Sevgisiz Bir Eğitim Kör ve Topaldır
Kâinatın özünde sevgi vardır. Eğitimde sevgi, bilgi ve ilgi üç temel ayaktır. Sevgisiz bir eğitim kör ve topaldır. Ruhsuz ve duygusuz insan modelinin topluma verdiği zararları hepimiz görüyoruz. Yüreğinde çocuk sevgisi olmayan, iyi bir öğretmen olamaz. Sevgi hamuru ile yoğrulan bir eğitimin meyveleri de sevgi ürünleri verir. Toplum sevgisizlikten çok çekiyor. Toplumsal kaynaşmayı sağlayacak en önemli unsur sevgidir. Birbirine sevgi ile bakmayan insanlardan fayda değil aksine zarar gelir. 80’li yılları toplum olarak unutmadık. Bir nesil sevgisizlik yüzünden binlerce genci heder etti. Bir öğrenciye güler yüzle bakmamız, hâl ve hatırını sormamız, ismi ile hitap etmemiz çocuğun rûh dünyasında çok güzel duygular uyandırır. Sevgi ile yetişen nesil, insanları sevgi ile kucaklar.
Çocuklarımızın karınlarını doyurmaktan ziyâde, kalplerini doyurmalıyız. Bu doyumu nasıl sağlamalı, kalpleri nasıl eğitmeliyiz? “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” âyeti gereğince huzur, mutluluk ve güven arıyorsak, inançlı nesiller yetiştirmek zorundayız. Yıllardır çocuklarımızın yediğine, giydiğine çok dikkat ettik. Karınları doydu, bedenleri güzel elbiselerle donandı, ama bunlar yetmedi. Beden doydu, ama rûh doymadı. Yüreklerine sevgi tohumu ekemedik. Gönüllerine iman aşısı yapamadık ve rûhları aç kaldı, duyguları köreldi. Birkaç üniversite bitirdi, ama zulümde önde oldu. İnsanları aldattı, kandırmayı marifet saydı. Kısa yoldan zengin olmayı, hile ve oyunlarla mutlu olmayı denedi. Ama bunun fayda vermediğini de gördü. Madden doyuma ulaşıldı, ama insanlar mânen aç kaldı. Kalplerin eğitiminde iman, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dostluk, birlik, beraberlik ve kardeşlik olmayınca sevgisiz bir toplum olduk. Okullarımızda öğretim yapıldı. Lüzumlu lüzumsuz onlarca kitapla bilgiler öğretilmeye çalışıldı. Öğretim yapıldı, ama en çok gerekli olan eğitim hangi oranda yapılabildi? Öğrenilen bilgiler, davranışa dönüşebildi mi? Okullarımızda yeterince eğitim verebildik mi? Ne yazık ki veremedik. Hâlâ da veremiyoruz. Amaç, çok bilgili insan mı, yoksa kendisine, ailesine, milletine faydalı bir insan mı yetiştirmek? Kalpler doyurulmadan huzur da güven de başarı da olmuyor. “Kendini bilen, Rabb’ini bilir.” düstûru ile kendi değerlerini bilen bir nesil için, bedenden daha çok kalpleri doyurulmalı.
Anne ve babalar önce kendilerini yetiştirmeli. İyi bir anne baba olmak için neler yapılmalı? Anne ve babalar çocuklarından önce kendilerini yetiştirmeli. Çocuk eğitimi konusunda yeterli ve doğru bilgilerle beslenmelidir. Bilmeyen insan faydalı olamaz. Kendisine faydası olmayanın, başkalarına faydalı olması düşünülemez. Doğru bilgiler olmadan yapılan bir eğitim, daha sonra telâfisi çok zor durumlara sebep olur. Değerli bir eğitimci “Çocuklar sözlerinizi değil izlerinizi takip eder.” diyor. Anne-baba, çocukları için örnektir, önce kendi hata ve yanlışlarını düzelterek işe başlamalıdır. Geleceğin nesillerini başarılı ve sağlıklı yetiştirmede öğretmenin vereceği eğitimin yanında anne-babaların katılımı da gerekmektedir. Çocuğumuzun doğumu ile başlayan, okul öncesi rehberlikle desteklenen davranışlar, okul döneminde de sürdürülmelidir. Davranışlarımızı eleştirebilme cesaretini, hatalarımızdan dönebilme olgunluğunu gösterebilmeliyiz.
Çocuklarımızı söz dinleyen, itiraz etmeyen, yaramazlık yapmayan, kurallara uyan, oyun oynamayan bireyler olarak yetiştirmeye çalışmaktan vazgeçelim. Onları atak, girişken, soru soran, araştıran, inceleyen, sorumluluk alabilen, kendine güvenen, cesaretli, büyüklerin yanında söz alıp konuşabilen, hakkını arayan, itiraz edebilen fertler olarak yetiştirmeye çalışalım. Çocuğumuzun özelliklerini tanıyıp, hangi alanda çalışacağına kendisinin karar vermesi gerektiğini bilip, onun ilgi ve yeteneklerini öğrenip, ona yardımcı olmamız gerekir. Çocuklarımızın huy ve karakterlerini değiştirmeye yönelmeden, korkmadan, yılmadan çalışan, pes etmeyen, şaşırmayan biri olarak yetiştirmeliyiz. Çocuğumuzu yetiştirirken dünyanın en iyi okuluna bile göndersek, bizim sorumluluğumuz bitmemelidir. Eğitimin bir ekip çalışması olduğunun bilincinde olarak, anne-baba olarak okul ile iyi bir işbirliği içine girmemiz gerekir. Artık eski yöntem ve anlayışlarla çocuklarımızı yetiştiremeyiz, günün şartlarına uygun bir eğitim vermemiz gerekiyor. Anadan-babadan gördüğümüz gibi değil, çocuğun rûh dünyasını anlayabilen, onunla konuşabilen, onları dinleyen, onların sevinç ve acılarını paylaşabilen biri olmamız gerektiğini bilerek eğitim vermemiz gerektiğini unutmamalıyız.
