Oğluma Birkaç Not
Son dönemlerde geleneğe uyup, oğluma hitâben nasihatler yazıyorum. “Din nasihattir.” fetvâsınca, nasihatin sadece söz olmadığını, içinde samîmiyet barındırdığını müdrik olarak yaşadıklarımı, tecrübe ettiklerimi, okuduğum eserler üzerinde düşündüklerimi, dert edindiklerimi, dertlendiklerimi aforizmalara dönüştürüp kayda alıyorum.
“Ey oğul” ifadesi, gelenekte çoğu nasihatnamelerde kullanılan bir hitap şeklidir. Oğul, yalnız erkek evlât da değildir; bütün çocuklarımızı ifade eder. Fakir bu aforizmaları evvelemirde oğlumu ve kızlarımı düşünerek yazıyorum; ama esasen bir hocanın evlâtları sadece çocukları değil, öğrencilerdir. Hitap metne dönüştüğünde, onu okuyan herkesedir. Fakat şunu açıkça söyleyeyim, öncelikle bu yazılan aforizmalar, tutulan notlar kendimedir. İnsan önce kendine yazar. Bu bakımdan bunlar, biraz da kendimden kendime mektup hüviyetini hâizdir. Velhâsıl bana, sana ve ona “oğul” babından birer işaret.
Bugün gönlüme, bu işaretlerden birkaçını burada bir arada sunma niyeti düştü. Umarım hayra vesile olur. Oğul, bilgeler, "Tatlı şifâ mı istiyorsun, acı ilaç iç." demişler... Acı ilaç, samîmî, makul ve müspet eleştiridir. Dost tenkidi, şifâdır. Ey oğul, bir yarışa girdiğinde “Harp hiledir.” düsturundan hareketle, seninle aynı pistte koşan kardeşlerinin ayağına onun mânevî kişiliğini, şahsiyetini ve itibârını hedef alan çelmeler takmaktan kaçın! Âdil ve hakça bir yarış olsun! Oğul, çalış, çabala! Projelerin, ufkun, vizyonun, gücün ve kuvvetinle alana çık ve yürü. Şunu bil ki, hile ve tuzaklar kurarak, çelme takarak ulaştığın zaferde, hiç beklemediğin bir anda en yakınlarından sana öyle mukâbelede bulunanlar olur ki; âkıbet şaşar kalırsın. O bakımdan, hak ve hukuktan, meşru gayret ve tutumlardan hareketle zaferini taçlandır. Kimseyi hor görme oğul, kimseyi küçük görme! Bilirsin, II. Mehmet, Fâtih unvanını genç yaşta aldı. Yaşın kemâli elbette önemlidir; ama nice ileri yaşta tecrübesizler, nice muhteris kifâyetsizler gördüm. Serinkanlı, sağduyulu, hak ve hukuktan yana vicdanlı birisi ol, Hak sana önünü açacak, tecrübeli bilgeleri yol arkadaşı olarak verecektir.
Danışmayı, görüşmeyi ve bilişmeyi esas alan, koruyup gözeten bir lider ol ki, dağları, deryaları aşacak ufka erişesin. Yoksa hırs gözlerini kör eder, kerâmeti kendinde ararsın ve kendini merkeze alırsın; çeldirici akıl sana “Benden sonra her şey harap.” inancını dayatır; inanırsın da. Hak muhâfaza etsin, aklın üstünde bir akıl olduğunu unutursun. İşte kaybettiğin zaman, o zamandır.
Bu yüzden oğul, kahrı da lütfu da sahiplerin sahibinden bil; hiçbir zaman Hakla râbıtanı kesme, Ona ilticâ et, her daim niyaz ve istiğfar hâlinde ol! Hak muînin, elçisinin ahlâkı ziynetin, yolunda giden âlim ve ârifler, tecrübeli âmirler yoldaşın, alperen rûhlu gençler yârenin ve sırdaşın olsunlar!
Şu da var: Malın, mülkün ve makamın hakkını verememek... Bu endişe önemlidir. Oğul, bu endişeyi taşımadan, dünyalık bir şeye talip olma! Hakîm Tirmîzî’nin dediği gibi, “Senin için takdir edilmemiş bir şey için üzülme, sana verilene de sevinip vereni unutma."... İmdi, vereni unutma!
Bil ki oğul, ne takdir edildiyse, o olacaktır. Aziz okuyucum, bazılar başarıya endeksli eğitim sistemi ve etkili insan modelleri karşısında bendenizin sunduğu bu notları romantik veya ironik bulacaktır; olsun. Belki de onlar haklılar. Fakat bu satırların sahibi, mutluluğu ve huzuru, modern zamanların başarı eğilimlerinden ziyâde, içimizde aramamız gerektiğine kanidir. Nihayetinde hepimiz, iyiliğin ve güzelliğin hâkim olması için elimizden geleni yapmalıyız.
Bilal KEMİKLİ
YazarHak, “mutâbakat ve muvâfakat” anlamına gelir.[1] “Hak”, vâkıaya (realiteye) uygun olan hükümlerdir. Hak ihtivâ etmesi itibâriyle sözlere, inançlara, dinlere, mezheplere de hak adı verilir. Hak söz, ha...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Âşıklık geleneği, sadece biçimle, dille ve ahenkle alakalı olmasa gerektir. Elbette biçim önemlidir; ölçüler, kafiyeler, mahalli söyleyişler ve musiki bu tarzın olmazsa olmaz özelliklerindendir. Ancak...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Emîr Sultan Hazretleri, Emîr Buhârî diye de tanınır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in neslindendir. Kendisi Şeyh Şemsettin Muhammed bin Ali El-Hüseynî olarak bilinir aslen Buhâralı olup burada tahs...
Yazar: Resul KESENCELİ
Sûfîler, derin hakîkatleri ifade etmek, bilgeliği ifade etmek için dilin sınırlarını aşmak ve bazı hikmetleri sadece içeriden olanlara saklamak için sembolik dil kullanımına yönelirler. İbnü’l-Arabî’y...
Yazar: Oğuzhan AYDIN