SELAM OLSUN AŞK YARENLERİNE!
Size güzel bir anıyı ve her anıyla birlikte gelen hikmetleri âcizane aktarmak istiyorum. Aylardan ekim, günlerden pazar... Hava, dökülen sonbahar yapraklarının rüzgârla ahengi ile hazan... Ve yolcular yine yollarda, daim seyr halinde, sükûnete bürünmüşlükle menzillerine ulaşma gayretinde... Hayat menzili işte... Yola çıktıktan sonra istikamet ile aşkı bulma, bilme, olma şevkiyle daim yürümek... Arkana bakmadan yürümek... Önce çiçek olmak, sonra selsebil olarak gül bahçesine dönebilmek… Akılda bu düşüncelerin akışı ile yolun akışı, Beşiktaşlı Yahya Efendi’ye bağlanır. Ancak menzile varılana kadar trafik yoğundur, Beşiktaşlı Yahya Efendi’nin kapanış vakti gelmiştir. Her işte olduğu gibi, ya nasip! Bu arada Beşiktaşlı Yahya Efendi kimdir? Neden yolcular ona ziyarete giderler? Beşiktaşlı Yahya Efendi hakkında İslâm Ansiklopedisi’nde birçok tezkirelerden hareketle; müderris, şair, sûfi olduğu kanaatleri vardır. Yahya Efendi’nin doğumundan birkaç gün sonra Şehzade Selim’in oğlu Süleyman’ın dünyaya gelmesi ile Kanuni Sultan’ımızın hem sütkardeşi hem de yoldaşı olur. Eğitimini Trabzon, İstanbul gibi şehirlerde tamamladıktan sonra Sahn-ı Semân Medresesi ve diğer farklı medreseler olmak üzere müderrislik vazifesini devam ettirir. Kanuni’ye yazdığı bir arîza yüzünden araları açılmıştır ve görevinden uzaklaştırılır. Sonrasında da emekliye ayrılır. Görevinden ayrılmasından sonra kendi imkânlarıyla Beşiktaş’ta geniş bir arazi satın alır ve hayatının geri kalan kısmını ziyaretine gittiğimiz dergâhında geçirmiştir. Onun Boğaz kenarında, Hz. Musa ile Hızır’ın buluştuğu yer olarak kabul edilen Hıdırlık adını verdiği bölgeye rüyasında gördüğü bir şahsın işaretiyle gidip tekkesini kurduğu belirtilir. Bazı kaynaklarda Yûşa Peygamber’in Beykoz’daki makamının Yahya Efendi tarafından keşfedildiği de anlatılır. Yahya Efendi renkli bir kişiliğe sahiptir. Edebî yönü de kuvvetlidir. Kendisinin şiirlerini vefatından sonra Divan’ında toplarlar. Divan edebiyatının kadın şairlerinden Hubbî’nin de (ö. 998/1590?) Yahya Efendi’nin torunu olduğu rivayet edilir. Yahya Efendi’yi sadece Müslümanların ziyaret etmediği, dergâhın gayri müslimlerin yoğun biçimde yaşadıkları bir bölgede kurulmuş olması sebebiyle çoğu denizci birçok Hristiyanın da onu ziyarete gittiği, bazı konularda kendisinden yardım istediği anlaşılmaktadır. 1571 yılında vuslatı gerçekleşir. Vefatından sonra tekkesi Kadirî ve Nakşî meşâyihi tarafından kullanılmıştır.1 İnsanların Yahya Efendi’yi ziyarete gitme istekleri bu hakikatlerden sonra anlaşılmıştır, diye düşünüyorum. Dönelim yolcularımıza. Kafadaki soruların cevapları ile trafik açıldı, yol ferahladı. Kalp menziline varış hızlandı. Ziyaretimize vardık, çok şükür. Görevli: “Türbe kapandı. Sadece namazınızı kılıp çıkın.” dedi. Hemen kılmaya koştuk. Namaza başlamıştık ki, zikir sesleri gelmeye başladı. “Kalpler ancak Rabb’i anmakla mutmain olur.”2 buyruğu ile ritme yönlendirildik. Ne oluyordu böyle? Bu zikir sesleri de nereden geliyordu? Nasıl da özlemiş ruhum, bedenim zikir meclisini... Ziyarete yetişemedik, namazı kılıp çıkalım diye düşünürken Rabb’imin ikramları bir bir her zamanki gibi gelmeye başlamıştı. Şüphesiz ki her zorluktan sonra bir kolaylık, inşirah vardı. Erkeklerin namaz kıldığı giriş kısmında, üç muhterem kişi zikir halkası oluşturmuş, Rabb’ime aşkla zikrediyorlardı. Yer-gök şahit oluyordu. Bu zikirler vatanımızı, milletimizi daim koruyordu; çok şükür, bin şükür. Zikir bitti ve bir baktık ki, Beşiktaşlı Yahya Efendi’nin kapalı türbe kapısı açıldı. Biz: “Ne oluyor?” diye bakınırken, aşağıdan gelen sesler ile Rabb’im ikramlarını yine gösteriyordu. Devlet büyükleri Zat’ı ziyarete geldikleri için kapı açılmıştı. Biz de onların arkasından girebilmiştik. Neye niyet, neye kısmet? Lütufların daim yağar da, gören kalp ver daim Ya Rabb’im! Selam olsun, Beşiktaşlı Yahya Efendi’me! Her zamanki gibi, misafirlerini çok güzel şekilde ağırlamıştı. Rabb’im kapıların açılması için nasıl da vesilelerini gönderiyordu. Yeter ki, her işini O’na bırakmasını bil! “Ve üfevvizü emri illallah.”3 Beşiktaşlı Yahya Efendi ile birlikte hazirede yatan bütün yolculara, Abdülhayy Hazretleri’ne de selam olsun. Himmetleri, bereketleri daim Ümmet-i Muhammed’in üzerine nur olsun, aşk olsun... Vesselâm…
Hilal OTYAKMAZ
YazarBirçok Batılı yazar, seyyah ve diplomatın dikkatini çeken hususlardan en önemlisi, kaynağını dinî terbiye, ahlak ve adap hükümlerinden alan Müslümanların, başkalarının kadınlarına rastladıklarında, “g...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Aşk-âşık-maşuk üçlüsünün tek melcei, Güzeller Güzeli Yüce, Azim Rabbi’mizden başka güç ve kuvvet sahibi ve bize de bu güç ve kuvvet yardımını yapabilecek Rabbi’mizden başka asla ve kat’a kimsemiz yokt...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ
Aşk bahçemin papatyası mor gülü, Dertli yüreğimin şeyda bülbülü, Has bahçemin sarıçiğdem sümbülü, Tutun yüreğime sevda çiçeğim, Gelirsen yoluna gül sereceğim. Hasretimdi iki şehrin arası, Öz...
Şair: Rabia BARIŞ
Bir kalbimiz var, bunu unutmamalıyız. Dünya adına her şeyimizin dört dörtlük olması için nice mücadeleler verirken kalbimizi ne kadar çok yoruyoruz. Peki, sükûneti için neler yapıyoruz? Kalb, Hacı Bay...
Yazar: Hilal OTYAKMAZ