Tavşanın Aslana Oyunu
Ormanlar kralı aslan dehşetle kükrüyordu. Karnını doyurmak için kendinden güçsüz hayvanları avlayıp yemeye devam ediyordu. Diğer hayvanlar için aslandan kaçıp kurtulmak çok zordu.
Günlerden bir gün ceylanlar, tavşanlar, dağ keçileri, zürafalar ve diğer hayvanlar toplandılar. Bu kötü gidişin önüne geçmenin yollarını aradılar. Bir karara vardılar.Topluca aslanın huzuruna çıktılar şunu söylediler:
“Efendimiz… Biz aramızda anlaştık. Her gün ölüm korkusu çekmek istemiyoruz. Bunun için içimizden birinin her gün gönüllü olarak kurban olmasına razı olduk. Böylece hem siz hiç yorulmayacaksınız. Avınız ayağınıza kadar gelecek. Hem de biz sıra kendimize gelinceye kadar korkudan uzak yaşayacağız.”
Kral aslan bu teklife razı oldu.Her gün sırası gelen hayvan aslanın yanına geliyordu. Aslan da onu yiyip karnını doyuruyordu.
Aradan günler geçti. Kurban olma sırası tavşana geldi. Zavallı tavşan ölümden çok korkuyordu. Kendi ayağıyla gidip aslanın pençeleri arasında can vermeyi hiç mi hiç istemiyordu.
Birden aklına bir fikir geldi. Aslanın yanına gecikerek gidecekti. Ormanda oyalanıp gidişini geciktirecekti. Öyle yaptı. Gecikerek aslanın huzuruna çıktı.
Aslanın karnı acıkmış, sinirleri gerilmişti.Tavşan’a, “Niçin bu kadar geç kaldın?” diye bağırdı.
Tavşancık boynunu büküp, “Hiç sormayın efendim.” dedi. “Yolda gelirken başka bir aslan gördüm. Kralın kendisi olduğunu söyleyip size olmadık hakaretler savurdu. Elinden güçlükle kurtuldum.”
Kral aslan daha çok sinirlenmişti. “Kim bu küstah!” diye kükredi. “Galiba kanına susamış... Gideyim ve cezasını vereyim onun... Düş önüme, beni ona götür.”
Tavşan önde, aslan arkada yola düştüler. Bir süre gittikten sonra derince bir kuyunun başına ulaştılar.
Tavşan, “İşte size hakaret eden yalancı kral bu kuyu içinde efendimiz!...” dedi.
Aslan kuyuya eğilip bakınca su üzerine akseden kendi şeklini gördü. Onu başka aslan sandı. Bağırıp çağırmaya başladı. Sudaki aksi de aynı şekilde bağırıp çağırınca kendinden geçip hırsla atıldı. Bir anda kendini buz gibi, derin suların içinde buldu. Küçücük bir tavşan tarafından aldatıldığını fark ettiğinde ise iş işten geçmişti.
(Mevlânâ – Mesnevî’den hikâye. Büyüklerimiz bu hayvan hikâyesini, akıl tavşanıyla nefis aslanının nasıl yenilebildiğinin örneği olarak anlatırlar.)
Mustafa AKGÜN
YazarTürk çocuk Yiğit’le, Bizanslı çocuk Dimitri aynı köyde yaşıyorlardı. Arkadaş olmuşlardı. Köyleri İstanbul’a o günkü adıyla Konstantinopolis’e çok yakındı. O sıralar Osmanlı Padişahı İkinci Sultan Mehm...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Muhsin Hoca Sevgi Evlerinin hocasıydı. Burada yaşayan öksüz ve yetim çocukların üzerinde âdeta titrerdi. Çocuklar olsun büyükler olsun ona daha çok ‘Muhsin Baba’ diyorlardı. Gerçekten orada bulunan he...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Taptuk Emre dergâhı Yunus Emre’nin yetiştiği dergâhtır. Dergâhın başında Taptuk Emre bulunmaktadır.Moğolların en azgın oldukları zamandır. Taptuk Emre Dergâhı’na bir gece baskın yaparlar.Ancak dergâht...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Ali ve Burak okul arkadaşıydılar.Burak’ın ailesi aslında bir yayla köyündendi. Gelip şehre yerleşmişlerdi. Ailesi yazları çoğu zaman yaylaya gidiyordu.Bir yaz tatili yine yaylaya gitmişlerdi. Bu sefer...
Yazar: Mustafa AKGÜN