Muttakîlerin Özellikleri
Allahu Teâlâ, Bakara Sûresi 177. âyette şöyle buyurmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızâsını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.
Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!”
Bu âyeti ve bu âyette verilmek istenen mesajı iyi ve doğru anlayabilmemiz için âyetin inmesine sebep olan nüzûl sebebini bilmemiz gerekmektedir.
Âyetin Nüzûl Sebebi
Bu âyetin nüzûl sebebiyle ilgili çeşitli rivâyetler vardır. Onlardan iki tanesini burada zikretmek istiyorum.
Bu rivâyetten anlaşıldığına göre âyet-i kerîmenin nâzil olmasına Ehl-i Kitap’tan Yahudilerin Beytü’l-Makdis’in batısına yönelerek, Hristiyanların ise doğusuna yönelerek kendi kıblelerinin daha hayırlı olduğunu iddia etmeleri ve Müslümanların yeni değiştirilmiş olan kıblelerini tenkit etmeleri sebep olmuştur.
Yüce Allah bu âyet-i kerîmeyi indirmek suretiyle Ehl-i Kitab’a ve bütün insanlara asıl iyiliğin ve erdemli davranışın ne olduğunu açıklamış ve şöyle buyurmuştur:
Ey insanlar! Yüzünüzü doğu veya batıya dönmeniz gerçek mânâda iyilik, erdemli davranış ve gerçek dindarlık değildir. Gerçek dindar ve muttakî insan şu özellikte olan insandır:
Gerçek Dindar ve Muttakî İnsan
İşte doğru, dürüst ve muttakîler bu vasıflarda olan insanlardır.
Bu âyette geçen “birr” kelimesi Kur'ân-ı Kerim’de tam 8 defa geçmektedir.[4] Birr kelimesi farklı anlamlara gelen her türlü hayrı kapsayan bir isimdir. İyilik, hayır, itâat ve erdemli davranış gibi anlamlara gelmektedir.[5]
Bu âyet-i kerîme insanlık için bütün üstün vasıfları içinde toplamıştır. Nitekim Hz. Peygamber de (s.a.v.) buna işaret ederek: “Her kim, bu âyet ile amel ederse, imanını kemâle erdirmiş olur.”[6] buyurmuştur.
Bakara Sûresi 177. âyette, doğru sözlü ve takvâ sahibi muttakî insanın temel özelliklerini açıklanmaktadır. Böylece takvâya giden yolun hangi amellerden geçtiğini öğrenmekteyiz. Bu ameller âyette, iman, sevdiği mallardan fedakârlık yaparak infakta bulunmak, namaz kılmak, zekât vermek, verilen sözde durmak, sıkıntılı ve zor zamanlarda sabretmek olarak sıralanmaktadır.
Bu sâlih amellerin bir araya gelmesi, birr (iyilik ve hayır) denen değeri ve takvâ denen ruh olgunluğunu meydana getirmektedir.
Burada âyette zikredilen temel özellikleri kısaca açıklamak istiyorum:
Hz. Peygamber (s.a.v.), hayatı boyunca ahde vefâ göstermeye önem vermiş ve verilen sözde durmamayı münâfıklık alâmeti sayarak şöyle buyurmuştur: “Münâfıklığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, emânete hıyânet eder.”[18]
Bu dünya imtihan salonudur. İmtihanlardan kaçmak mümkün değildir. İnsan, bu imtihanlardan ancak sabır vasıtasıyla kurtulup sâhil-i selâmete kavuşabilir. İnsan özellikle zorluk, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabra ihtiyaç duymaktadır.
Muttakîler ve gerçek dindar olan insanlar bu gibi durumlarda sabra yapışır ve metânetle hareket ederler. Peygamberler tarihini incelediğimizde en sabırlı insanların peygamberler, sâlih ve muttakî kullar olduğunu görmekteyiz.
Netice olarak diyebiliriz ki, bu âyet dindar/muttakî insanların özelliklerini açıklamaktadır. Bu âyet çerçevesinde takvâya giden yolun hangi amellerden geçtiğini öğrenmekteyiz. Bu ameller; iman, sevdiği maldan fedakârlık yapıp infak etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ahde vefâ göstermek, sıkıntı, hastalık ve savaş gibi durumlarda sabretmektir.
