Osman Bey’in Mihail Kosses’in Gönül Kapısını Çalışı
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’le, Bizans’ın Harmankaya Tekfuru Mihail Kosses arasında gençlik yıllarına dayanan münasebetleri vardı. Kayı Beyi Kara Osman Bey’le Eskişehir Beyi Alişan Bey arasında nice zamandan beri rekabet vardı. İkisi arasındaki bir savaşta Bizans’ın Harmankaya Tekfuru Mihail Kosses Eskişehir Beyi’nin safında yer almıştı. Eskişehir Beyi yenilmişti. Köse Mihal de esir edilmişti. Köse Mihal esirler arasında öldürüleceğini veya işkence göreceğini sanıyordu. Ancak beklediği gibi olmamıştı. Osman Bey Köse Mihal’e şunu söylemişti:
“Adamlarını al ve git. Sana tavsiyem bir daha böyle işlere karışma.” Mihail de, adamları da şaşırmıştı. Mihail çok duygulanmıştı. Ölümden dönmüşlerdi. Şunları söyledi Köse Mihal: “Çok mert insanmışsın Osman Bey. Bir insan olarak ben de kalp taşıyorum. Çok duygulandım. Ölümden veya işkenceden kurtulduğum için değil. Davranışın bana yürekten tesir etti. Tekrar görüşeceğiz.”
Mihail Kosses’in aklında Osman Bey güven veren, güvenilir, vefakâr biri olarak yer etmişti. Bu ara ikisi arasında bir arkadaşlık da başlamıştı. Kendisi Hıristiyan olmasına rağmen Kayı Obası’na ziyarete gidiyordu Mihail. Eğleniyorlar, yiyip içiyorlardı. Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi de öyleydi. 400 çadırlık Kayı Boyu’ndan bir cihan devleti olan Osmanlı Devleti’ni meydana çıkarmıştı. Osman Gazi iyi bir kahraman olduğu kadar iyi bir gönül avcısıdır da. Mihail Kosses’i insanî davranışlarıyla gönlünden vurmuş, onun Müslüman olmasına sebep olmuştur. Mihail 1313 yılında Osman Gazi Bey’e geldi. Müslüman olmak istediğini söyledi. Osman Bey ona şehadet kelimelerini telkin etti. Mihail de şehadet kelimelerini söyleyerek Müslüman oldu. Mihail Müslüman olunca Abdullah adını aldı. Mihail ismi de Mihal olmuştu. Tarihte de daha çok Köse Mihal anıldı.
Beraber pek çok gazalara, akınlara çıktılar. Yıllar geçip gitmişti. Osman Bey Bursa fethedilmeden az önce vefat etti. Vefatından önce oğluna Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’i göstermişti. Ve vasiyet etmişti. “Beni şu Gümüşlü Kümbet’in altına gömesiniz.” Osman Gazi’nin vefatından sonra yerine Orhan Gazi geçmişti. Orhan Gazi’nin babası Osman Gazi ve dedesi Ertuğrul Gazi’nin mezarları Söğüt’te yan yana idi. Babaannesi Halime’nin mezarı da onlara yakındı. Şimdi Bursa fethedilmişti. Orhan Bey babasının vasiyetini yerine getirecekti. Osman Gazi’nin cenazesini Bursa’ya götürecek, Gümüşlü Kümbet’in altına defnedilecekti. Orhan Bey kalabalık içinde Gazi Mihal’e yaklaştı. Saygıyla:
“Kabrin açılışında bulunsanız gerektir.” dedi. “Rahmetli babamla yıllarca silah arkadaşı oldunuz.” Mihal Gazi irkildi. “Olmaz!” dedi. “Dayanamam… Orhan’ım dayanamam...” Sonra o koca Mihal, yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Osman Gazi’nin mezarı kazılmış cenazesi arabaya yüklenmişti. Söğüt’ten Bursa’ya yol boyunca Osman Gazi ile olan hatıraları gözünün önüne geldi durdu Mihal’in. Nihayet kafile Bursa’ya vasıl olmuş Osman Gazi yeni mezarına defnedilmişti. Osman Gazi gayrı o vasiyet ettiği Gümüşlü Kümbet’in altında mahşere kadar uyuyacaktı.
Bizans’ın Bursa valisi Evranos da Bursa’nın fethinden sonra Mihal gibi Müslüman olmuştu. O da Osmanlı’nın cihad ordusunda yerini aldı. Akıncılığın temelini atanların başında Köse Mihal, Turhan, Malkoçoğlu ve Evrenos Beyler gelmektedir. Osmanlı Akıncıları Avrupa’yı asırlarca nal sesleriyle çınlatmışlardı. Gazi Mihal 1330 yılında vefat etti. Türbesi Eskişehir’in Mihal Gazi ilçesinin Ermenköy mevkiinde bulunmaktadır. Osman Gazi’nin güven verir, vefakâr, insanî davranışları Mihal Gazi’yi yürekten vurmuş, Müslümanlığına yol açmıştı. Mihaloğulları Akıncı Ocağı’nın temelini Mihal Gazi atmıştı.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Yahya Kemal Beyatlı
Mustafa AKGÜN
YazarTaptuk Emre dergâhı Yunus Emre’nin yetiştiği dergâhtır. Dergâhın başında Taptuk Emre bulunmaktadır.Moğolların en azgın oldukları zamandır. Taptuk Emre Dergâhı’na bir gece baskın yaparlar.Ancak dergâht...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Orhan, her yaz olduğu gibi bu yaz da dedesinin köyüne gelmişti. Dedesinin köydeki evi, şirin bir evdi.Evin önünde geniş bir avlu vardı. Avlunun bir tarafında, dedesinin tarlada ve bahçede kullandığı â...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Ali ve Burak yayladaki ormanda dolaşıyorlardı. Ali daha önce bu Güllü Yayla’ya defalarca gelip gitmişti. Kendi yaylalarıydı. Dolayısıyla çevreyi iyi biliyordu. Burak ise ilk defa geliyordu.Bir ara önl...
Yazar: Mustafa AKGÜN
(Bu hikaye Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin bir hikayesinden uyarlanmıştır.)Kendini beğenmiş bir gramer yani nahiv bilgini vardı. İlim sahibi olduğundan kibirliydi. Kendini yükseklerde görüyordu.Bir gün ...
Yazar: Mustafa AKGÜN