Tarihî ve Kültürel Yapısıyla Sivas ve Meydan Camii
Kurtuluş Savaşı döneminde çok önemli bir kongreye de ev sahipliği yapan Sivas, ülkemizin en müstesnâ ve mutenâ (seçkin) şehirlerinden biridir. İç Anadolu’nun doğusunda yer alan “yiğido”lar şehri, aynı zamanda tarihî İpek Yolu üzerinde yer alır. Bu özellik onu tarihte çok daha önemli kılmıştır. Zira Mezopotamya’dan gelen kervanlar bu güzergâhtan geçiyorlardı. Bununla beraber yine önemli bir yol olarak hâfızalarda yer alan Kral Yolu buradan geçerdi. Onu farklı kılan bir başka husûsiyet de yüzölçümü bakımından, Konya’nın hemen ardından, ülkemizin en büyük ikinci vilâyeti olmasıdır.
Sivas, “Yiğidolar Şehri” olmasının yanında “Sultan Şehir” olarak kazınmıştır hâfızalara. Bu, onun için gurur duyulacak bir pâyedir. “Sultan Şehir” sıfatını fazlasıyla hak eden bu kadim şehir Divriği Ulu Camii’nden Behram Paşa Hanı’na, Eğri Köprü’den Burûciye Medresesi’ne, Şeyh Hasan Bey’den Kadı Burhaneddin’e, Ahî Emir Ahmed’den Şemseddin Sivâsî’ye kadar önemli mekânları ve birbirinden kıymetli şahsiyetleri üzerinde bir şeref payesi olarak taşır. Bu şahsiyetler ve tarih kokan mekânlar onu gözde bir tarih şehri yapar.
Divriği’den Kangal’a, Doğanşar’dan Zara’ya Tarihin İzinden İstikbâle Yürümek
Sivas; Akıncılar, Altınyayla, Divriği, Doğanşar, Gemerek, Gölova, Gürün, Hafik, İmranlı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışla, Ulaş, Yıldızeli ve Zara diye sıralanan 16 ilçesiyle kendini ziyaret edenlere bütün cömertliğiyle âdetâ arz-ı endâm eder.
Tarihte birçok medeniyete beşiklik etmiş olan Sivas, birbirinden kıymetli tarihî eserleriyle âdetâ bir açık hava müzesi görünümündedir. Sivas’ın en uzağında kalan Akıncılar’da Hatipoğlu Camii, Bahaddin Şeyh Türbesi ve Yûsuf Şeyh Türbesi bulunmaktadır. Sivas deyince hemen akıllara gelen Divriği, bu ilin alâmet-i fârikalarındandır. UNESCO’nun “Dünya Mirası” listesinde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ilk akla gelen kıymetli bir eserdir. Öte yandan Divriği Kalesi ve Kale Camisi, Kesdoğan Kalesi, Cedit Paşa Camii, Sitte Melik Kümbeti, Nureddin Sâlih Kümbeti, Naip (Gazezler) Kümbeti, Sinâniye Hâtun Türbesi, Ahî Yûsuf Türbesi, Pamuk Han, Burma Han, Mirçinge Hanı, Dipli Han, Aşağı Kilise, Yukarı Kilise, Erşün Kilisesi, Odur Kilisesi, Handere Köprüsü, Hüseyin Gazi Türbesi, Seyit Baba Türbesi diğer tarihî eserler olarak hâfızalarımızda yer edinmektedir.
Sivas’ın merkezinde birçok tarihî eser olmasının yanında, ilçelerinde de çok önemli kadim eserler mevcuttur. Bu çerçevede Doğanşar’da Ulu Camii, Kale Camii, Uzunbelen Hubyar Türbesi, Merkez Camii, İnkışla Camii, İnkışla Hamzalı Camii, Çepni Camii, Şahruh Köprüsü; Gemerek’teki Merkez Camii, İnkışla Camii, İnkışla Hamzalı Camii, Çepni Cami, Şahruh Köprüsü; Kangal’daki Alacahan Kervansarayı, Halil Rıfat Paşa Köprüsü, Samut Baba Kümbeti, Meydan Camii, Kuşçu Köyü Camii, Şeyh İbrahim El-Aziz Camii, Demiryurt Camii, Acısu Köprüsü, Şeyh Merzuban Türbesi, Pir Gökçe (Pir Göcek) Türbesi, Demiryurt Mağaraları; Zara’daki Meydan Camii (Çarşı Camii), Kuşan Köyü Camii, Şeyh İbrahim El-Aziz Camii, Demiryurt Camii, Acısu Köprüsü, Şeyh Merzuban Türbesi, Demiryurt Kaya Mağaraları; Yıldızeli’ndeki Şeyh Halil Türbesi, Akçakoca Köyü Türbesi, Banaz Köyü Türbesi, Kümbet Köyü Kalesi, Akçakale Kalesi; Suşehri’ndeki Balhatun Camii (Balkıs Hatun), Köse Süleyman Türbesi; Koyulhisar’daki Aşağı Kale (Kal’a-i Zîr), Yukarı Kale (Kal’a-i Bâlâ), Fâtih Camii, Hacı Murat Hanı görülmeye değer birbirinden ehemmiyetli mekânlardır.
