MUHABBETE MUHABBET
Muhabbet¸ sevgi ve sevmek demek. Yani buğz etmenin ve husûmetin zıddı. Muhabbet; kâinat sarayının mayası¸ insanlık kervanının en kuvvetli râbıtası. Dünyanın yaratılma gayesi¸ insanlığın varlık sebebi... Varlık... âlemlerinin var olma nedeni... Cin ve insin en yüce hedefi... Bütün mâsivânın Yaradan'ına¸ Rabbi'ne¸ Hâlık'ına yönelmesidir muhabbet.
Muhabbet¸ sevgi ve sevmek demek. Yani buğz etmenin ve husûmetin zıddı. Muhabbet; kâinat sarayının mayası¸ insanlık kervanının en kuvvetli râbıtası. Dünyanın yaratılma gayesi¸ insanlığın varlık sebebi
Varlık âlemlerinin var olma nedeni
Cin ve insin en yüce hedefi
Bütün mâsivânın Yaradan'ına¸ Rabbi'ne¸ Hâlık'ına yönelmesidir muhabbet.
Sevgi kalp işidir¸ yani gönül işi. Sevgi gönül sarayının yüce sultanıdır. Gönül bahçesinin gülüdür. Her insandaki farklı tezahürleri ise¸ o bahçede açan his çiçeklerinin birer çeşididir.
Sevgi¸ temelde belli bir insanla sadece bir ilişki değildir; bir sevgi objesine yönelik duygu değil¸ kişinin bir bütün olarak dünyaya yönelik ilişkisini belirleyen bir tutumdur¸ bir kişilik yönelimidir. Kişi sadece bir insanı seviyorsa¸ sevgisi yeterli bir sevgi değildir¸ eksik var demektir¸ diğer insnları da sevebilmek gerekir¸ ve diğer insanlara karşı kayıtsızsa bu genişleyen bir bencilliktir. Ayrıca sadece kanından ve canından olanı sevmek başarı değildir¸ Allah'ın yarattığı her şey sevilmeye lâyıktır. Gerçek sevgi¸ dışlayıcı olmayandır.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli vasıflarından biri de onun akıllı olmasıdır. Yani sevmeyi bilerek kullanmasıdır. Çünkü sevgi kalbe dikilen fidanlardır¸ aklın ölçüsünde meyve verir. Bu ayırıcı vasfıyla asıl marifet; gönül insanı¸ sevgi insanı olmak¸ sevgi ile dolmaktır. Şu bir hakîkattir ki¸ insanın içinde¸ kalbinde ne varsa yüzüne o akseder. Gönül insanı Mevlâna'nın tabiriyle¸ "her kap içinde ne varsa dışarıya onu sızdırır."
Sevgi mahalli olan kalp¸ bir aynadır başkasını ve diğerini seyretmek için. Başkasını seyretmek kendini görmektir başka bir yönüyle.
İbn Arabî "Sevgi¸ varoluşun özüdür." der. Sevgi¸ seven için şahsî bir vasıftır¸ sevenin özüdür. Sevenden çekip alınabilecek hâricî bir özellik değildir. Dolayısıyla sevginin ancak etkisi¸ biçimi¸ objesi değişebilir; çünkü sevgi sevenin var oluşudur.
Başkalarıyla iletişimin en sağlam yoludur aynı zamanda sevgi. Yani kalben sevmek¸ zâhiren değil. Her şeye rağmen sevmek. İki insan arasındaki en üst mertebedeki iletişimi ki bu ermişlerin yoludur- şöyle formüle edebiliriz:
İyiliğe karşı İyilik = Vazife (Mecbûriyet)
İyiliğe karşı Kötülük = Zulüm
Kötülüğe karşı Kötülük = Adalet
Kötülüğe karşı İyilik = İhsan
Gönül erenlerinin takip ettiği yol hep dördüncüsü olmuştur. Yani kötülüğe karşılık iyilikle mukâbele etmek. Çünkü bunun neticesi "ihsan"dır. İhsanın karşısında erimeyen kimse kalamaz ve kötülüğe devam edemez. "el-İnsân abîdu'l-ihsân" (İnsan ihsanın kölesidir) darb-ı meseli bu hakîkati çok güzel anlatır. Bedîüzzaman'ın ifadesiyle¸ "Eğer hasmını mağlup etmek istersen¸ fenalığına karşı iyilikle mukabele et." İşte kötülüğe karşı mücâdelenin en selâmetli yolu.
Sâdî-i Şîrâzî ise şöyle der: "İki cihanın rahat ve selametini iki harf tefsir eder. Dostlarına karşı mürüvvetkârâne muâşeret ve düşmanlarına sulhkârâne muâmele etmektir."
O halde muhabbete en lâyık şey muhabettir ve husûmete en lâyık sıfat husûmettir. Yani¸ hayat-ı içtimâiyenin emniyetini temin eden¸ saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı en ziyade sevilmeye¸ muhabbete lâyıktır. Ve sosyal hayatı zehirleyen düşmanlık ve adâvet en ziyâde nefrete¸ husûmete lâyıktır.
Mü'minin şe'niyeti kerîm olmaktır. Düşmanlığı düşmanlığa karşı kullanmalı¸ kalbindeki adâvete adâvet etmeli. Sevgi kucağını öyle açmalı ki dışarıda hiç kimse kalmamalı. "Gerçek sevgiyi beslemeden hakîki iman etmiş olamazsınız." kutsi düstûrunun fetvâsınca hareket etmeli. Ona göre yaşamalı¸ yaşatmalı. Onun için de bir mü'mine üç günden fazla küs kalmayı men etmiştir Allah'ın Sevgilisi. Mü'min muhabbet fedâisi olmalı¸ sevgi hâleleriyle oluşturmalı etrafındaki dairelerini.
Muhabbetin en yücesi muhabbetu'llahtır. Yani Rabbimizi sevmek¸ O'nun sevdiklerini ve "sev" dediklerini sevmek. O'nun için sevmek¸ O'nun için buğzetmek. O'nun Habîbi'nin sevdiklerini sevmek. Yüce Yaradan'ın¸"Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa Habîbime ittibâ etmelisiniz¸ tâ ki ben de sizi seveyim." (/3Âli İmrân¸ 31.) meâlindeki buyruğunu hatırdan çıkarmadan sevmeli.
Sevgi öyle bir dildir ki sağırlar bile onu duyar. O halde Hak sözü duyuramayacağımız hiç kimse kalmamalı bu âlemde. İlla sevgiyle¸ illa sevgiyle
Arı gibi elinden¸ durmadan alsalar da balını¸ yaşadığı sürece severek iyilik yapmalı insan. Kısaca Yûnus'un diliyle hep¸ "Ben gelmedim davâ için¸ benim işim sevi için" demeli.
"Beni Allah'ın sevgisi için sevin" (Buhârî¸ Îmân) fermanıyla bizlere emir buyuran Habîb-i Ekrem (s.a.v.)'i sevdiğimiz ölçüde Cenâb-ı Hak da bizleri sevecektir. Ancak sevmek kalbî ve hasbî¸ yani fiilî olmalı¸ dilde kalmamalı. İbadetle O'nun razı olduklarını yapmalı¸ ubûdiyetle de O'nun yaptıklarına razı olmalıyız.
Hüseyin ÇALDAK
Yazar1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE