ŞEFKATİN ESERİ TEVAZU
Tevâzu¸ Arapça’da alçak gönüllülüğü ifade eder. Azlıkla övünmek¸ alçak gönüllülüğe yönelmek¸ herkesin ağırlığını yüklenmek şeklinde tarifleri de¸ dikkat çeker.
Tevâzu¸ Arapça’da alçak gönüllülüğü ifade eder. Azlıkla övünmek¸ alçak gönüllülüğe yönelmek¸ herkesin ağırlığını yüklenmek şeklinde tarifleri de¸ dikkat çeker.1 Şüphesiz ki güzel ahlâkın başında tevâzu gelir. Bir kimsede tevâzulu olmazsa¸ diğer güzel huyların tamamını toplamış olsa dahi¸ o kimse kemâl sahibi ve faziletli olamaz. Zira tevâzunun zıddı olan kibir¸ enaniyet ve varlık¸ kulun kulluğu ile asla bağdaşmayan¸ Allah Teala’nın hiç sevmediği ve affetmediği¸ şeytanî¸ çirkin bir şeydir.
Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhümâ anlatıyorlar: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: “Büyüklük ridâmdır¸ izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azab veririm.”2 Cenab-ı Hakk; sadece kendine mahsus olan kibriya ve azamet sıfatlarına sahip çıkmaya kalkışan İblis (şeytan aleyhil’lane)’i bu yüzden Rahmet-i Rahman’dan ebediyyen kovmuştur.
Kibirlenmek mahlûkat için en kötü bir cehâlet ve ahlâksızlıktır. Kibirden kurtulamamış olan hiçbir ilim sahibi ilminden hayır göremez; yine kibirden kurtulamamış olan hiçbir sufi¸ zühdün¸ takvanın gerçeğine eremez ve bu şeytanî kuruntudan kendini kurtaramamış olan hiçbir Müslüman¸ mümin-i kâmil olamaz.
Kibri¸ gururu (enaniyeti) yıkamamış¸ yok edememiş olan Müslüman fertlerin cemiyetlerinde Allah ve Resûlü’nün istedikleri birlik ve kardeşlik meydana gelemez.
Buna göre her Müslüman ferdin¸ seyr-i sülûk görerek¸ mücahede ederek nefsini bu kötü sıfattan kurtarmak mecburiyetinde olduğu şüphe götürmeyen bir gerçektir.
Bunun içindir ki; ehl-i Hak yani seyr-i sülûk görerek kulluğun sırrına ermek isteyenler nefislerinin enaniyyet ve varlığından kurtulmak için kendilerine çilehaneler yapmışlar; mücahede ve riyazatın her türlü zorluklarına katlanmışlardır.
Bunları hem kendileri yapmışlar; hem de yol gösterdikleri¸ irşad ettikleri kimselere tavsiye etmişlerdir. Zira bu kulluğun en büyük zaruretidir.
Üftade Hazretleri (k.s)’ne¸ zamanın kadısı (hakimi) olan Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri (k.s) intisab etmek için müracaat ettiği zaman¸ Üftade¸ Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri (k.s)’ne¸ ilk iş olarak (bir sırığın iki ucuna asmak suretiyle) sokak sokak¸ çarşı¸ pazar ciğer sattırdığı ve ondan sonra onu terbiyesine kabul etmiş olduğu herkesce bilinmektedir.
Buharî’nin Edeb’de¸ İbn-i Mace’nin Enes (r.a)’den rivayet ettikleri Hadis-i Şerifde ise şöyle buyrulmuştur:
“Allah Teala bana (mütevazı olun¸ bazınız bazınıza zulmetmesin) diye vahyeyledi.” 3
Resûlullah (s.a.s)’ın tevâzuu ile alâkalı olarak¸ Kadı İyaz (r.a) şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s) yüce mansıbı ve yüksek rütbesi ile beraber insanların en mütevazısı idi. Bunun böyle olduğuna şu delil kâfidir. Resûlullah Efendimiz (s.a.s) melik Peygamber veya kul Peygamber¸ olmak arasında muhayyer bırakıldı da O¸ kul peygamber olmayı tercih etti.”
Resûlullah¸ miskinleri ziyaret eder¸ fakirlerle beraber otururdu. Kölelerin davetine icabet eder¸ bir mecliste ashab-ı kiramının içinde boş bulunan yere otururdu.
Ebu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a bir adam gelmişti. (Bir müddet) Efendimizle konuştu. Bu sırada adamcağızın (duyduğu korkudan) omuzları titremeye başladı. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselam adama: “Sakin ol! Ben bir kral değilim¸ ben kadîd (güneşte kurutulmuş et) yiyen bir kadının oğluyum” buyurdular.”4
Bir köle¸ bir cariye görülecek bir işi için Resûlullah (s.a.s)’ı alır¸ istediği yere götürürdü.