Bu vasıflarla muttasıf olan insanlar, iman davasında sâdık olan ve takvâ sahibi insanların ta kendileridir. Bu âyette insanı takvâya ulaştıran ameller, kolaydan zora doğru, daha önemliden önemli olana doğru sıralanmıştır.
* NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri bölüm başkanı. msoysaldi@gmail.com
[1] 2/Bakara, 144.
[2] Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, (İzmir: Anadolu Yayınları, 1987), 1/446-447.
[3] Zemahşerî, Cârullah Ebû’l-Kasım Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an hakaiki ğavâmidi’t-tenzîl ve uyuni’l-akâvîl, (Riyad: Mektebetü’l-ubeydân, 1418/1998), 1/362; Fahruddin Râzî, Mefâtihu’l-gayb (Beyrut: Dâru’l-fikr, 1401/1981), 5/40; Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah el-Ensârî el-Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’ân (Beyrut: Dâru ihyai’t-türâsi’l-arabî, 1405/1985), 3/53; Nesefî, Ebü’l-Berekât Hâfızüddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd en-Nesefî, Medâriku’t-tenzîl ve hakâiku’t-te’vîl, (Beyrut: Dâru’l-kelimi’t-tayyib, 1419/1998), 1/153.
[4] Bk., 2/Bakara, 44, 177, 189; 3/Âl-i İmrân, 92; 5/Mâide, 2; 58/Mücadele, 9; Ayrıca bk., Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mu’cemu’l-müfehres li elfâzı’l-Kur'ân-ı Kerîm, (Beyrut: Dâdu ihyai’t-türasi’l-Arabî, ts.), 117.
[5] İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, “berera” Md.; Isfehânî, Müfredâtu elfazı’l-Kur'ân, thk. Safvan Adnan Dâvudî, (Dimeşk: Dâru’l-kalem, 1412/1992), 114.
[6] Vâhidî, el-Vasît fî tefsîri’l-Kur’âni’l-Mecîd, thk. Âdil Ahmed Abdülmevcûd ve dğrl., (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415/1994), 1/263; Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 1/492.
[7] Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, 1/148-149.
[8] 3/Âl-i İmrân, 92.
[9] Buhârî, İman, 1, 2; Müslim, İman, 19, 22, Tirmizî, İman, 3; Nesâî, İman, 13.
[10] Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, 2/31.
[11] Tirmizî, Tahâret, 1.
[12] Nesâî, İşretu'n-Nisâ, 1, (7, 61).
[13] Bk., 2/Bakara, 177, 277; 9/Tevbe, 5, 11, 18; 22/Hac, 41.
[14] Vehbe Zühaylî, et-Tefsiru’l-münîr (Beyrut: Dâru’l-fikr, 1411/1991), 2/99.
[15] 9/Tevbe, 103.
[16] 9/Tevbe, 9/34.
[17] 17/İsrâ, 34.
[18] Buhârî, “İman”, 24, Edeb, 69; Müslim, İman, 107, 108.
[19] Mehmet Soysaldı, Kur'ân-ı Kerîm’e Göre Allah Kimleri Sever, Kimleri Sevmez? (İstanbul: Rağbet Yayınları, 2015), 38.
[20] 2/Bakara, 155.
Mehmet SOYSALDI
YazarBizim inancımıza göre, insanın yaratılış gayesi bellidir; Allah onu bir sınav için dünyaya getirmiş ve sınav sonunda alacağı puana göre âhirette hak ettiği karşılığı verecektir. Kul nereyi hak ediyors...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
- Allah’ın birliği inancına dayanan dinimiz, tam anlamıyla bir kardeşlik ve birlik dini olduğuna göre, birlik beraberlik konusunda neler söylemek istersiniz hocam?Son yıllarda hem İslâm ümmeti olarak ...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Yüce Allah Kalem Sûresi 4. âyette şöyle buyurmaktadır:“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”Yüce Allah, peygamberleri insanlara örnek olarak gönderdiği gibi son peygamber Hz. Muhammed’i de en güzel ör...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Hayatımızda birçok olay gelişiyor, kimisine müdahil olabiliyoruz, kimisinde aciz kalıyoruz. Özellikle ülkemizde üç dört yıldır açıkça sıkıntısını çektiğimiz olaylar silsilesi yaşanıyor. Bütün bu olayl...
Yazar: Erol AFŞİN