Sevginin Tohumu: Hoşgörü
“El ile döğseler de dil ile söğseler de
Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin”
İncinsen de incitme düşüncesini şiar edinen Osman Hulûsi Efendi, hayatı boyunca hoşgörüyü en güzel şekilde yaşayıp tavsiye etmiştir. Farklı karakterlere sahip olsak da hoşgörü, her insanın sahip olması gereken önemli bir erdemdir. Toplumda barış ve huzur içinde yaşamanın kapısını açan da bu meziyettir. Kelimenin yapısına baktığımızda dahi bir incelik, bir latiflik göze çarpar. Bir insanı hoş görmek, sağlıklı iletişimin ve güçlü ilişkilerin temel taşıdır.
Türk Dil Kurumu’na göre hoşgörü, "her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans" anlamlarına gelir. Farsçadan dilimize geçen bu kelime, Türkçede geniş bir anlam yelpazesine sahiptir ve özellikle sabır, anlayış ve tolerans kavramlarını içeren önemli bir terimdir. Etimolojik olarak da kelimenin yapısında, insanlara karşı incelikle bakmayı öğütleyen bir derinlik vardır.
Hoşgörü, sadece başka insanlarla olan ilişkilerimizi değil, aynı zamanda iç dünyamızdaki dinginliği de besler. Her ne kadar aynı toplumun içinde sürekli kusur ve hata arayanlara maruz kalsak da onlardan olmamalıyız. Bizler, yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmeli; insani kusurlara hoşgörü ile yaklaşmalıyız.
Zira, unutmayalım, hepimiz bu fani dünyadan nihayetinde göçüp gidecek yolcularız. Ancak dünya hırsı ve maddi arzular, bizleri bu özden uzaklaştırabilir. Oysa kişi önce affetmeli, sonra da kendine düşen bir vazife olarak, kardeşinin ayıbını örtmelidir. Zira Peygamber Efendimiz’in hadisinde buyurduğu gibi; “Kim dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah da ahirette onun ayıbını gizler.”
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi; "Her şey zıddıyla vardır. İnsanın ruhu da böyledir. Birbirimize tahammül etmezsek kendi içimize bile sığamayız." İşte hoşgörü, insanın kendine ve çevresine karşı sabır ve anlayış gösterebilmesi için bir kılavuzdur. Bu yolculukta Yunus Emre’nin şu sözleri bizlere ışık tutar: “Yaratılanı severiz, Yaratan’dan ötürü.” Biz, çevremizi hoş görmeli ve bu erdemi Allah rızası için yaşamalıyız.
Sonuç olarak, hoşgörü, ruhun en derin köşelerinde filizlenen bir sevgi tohumu gibidir. Bu tohum, sabır ve anlayışla beslenmedikçe yeşermez fakat bir kez boy verdiğinde hem kendimize hem de çevremize huzur saçar. İnsanı insan yapan, hatalara rağmen merhamet gösterebilme gücüdür. Dünya faniliği içinde eriyip giderken geride bıraktığımız, gösterdiğimiz anlayış ve affettiklerimiz olacaktır; çünkü hoşgörü, insanın içindeki ışığın berrak bir yansımasıdır.
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar
İnsanı insan yapan değerlerin başında edep ve hayâ gelir. Edep, bir insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı duyduğu saygı ve nezaketle şekillenen bir erdemdir. Hayâ ise utanma duygusunun inceli...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Zaman, insana bahşedilmiş en kadim sırdır. Günler birbirini takip ederken, bazı aylar vardır ki zamanın içinden sıyrılıp âdeta ruhu olan bir misafir gibi gelir ve insanın kalbine dokunur. İşte Ramazan...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Bir yanda kıyım, kıyıcılık, eziyet, acımasızlık, işkence, vahşet, soykırım, merhametsizlik, insanî değerleri yitirmişlik... Diğer yanda ise kan, gözyaşı, teslimiyet, dua ve yalnızca acı… Bunlar litera...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Hoşgörülü olmak; başkalarının düşüncelerine, inançlarına ve davranışlarına saygı göstermek, farklılıklara karşı anlayışlı ve kabul edici bir tutum sergilemektir.Hoşgörülü insanlar; bakışları, duruşlar...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