Sivas Sadece Tarihî Mekânlarıyla Değil, Tarihî Şahsiyetleriyle de Bilinen Bir Şehirdir
Sivas; sadece tarihî mekânlarıyla değil; ilim, irfan, eğitim, tıp, siyaset, mûsikî, mîmârî, din ve edebiyat alanlarında birbirinden kıymetli işler yapan ve eserler veren tarihî şahsiyetleriyle de zamana mührünü vurmuş ihtişamlı bir şehirdir. Bunlar arasında şu kıymetli şahsiyetleri sayabiliriz: “Ahî Emir Ahmed (1244), Ebû Abdullah Ali Bin Mehmed es-Sivâsî (..... – 1302), Kadı Ahmed Burhâneddin (1329 – 1384), Ahmed Bin Abdullah es-Sivâsî (..... – 1384), Ahmed Bin Mahmûd es-Sivâsî (.... – 1387), Es-Sivâsî (1374-1445), Şehâbüddin Ahmed es-Sivâsî (.... –H.860), Hüsrev Bin Mehmed es-Sivâsî (....-1470), İbrâhîm Bin Hasan es-Sivâsî et-Tennûrî (....-1471), Molla (Mehmed) Hüsrev (....-1480), Hasan Paşa (...-1566), Muharrem es-Sivâsî (....-1584), Behram Paşa (16.YY.), Feyzullah Bin Şemseddin Ahmed es-Sivâsî (...-1616), İsmail Bin Sinan es-Sivâsî (....-1632), Abdülmecid Bin Muharrem es-Sivâsî (...-1633), Abdulkerim Bin Abdullah el-Vâiz es-Sivâsî (.... –1633), Recep Sivâsî (....-1640), Abdülahad Sivâsî (....-1645), Ebu’s-Senâ Şeyh Şemseddin Ahmed es-Sivâsî (...-1650), Sivaslı Müftüoğlu (....-1748), Numan Efendi (Sarı Hatipzâde) (....-1768), İvazzâde Halil Paşa (....-1804), Durak Baba (1831-1916), Mur Ali Baba (....-1885), Fazlullah Moral (1878-.....), Nüzhet Efendi (Deli Nüzhet Sivâsî) (.... – 1888), Abdulkadir Bin Kör Ali (....-1894), Halil Rıfat Paşa (....-1907), Vali Muammer Bey (1874 - ), İhramcızâde İsmâil Hakkı Efendi (1880-1969), M. Samih Fethi (1886 - ), Hayri Lütfullah (1899 – 1930), Mehmet Şükrü Akkaya (1894-1971), Eflatun Cem Güney (1896-1981), Muzaffer Sarısözen (1899-1967), Ömer Altuğ (1905 – 1965), Vehbi Cem Aşkun (1909-1979), İbrahim Arslanoğlu (1920-1995), Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil (1921 – 1987), İlhan Başgöz (1924 - ), Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek (1927-1980), Hasan Hüseyin Korkmazgil (1927-1984), Şemsi (Şemseddîn-i) Sivâsî (1520 - 1597), Muhlis Akarsu, Pir Sultan Abdal, Abdulkadir Galâmî (1854 - 1886), Külhaşzâde Rahmi (1870 - 1910), Abdulahad Sivâsî en-Nûrî (1594 - 1650), Kul Himmet (XIX.Yüzyıl), Feryadî (1914 – 1987), Emsalî (1900 – 1978), Veli (? – 1853), Ruhsatî (1835 - 1911), Minhacı (1862 - 1901), Âşık Tâlibî Coşkun, Âşık Veysel (1894 -1973)
Halvetiyye Tarikatı’nın Şemsiyye Kolunun Kurucusu, Âlim ve Şair: Şemseddin Sivâsî
