Sahabe Albümü: Câfer bin Ebî Tâlib
Peygamberimiz, tebliğ vazifesi yanında ibadetlerini de müşriklerden gizli yapıyordu. Bu sebeple İslâmiyet’in ibadet tarzı pek bilinmiyordu. Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’yle beraber namaz kılarken kardeşi Câfer bunu gördü. Hz. Ali’ye, yaptıkları hareketin ne olduğunu sordu. O da bunun Allah’a yapılan bir ibadet olduğunu söyledi. İslâmiyet hakkında açıklamada bulundu. Bu sözler Câfer’in çok hoşuna gitti ve kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Hz. Câfer de Müslüman olunca müşriklerin işkenceleriyle karşılaştı. Ancak, imanından taviz vermedi.
Müşriklerin Müslümanlara yaptıkları işkenceler Peygamberimiz (s.a.v.)’i üzüyordu. Nihayet bir grup Müslüman’ın Hz. Câfer kumandasında Habeşistan’a hicret etmelerine karar verildi. 92 kişiden müteşekkil muhacirler yurtlarından Habeşistan’a göçtüler.
Fakat müşrikler peşlerini bırakmadılar ve çok kıymetli hediyelerle birlikte Amr bin Âs ile Abdullah bin Ebî Rebîa’yı Habeşistan’a gönderdiler. Necâşî’nin huzuruna çıkarak onu da ikram ve ihsana boğdular.
Fakat Habeş hükümdarı Necâşî basiretli birisiydi. Onların sözlerine kanmadı. Hadiseyi tahkik etmek istedi ve huzuruna davet etti. Müslümanlar Hz. Câfer’i aralarında temsilci seçtiler ve huzura çıktılar. Hükümdarı selamladılar fakat ona secde etmediler. Bu durumu gören Amr bin Âs, kendisne secde etmedikleri için Necâşî’yi kışkırtmak istedi ama başarılı olamadı.
Amr bin Âs; “Biz onları, sadece Muhammed’in dinine girdikleri için istiyoruz.” dedi.
Hz. Câfer, Necâşî’nin İslâmiyet’i kabul etmesine vesile olan beliğ konuşmayı yaptı ve;
“Biz Allah’tan başkasına secde etmekten Allah’a sığınırız!” diye cevaplandırdı.
Artık Necâşî’nin gönlünde hidayet güneşi doğmuştu ve şöyle söyledi:
“Şehadet ederim ki o, Allah’ın Rasûl’üdür. Vallahi eğer o, ülkemde olsaydı gidip onun ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım...” diyerek imanını gösterdi.
Muhacirler, İslâmiyet’i orada yaymaya başladılar. Bir müddet sonra da Medine’ye hicret ettiler.
Muhacirler döndüklerinde mücahitler Hayber’i fethetmişti. Peygamberimiz Hz. Câfer’in döndüğüne çok sevindi. Hazreti Cafer Mute Savaşı’nda kahramanca düşman saflarına hücuma geçti. Şehit olacağını bile bile kılıç sallamaya devam etti. Bir yandan kılıç sallıyor ve mücahitleri coşturuyordu. Hz. Zeyd’in şehit olması, mücahitlerin biraz da morallerini bozmuştu. Fakat Hz. Câfer’in gösterdiği kahramanlık sayesinde yeniden güçlendiler.
Fakat düşmanlar, Hz. Câfer’i şehit etmenin yollarını arıyordu. Nihayet bir askerin kılıç darbesiyle sağ eli kesildi. Hemen sancağı sol eline aldı. Sol eli de kesilince kesik kollarıyla sancağa sarıldı ve şehit oldu.
Mute Savaşı esnasında Peygamberimiz, Medine’de minber üzerinde mü’minlere nasihat ediyordu. Cenâb-ı Hak, savaş sahnesini olduğu gibi ona gösterdi. Diğer kumandanlarla birlikte Hz. Câfer’in de şehit düştüğünü bildirdi. Hz. Câfer, sahabiler arasında iki kanatlı manasında “Zülcenâheyn” ve “Tayyar” unvanlarıyla anıldı.
N.Nida DURAN
YazarHükümdarları İslâm’a davet için gönderilen elçilerden birisi de Alâ bin Hadramî’dir. Peygamberimiz onu, Bahreyn’e elçi olarak gönderdi. Mecusi olan Bahreyn Hükümdarı Münzir’e bir mektup yazdı. Hz...
Yazar: N.Nida DURAN
El-Bâtın: Zâtı Ve Mâhiyeti İtibariyle Akıl ve Duyulardan Gizli OlanBâtın, batn kökünden gelir. Sırtın tersine ve her şeyin iç kısmına denir. Duyu organlarıyla kavranan şeylere zâhir, duyu organlarının...
Yazar: Editör
Kimsesiz, fakir, Yemenli bir aileye mensuptu. Yâsir ailesinin genç evladı Hz. Ammar’ın gönlü, İslamiyet’le çarpıyordu. Mutlaka gidip Rasûlullah’ı görmeli, İslamiyet’i ondan öğrenmeliydi. Peygamberimiz...
Yazar: N.Nida DURAN
Sana layık bir bahçe bulunmaz âlemde gülGittiğin günden beri âlemler mâtemde gülDoğduğun bahçeleri gizledi Rabb’im bizdenBilmeyiz ne sır vardır doğduğun o demde gülTek gül sendin dikensiz her gönle sü...
Şair: Ekrem KAFTAN