kısa sürede kimin çıkartacağı konusunda iddiaya girmişler. Önce rüzgâr olabildiğince hiddetiyle esmeye başlamış. Rüzgâr şiddetini artırd...
Yazar: M. Emin KARABACAK