Sivas deyince akla gelen kıymetli şahsiyetlerin başında Halvetiyye Tarikatı’nın Şemsiyye kolunun kurucusu, âlim ve şair Şemseddin Sivâsî gelir. 926/(1520) yılında Tokat’ın Zile kazasında doğan Şemseddin Sivâsî, Horasan’dan Zile’ye göç eden Ebü’l-Berekât Muhammed Efendi’nin evlâdıdır. Baba Muhammed Efendi, Amasyalı Hacı Hızır’dan hilâfet almıştır. Esas adı “Ahmed” olmasına rağmen esmerliğinden dolayı çevresinde “Kara Şems” olarak tanınmıştır. Şiirde kullandığı mahlası Şemsî’dir. Sivas Valisi Hasan Paşa tarafından 972/(1564) yılında yaptırılan ve bugün “Meydan Camii” diye anılan camiye vâiz olmak üzere davet edilen Şemseddin Sivâsî, ailesi ve bir kısım talebesi ile birlikte Sivas’a göçtü. Kendisi için yaptırılan dergâha yerleşerek orada zâhirî ve bâtınî ilimleri öğretmek sûretiyle pek çok talebe ve mürid yetiştirdi. 1006/(1597)’de Sivas’ta vefât etti. Na’şı Meydan Camii’nin haziresine defnedildi. Sivas’ta yaşamasına rağmen şöhreti İstanbul’a kadar ulaşmıştır.
Şems-i Tebrizî ve Ak Şemseddin ile birlikte Türk tasavvuf tarihindeki üç Şems’ten biri olan Şemseddin Sivâsî’nin çok sayıda kıymetli eseri mevcuttur. Manzum eserleri şunlardır: Dîvân, Süleymâniyye, İbret-nümâ, Mevlid, Gülşen-âbâd, Heşt-Bihişt, Mir’âtü’l-Ahlâk, Menâkıb-ı İmâm-ı A’zam, İrşâdü’l-Avâm, Umdetü’l-Huccâc, Terceme-i Kasîde-i Bürde.
Şemseddin Sivâsî’nin manzum eserleri yanında birçok mensur (düzyazı) eserleri de vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Menâkıb-ı Çehâr-yâr-i Güzîn, Menâzilü’l-Ârifîn, Umdetü’l-Edîb fi’t-Ta’allümi ve’t-Te’dîb, Emr-i İlâhî ve Hüccet-i İlâhî, Es-Safâyıh fî-Tercemeti’l-Levâyıh, Şerh-i Gazeliyyât-ı Sultân Murâd-ı Sâlis, Nakdü’l-Hâtır, Şerh-i Terceme-i Ecvibe Ali bin Ebî Tâlib li-Es’ileti Kümeyl bin Ziyâd, Dâiretü’l-Usûl.
Meydan Camii, Sivas’ın Mânevî Hayatına Vurulan Bir Mühürdür.
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak ve Şemseddin Sivâsî gibi mâneviyat yıldızlarını gönül göğünde barındıran Sivas, tarihî camileriyle ön plana çıkan bir huzur ve sükûn diyarıdır. Ulu Cami, Ali Baba Camii, Kale Camii, Ali Ağa Camii, Divriği Ulu Camii, Zincirli Minâre Camii, Hoca İmam Camii, Osman Paşa Camii, Zara Merkez Camii, Sarızâde Mehmet Paşa Camii, Altınyayla Merkez Camii, Tarihî Alacahan Osmanlı Camii, Pulur (Billur) Camii, Aydoğan Camii, İmâret Camii, Kangal Merkez Camii, Çukurpınar Camii, Çatalpınar (Korkmazoğlu) Camii, Aziz Baba Camii, Uzun Hacıoğlu Camii, Kerim Çavuş Camii, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii, Yeni (Mahkeme) Camii, Ayyıldız Camii, Yiğitler (Fertelli) Camii, Ganem (Tarhana) Camii, Çifte Minâreli Medrese, Burûciye Medresesi, Gök Medrese, Şifâiye Medresesi gibi dinî mekânları ve camileri bu çerçevede sayabiliriz. Bunlar Sivas’ın ilçelerine ve merkezine inşâ edilmiş kutlu binâlardır.