Artık kararımızı verip, kendimizi de geliştirerek, hem bizim hem de çocuklarımızın her yönden sağlıklı bir insan olarak yetişmesine yardımcı olacağız. Çocuğumuz eve geldiğinde kendisine kapıyı açacak ve kucaklayacak, sevgi ile bağrına basacak, tatlı dil ve güler yüzle onu karşılayacak birini bulabiliyor mu? Bizler anne-baba olarak çok iyi niyetli olabiliriz. Çocuklarımızın bizim için, bizlerin de çocuklarımız için vazgeçilmez birileri olduğumuz gerçeğini unutmayalım. Çocuklarımız yeniden dünyaya gelecek olsalardı, yine de bizim çocuğumuz olmalarını isterlerdi. Çünkü onların gözünde biz çok değerliyiz, bunu unutmayalım.
Peygamberimiz (s.a.v.); “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.” buyuruyor. Eğitim doğumdan başlayıp ölene kadar devam eden bir süreçtir. Bundan dolayı hayatımızın her anında öğrenmek zorundayız. Rasûlullah (s.a.v.)’ın “Hikmet, değerli bilgiler mü’minin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” hadisi bize ışık olmalıdır.
Gençlerimiz genelde şu yanlışlara düşüyorlar: Başarısız örneklere takılmak. Kalbi ve rûhu doyuracak kitaplar okumamak. Kendini ve yeteneklerini keşfetmemek. Sadece konuşmak, dinlemesini bilmemek. Suçlayıp bir şey yapmamak. Kararsız, cesaretsiz ve ümitsiz olmak. Öz eleştiri yapmamak. Zararlı alışkanlıklara sahip olmak. Sorumluluktan kaçmak, hayatı ertelemek.
Ali Fuat Başgil gençlere şöyle sesleniyor: “Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bugün yapman gereken bir işi yarına bırakma. Bir zamanda yalnız tek bir iş yap. Başladığın bir işi bitirmeden yeni bir işe başlama. Çalışırken uyanık ve dikkatli ol. Bütün gücünü ve aklını işine ver. Aklın başka yerde ise başaramazsın. İşini bitirdikten sonra yarın yapacağın işe karar ver. Çalıştığın işi yenmeden, bir adım bile gerileme.
Karşılaştığın güçlüğü parçalayarak sıra ile yenmeye çalış. Sürekli, mümkünse her gün aynı saatlerde çalış. Yorulunca ya işini değiştir ya da çalışma hızını yavaşlat. Sabırlı ol, unutma damlaya damlaya göl olur. Çalışırken telâşlanma, sakin ol acele etme. Acele işe şeytan karışır. Başaramam diye ön yargılı olma. Sindirerek ve öğrenerek çalış. Karşına çıkan herhangi bir şeyi küçümseyerek ihmal etme. Küçük ihmallerden büyük zararlar doğar. Çalışmanın kişiliklere göre değiştiğini bil. Verimli, önemli saatlerini bul ve çalışmanı buna göre yap. Çalışırken değişik yöntemleri kullan.
Oku, yazılanın altını çiz, özet çıkar, anlat ve soru sorulmasını iste. Çalışmalarında her zaman plânlı ve programlı ol. Dersi iyi dinle, günlük tekrarlarını ve ödevlerini zamanında yap. Her gün yatmadan önce, o gün ki yaptıklarının hesabını yap. Yarın yapacaklarının plânını yap. Uyumadan önce bir eserden en az beş-on sayfa oku. Çalışmanın insanı mutlu ettiğini unutma. Çalışmayı elden bırakma. Dün yaptığını yıkılmış bulursan, tıpkı karıncalar gibi hemen yıkıntıları kaldır. Yeni plânlar yap, önlemleri yeniden düşün. Böyle yaparsan dünya parçalansa bile onu yeniden kurarsın. Sonsuza kadar ve zevkle…”
Ali ÖZKANLI
Yazar
                                    Öğretmen; velilerle kuracağı sıkı samîmî, etkin bir işbirliği sayesinde istediği sonuca ulaşabilir. Öğrencilerde görülen başarısızlık ve davranış bozukluklarının sebeplerinden en önemlisi aile içi sor...
Yazar: Ali ÖZKANLI
                                    İslâm tarihindeki üç meşhur şemsten biri kabul edilen Şemseddîn-i Sivâsî (k.s), Zile’de dünyaya gelmiş, Tokat ve İstanbul’daki eğitim süreçlerinin ardından Sahn-ı Semân Medreseleri’nden birinde müderr...
Yazar: Fatih ÇINAR
                                    Gerçek öğretmen; yürekleri ısıtan, gönülleri aydınlatan güneşe benzer. Sevgi dolu yüreği, güler yüzü ve güzel sözüyle gönülleri fetheder. Tatlı dili ve maharetli elleriyle kalplere sevgi tohumları eke...
Yazar: Ali ÖZKANLI
                                    Engelli olmak, özellikle son yıllarda toplum olarak farkındalığımızın arttığı bir durum olsa da engelli olarak doğmuş ya da sonradan engelli olan bireyler açısından hala ciddi sıkıntılar ve sorunlar y...
Yazar: Ali ÖZKANLI