Türk Kültür Tarihinde Önemli Bir Sîmâ Hoca Ahmed-i Yesevî
Milletler büyük oğullarıyla nefes alırlar…
Türk dilinin en az 3500 yıllık geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu kadar eski geçmişe sahip olup hâlâ da varlığını gelişerek devam ettirmesinde elbette Türk milletinin -Mete Kağan, Atilla, Kürşat gibi- büyük oğullarının önemi büyüktür.
Yine, Türk dilinin bilinen ilk yazılı kaynağını teşkil eden Eski Türk Yazıtlarını taşlara kazıtan Bilge Tonyukuk ile Bilge Kağan; hikmetleriyle Türklüğün daha da canlanmasında ve İslâm’ın yaygınlaşmasında büyük rolü olan Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri; şiirleri vasıtasıyla Türkleri “… yek kalem ile tek alem” altında birleştiren Ali Şir Nevaî; Türkçeyi hoşgörü, aşk ve insanlık üçgeninde bütün incelikleriyle kullanarak Anadolu Türkçesinin millî bir edebiyat dili olarak gelişmesine büyük katkı sağlayan Yûnus Emre; “dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla nefes verip çıkarttığı Tercüman gazetesi aracılığıyla bu düşüncesini gerçekleştirmeye çalışan İsmail Gaspıralı; insanların “her gün insan kalabilme” çabası içinde olması gerektiğini eserleri aracılığıyla dile getiren, bütün Türk dünyasının bütün cihanda geçerli bir kartviziti niteliğini taşıyan ve kalemiyle dünyayı fetheden Cengiz Aytmatov...
Bunlar, Türklüğün büyük oğullarından sadece birkaç tanesidir.
"Türkün büyük oğlu Ahmed Yesevî
Hakka candan bağlı Ahmed Yesevî
Kalbi aşkla dağlı Ahmed Yesevî
Hikmet pınarından içen erendir"
Türk milletinin büyük oğullarından biri olan Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri’nin İslâm dini başta olmak üzere Türklük ve Türk dili için yaptığı hizmetler son derece önemlidir.
Hakkın karşısında boyunları kıldan ince olan halk, tarih boyunca haksızlıklara mâruz kalmış, zaman zaman isyanlara kapılan insanlar bu tür haksızlıklara son vermiş, ilâhî adâletin hüküm sürmesine vesile olmuştur. Tarih sahnesinde bu özelliğe sahip milletlerden biri olan Türk milleti Gök Tanrı’ya inandığı vakitler, hakanları Tengri’nin yeryüzündeki kılıcı, İslâm’ı kabullerinden sonra da sultanlarını, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak görmüşler.
Böylece sultanlarını gerek “Tanrı’nın kılıcı”, gerekse “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak gören Türklerin bu varoluş gerçeklerinin farkında olarak, her zaman Hakk’ın yanında saf almışlardır. Dolayısıyla Hakk’ın yeryüzüne tecellîsini sağlamak adına tarih boyunca büyük devletler kurmuşlardır.
Gaflete düştükleri, anlarda da taviz vermemiş olan Türk milletinin savaşlarla, felâketlerle, çeşitli entrikalarla dolu târihî mitlerin, masalların, efsânelerin, destanların konusunu oluşturmuş, en eski medeniyetlerin yazılı kaynakların yer aldığı gibi hâfızalarına kazınmıştır. Mutlu günlerin duyurulması, paylaşılması ise çeşitli ritüellerle birlikte gelenek, görenek, örf âdet, töre adı altında halkla beraber yaşayagelmiştir.
Bütün bunlar halkın hâfızasındaki, yaşantısındaki tarihin ilk çağlarından beri deneyimlerle dolu bilgi birikimin oluşmasını sağlamıştır. Böylece bu bilgi birikimi halkın bilgi seviyesini artırarak dünyaya olan bakışını etkilemiştir. Tarih seyri içinde Türkler gerek Tanrı’nın yeryüzündeki kılıcı gerekse sultanlarının Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olduğu inancına bağlı olarak fütûhâtçı bir ruhla hareket ettikleri için çok farklı kültürlerle etkileştiler. Ayrıca her zaman hakkın yanında yer alıp, hakkı aramalarının sonucu olarak Hakk’a boyun eğerek İslâm dinini kabul ettiler.
Türkler, İslâm’ın kabulünden sonra da büyük devletler kurmuşlar, ilim ve irfanın türlü dallarında bilginler yetiştirmişlerdir. Gerek hikmetlerle, gerek kişiliğiyle gerek yetiştirdiği alperen dervişleriyle bilinen ve halk anlatılarına olduğu gibi menkıbe ve destanlara konu olan Ahmed-i Yesevî’nin 11. yüzyılda Karahanlı Devleti’nin topraklarında bulunan Yesi’de hayatını geçiren -günümüzdeki Kazakistan topraklarındaki Türkistan şehri- Türk tarihinin İslâm’ın kabulünden sonraki en büyük önemli sîmâlardan olduğu gibi, aynı zamanda İslâm’ın yaygınlaşmasında da çok büyük önemi olan büyük bir âlim olduğu bilim dünyasınca kabul edilen bir gerçektir.
Hoca Ahmed-i Yesevî; 99 bin alperenini Anadolu’ya göndererek Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasında, İslâm’ın güçlenmesinde çok büyük rolü olan bu yönleriyle gerek İslâm gerek Türk kültür tarihinde çok büyük önem arz eden sîmâlardandır.
Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri, günümüzde Kazakistan’ın Çimkent iline bağlı Türkistan şehri dolaylarında bulunan Sayram’da dünyaya gelmiştir. “Babası Sayram’ın âbid ve âlim şahsiyetlerinden Şeyh İbrahim, annesi ise “Karasaç” lakaplı Ayşe Ana’dır. Soyları Hazret-i Ali’ye dayanmaktadır. Annesi ve babası, o daha çocuk yaşlarındayken vefat etmiş olup her ikisinin de türbeleri Sayram’da bulunmaktadır.”
Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri’nin ise “73 yıl yaşadığı, 1093 yılında doğup 1166 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Kabri, Emir Timur tarafından yaptırılan Yesi -Türkistan- şehrindeki türbesinde bulunmaktadır.
Oğuzhan AYDIN
YazarBöyle afet hiç görmedim hayatta,Enkazlar içinde kaldı Türkiye’mSabah gün doğmadan altı şubatta,Dipsiz dehlizlere daldı Türkiye’m…Bu nasıl bir cinnet, nasıl hareket,Dört yanda feryatlar, her yerde cese...
Şair: Halil GÖKKAYA
Bizim ecdâdımız Osmanlı’da işgal kelimesi yoktur. İslâm’da ve ecdâdımız Osmanlı’da “fetih” kelimesi vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun ecdâdımız fethettiği yerde ezan seslerini yeryüzüne yayar ve...
Yazar: Oğuzhan AYDIN
Bir garip kuş yuvasını yıkmışlarÇalı arar sığınmaya Allah’ımGözü yaşlı kanadını kırmıslarVakti yokmuş dövünmeye Allah’ımSenden başka kimi var ki dönecekAğaç bulsa dallarina konacakHava soğuk geç kalır...
Şair: Ramazan PAMUK
İslâm, sorumlulukları önceleyen dindir. Sınav dünyasında önce sorumluluklarımızı bilmeli ve onları yerine getirmeliyiz ki, haklarımızı konuşabilelim. Başka kültürlerde haklar öncelenir, sorumluluklar ...
Yazar: Ali AKPINAR