Sivas deyince akla gelen kutlu mekânlardan biri de, bu şehrin mânevî mühürlerinden biri kabul edilen ve şehrin merkezinde konumlanan Meydan Camii’dir. 1564 yılında Kanûnî Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Koca Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami, Küçük Minâre Mahallesi’nde, Atatürk Bulvarı üzerindedir. Bazı belgelerde Hasan Paşa Camii olarak da geçmektedir. Aslen Sivaslı olan Hasan Paşa, kurduğu güçlü vakfa, cami etrafına inşâ ettirdiği dükkânları, kuyumcular çarşısını, han ve hamamı bu eserin yaşatılması amacıyla bağışlamıştır. Camiin kuzeybatı bahçesinde, âlim ve mutasavvıf Şemseddin Sivâsî’nin türbesi yer almaktadır. Bugün bu cami ve türbe Sivaslılar ve Sivas’a dışarıdan gelenler tarafından ziyâret edilmektedir. Kuzeyden avluya girişi sağlayan kemerli kapının üzerindeki kitâbede, kapı ile parmaklık duvarlarının 1925’te; asıl ibâdet alanına girişi sağlayan kapı üzerinde iki kitabede caminin Hasan Paşa tarafından 1564 yılında yaptırıldığı yazılıdır.
Sivas’ın sembol mâbetlerinden biri olan Meydan Camii, kesme taştan ve dikdörtgen planlıdır. Üst örtü dört köşeli kalın sütun ile desteklenmiştir. Üzeri eğimli bir çatı ile örtülmüştür. Kare kaide üzerinde tuğladan yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minâresi bulunmaktadır. Ünlü mutasavvıf, âlim ve şair Şemseddîn-i Sivâsî ile yakınlarının yattığı türbe, kuzeybatı yönünde, cami avlusu içinde yer almaktadır. Beden duvarları kesme taştan inşâ edilen türbe, dıştan sekizgen bir kasnağa sahip olup üzeri tek kubbe ile örtülüdür.
Doğu batı istikâmetinde dikdörtgen planlı ve beden duvarları kesme taştan inşâ edilen cami, son cemâat mahalli, asıl ibâdet alanı, minâre ve üst örtü olmak üzere dört birimden meydana gelmektedir. Son cemâat mahalli kuzey bahçeye bakan sivri kemerli bir giriş kapısı ve dört büyük açıklıktan oluşmaktadır. Kıble duvarındaki sivri kemerli pencerelerin yanında iki küçük mihrap nişi vardır. Bu birimin üzeri binânın ikinci kademe çatısını oluşturacak şekilde yardımcı bir çatı ile örtülüdür. Asıl ibâdet alanı; kesme taşlarla örülü dört büyük fil ayağının enlemesine oluşturduğu beş sahından meydana gelmektedir. Fil ayaklarının üzerine sahn istikâmetinde ve boyları aşağıdan yukarıya doğru her kademede biraz daha uzayan üç ayrı yatay ahşap destek yerleştirilerek tavanı taşıyan ahşap kirişler bu destekler üzerine oturtulmuştur. Kirişlerin uçları ise kıble ve kuzey duvarlarındaki benzer ahşap destekler üzerine yerleştirilerek sahınlar oluşturulmuştur. Ahşap tavan ve çatıyı bu sistem taşıyor. Giriş kapısının karşısında yer alan mihrap nişi mukarnaslıdır. Onun sağında bulunan mermer minber sade bir görünüme sahiptir. Kıble ve kuzey duvarlarına, tabana oldukça yakın dörder pencere açıldı ve bunlar dikdörtgen şeklindedir. Kıble duvarındaki mevcut pencerelerin üzerine yeni bir sıra hâlinde açılan diğer dört pencere ise kemerlidir. Doğu ve batı duvarlarının üst kısımlarında ebatları diğer pencerelere göre daha küçük olan kemerli üçer pencere mevcuttur. Kuzeyde kalan iki köşede ise iki ayrı fevkânî yer almaktadır. Asıl ibâdet alanının kuzeybatı yönünde, kuzey duvarının köşeye yakın kısmına ve yapıya girintili şekilde inşâ edilen minâre tuğladan yapılmıştır ve tek şerefeli ve basık külahlıdır. Cami çatısı çift meyilli olup üzeri saçla kaplanmıştır.”