Tevâzu ile alâkalı Fudayl bin İyaz (k.s)¸ “Nefsinin değeri bulunduğu görüşünde olanın tevâzudan nasibi olmaz.” demiştir.
Fudayl (k.s)’e “Tevâzu nedir?” diye sorulmuş. O da “ Hakk’a itaat etmek¸ O’na boyun eğmek¸ kim söylerse söylesin Hakk’ı kabul etmektir.” diye cevap vermiştir.
Cüneyd (k.s)’e “Tevâzu nedir?” diye sorulunca da; “Şefkat kanatlarını (ana kuşun yavruları üzerine gerdiği gibi) halk üzerine germek ve onlara karşı yumuşak davranmaktır.” demiştir. Yahya b. Muaz (k.s) “Kimde bulunursa bulunsun¸ tevâzu güzeldir ama zenginlerdeki tevâzu çok daha güzeldir. Kimde bulunursa bulunsun¸ kibir çirkindir ama fakirlerdeki kibir çok daha çirkindir.” demiştir.
İşte bu denli önemli olan bu haslet Osman Hulûsi Efendi’nin oluşunda ve fıtratında mevcuttur. Hiçbir zaman kibirlenmemiş¸ büyüklenmemiş her zaman tevâzusunu korumuştur. Hiçbir zaman ben şuyum dememiş¸ her zaman insanların elindekinden ümidini kesmiş ve hiç kimseye de boyun eğmemiştir. İşte bu da onu dimdik ayakta olabildiğince büyütmüş¸ sevenlerinin ve tüm insanların gönlünde taht kurmasına vesile olmuştur.
Tevâzuya oldukça önem veren Osman Hulûsi Efendi¸ her işini kendisi yapmış ve insanlara bizzat kendisi yeri gelmiş çalışarak¸ alınteri dökerek yardımcı olmuştur. Tevâzu ile alâkalı öğüdü¸ nasihat olarak nitelendirilen şiirinin şu beytinde işlenmiştir:
Güneş gibi şefkatli
yer gibi tevâzu’lu
Su gibi sehâvetli
merhametle dolu ol5
Güneş gibi¸ toprak gibi¸ su gibi hiçbir insanı ve mahlukatı ayırmaksızın herkesi eşit şekilde imkanlarından faydalandıran¸ ne yapılırsa¸ ne denilirse denilsin üzerlerine düşen vazifeyi yüksünmeden¸ sızlanmadan yaptıklarını¸ şefkatin tevâzunun ve merhametin timsali olduklarını ifade ediyor. Tevâzunun timsali olan toprağın üzerine insanlar basıyor¸ her türlü pisliklerini gömüyorlar¸ ama toprak hepsini kabul ediyor¸ içine almamazlık yapmıyor. Onun içindir ki tevâzu; topraktan yaratılan insanoğluna yakışan bir zinettir.
Dipnotlar
1- Cebecioğlu¸ Ethem¸ Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü¸ Rehber Yay¸ Ankara¸ 1997¸ s. 716.
2- Müslim¸ Birr 136; Ebu Dâvud¸ Libas 29.
3- İnce¸ Ahmed¸ Tasavvufun Hakikatleri¸ Bursa¸ 1984¸ ss.122-123.
4- Kütüb-i Sitte Muhtasarı¸ c. 17¸ s. 419.
5- Ateş¸ es-Seyyid Osman Hulûsi¸ Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî¸ 2. Baskı¸ Ankara¸ 1997¸ c.I.¸ s. 194.
İsmail PALAKOĞLU
Yazar“Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" buyurarak nübüvvetin esasının "güzel ahlâk" temeline dayalı bir sistem inşa etmek olduğunu ifade etmiştir....
Yazar: İsmail PALAKOĞLU
“Size dînî ve ahlâkî yaşantısı hoşunuza giden kimseler geldiğinde¸ onları evlendirin¸ aksi takdirde yeryüzünde kargaşa ve büyük bir ahlâkî çöküntü olur.” Hadis-i Şerif“Size dînî ve a...
Yazar: İsmail PALAKOĞLU
O'nu Sevmek O'nu Örnek Almaktır Bütün insanlığa ve bütün kâinata gönderilen Sevgili Peygamberimizi Allahu Teâlâ: "Şüphesiz sen doğru yola götürüyorsun. Untitled Document O&...
Yazar: İsmail PALAKOĞLU
Bizi biz yapan değerlerimiz¸ imanımız¸ kültürümüz ve insanî hasletlerimizdir. Koca bir dağ gibi yüreklerle¸ tarihe nam salmış ecdadımız¸ gönül tezgâhında sevgi ilmeğiyle hep muhabbet halısı dokumuşlar...
Yazar: İsmail PALAKOĞLU