Meydan Camii, 19. yüzyıl başlarında Köse Mustafa Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Aynı yüzyılın son çeyreğinde Said İbrahim Paşa buraya bir abdesthâne yaptırmıştır. Söz konusu cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1968 yılında onarılmıştır. Zaman içerisinde zarar gören cami, 2000’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tekrar elden geçirilmiştir.
Meydan Camii, büyük mutasavvıflarımızdan Şemseddîn-i Sivâsî’nin adıyla âdetâ özdeşleşmiştir. Zamanın önemli dinî şahsiyetlerinden biri olan Şemseddîn-i Sivâsî, caminin yapıldığı 1564 tarihinden başlamak üzere ölüm yılı olan 1597 yılına kadar burada 33 sene vaaz ve ilim faaliyetlerine devam etmiş, birbirinden kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Yine bu dinî mekânda vaaz vererek (sohbet ve nasihatlerde bulunarak) halkı irşat etmiştir.
Gözümden ve Gönlümden Yansıyan Sivas yahut “Sivas Güzellemesi”
Sivas, farklı düşüncelere saygılı ve hoşgörülü bir şehrimiz olarak dikkat çekmektedir. Zaman içerisinde bu topraklarda Sünnî ve Alevî kardeşlerimiz barış ve huzur içerisinde yaşamıştır, bundan sonra da yaşamaya devam edecektir. Bu topraklar bazı art niyetli kişilerin tahriklerine rağmen her zaman dostluğun ve kardeşliğin en güzel örneklerini vermiştir.
Vaktiyle kaleme aldığım “Sivas Güzellemesi” adlı şiirimde bu güzel şehri şöyle görmüş ve anlatmıştım:
“Âşıklar yatağı, yiğitler yurdu
Şanlı bayrağımda aldır Sivas’ım!
En çetin zamanda her dem dik durdu
Petekten süzülen baldır Sivas’ım!
Yiğit harman olur Sivas ilinde
Pir Sultan ses verir sazın telinde
Yiğido’nun kem söz olmaz dilinde
Asırlık çınarda daldır Sivas’ım!
Altın beşik oldu medeniyete
Kapı araladı her hürriyete
Onunla kavuştuk Cumhuriyete
Çifte Minâreli ildir Sivas’ım!
Sultan şehir Sivas, Türk’tür ezelden
Bu şehri görmeli gidip tez elden
Şehrengizlere sor, oku gazelden
Yûnusça söylenen dildir Sivas’ım!
Selçukluya başkent, vatan oldun sen
Temmuz sıcağında yasla doldun sen
Aradığın sesi sazda buldun sen
İnsan, Yaradan’a kuldur Sivas’ım!
Ozanla söyleşir sazının teli
Püfür püfür eser Beserek yeli
Kent bağrına basar Âşık Veysel’i
İçimi sevginle doldur Sivas’ım!
Şarkışla dünyaya Veyselce bakar
Kepenek’in suyu şifalı akar
Gurbete düşeni hasretin yakar
Vuslata vardıran yoldur Sivas’ım!
Sivas ellerinde çalınır sazlar
Hû’lara karışır dua, niyazlar
Kanını dondurur gece ayazlar
Gönül bahçesinde güldür Sivas’ım!
M.Nihat MALKOÇ
Yazar
Osmanlı'nın bir nevi kara kutusu olan Balkanlar ve Balkanlarda Osmanlı izleriOsmanlı Devleti çok kültürlü bir yapıya sahip, üç kıtaya hâkim bir büyük imparatorluktu. Söz konusu devlet birçok dinî, etn...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Selimiye Camii'nden Üç Şerefeli Camii'ye Ülkemizin Serhat Şehirlerindendir Edirne Selimiye Camii'nden Üç Şerefeli Cami'ye, Gazi Mihal ...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Tohumun toprağa düştüğüÇınarların kök saldığı salkım saçakGöğün dal uçlarından öptüğüGüvercinlerin bulutlarla yarıştığıMübarek beldeCeviz rahlesine aşkı işleyip durur nakkaşNe dün var hayalinde ne de ...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Dün olduğu gibi bugün de dünyanın en muhteşem şehirlerinden biri olan İstanbul deyince hepimizin aklına, bu şehri Bizans'tan kurtararak İslâm toprağı yapan II. Mehmed, nâm-ı diğer Fâtih gelir. Fakat h...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