Klasikleri Okumak
Öncelikle, nedir klasik? Burada klasik eserin bir tanımını yapacak değilim. Ama bu kelime bize Latincedeki classic kelimesinden geçmiş.1 Pek çok anlamı var. Bir kaçı şöyle: 1. Toplumun en yüksek katmanını meydana getiren zengin, seçkin ve soylu kimse… Bu anlam zaman içinde yüksek ve kalıcı değere sahip sanat eseri, tarz, yaklaşım ve bilim için sıfat olarak kullanılmış. 2. Otoriter bir nitelik taşıyan, sürekli bir değere sahip ürün, başarı veya kazanım… 3. Yunan ve Latin kültürünün ayrılmaz bir parçasını meydana getiren değer, eser veya yaklaşımı tanımlamaya değer. 4. Modern Avrupa kültüründe, XV-XVII. asırlar arasında güzel sanatların, sanatçıların estetik nitelik taşıyan eserleri için kullanılan bir sıfat. 5. Modernin karşıtı, yeninin karşıtı… 6. Kendi türünde kaynak gösterilebilecek kadar önemli, ünlü, değerli yaklaşım, yazar ve eser için kullanılır. A Dictionary of Literary Terms’te klasik üç anlamda kullanılıyor: 1. Klasik eser: Eski Roma ve Yunan’da yazılan eserler ile XVII. asırda yazılmış Fransızların edebi eserleri… 2. Yaşayan eser: Evvelden yazıldığı halde hâlâ okunan edebiyat ve sanat eseri. 3. Yaşayan yazar: her dönemde tanınan ve bilinen yazar. Bilim ve Sanat Vakfı, 8-10 Ekim 2004 tarihleri arasında, İstanbul’da, Klasiği Yeniden Düşünmek başlıklı bir uluslararası sempozyum düzenledi ve tebliğleri Sanat ve Klasik (Klasik, İstanbul, 2006) adıyla yayımladı. Bu eserin takdiminde Mustafa Özel klasik bir eserin temel kriterlerini şöyle belirler: 1. Felsefî yahut fikrî derinlik 2. Taklit edilebilir nitelikte özgün içerik 3. Kendinden sonraki olaylar/gelişmeler üzerinde etki. 4. Sonraki düşünürler/sanatçılar üzerinde etki. 5. Bir düşünce veya duygu kategorisinin timsali olmak. 6. Evrensel takdire layık olmak. Şöyle diyelim: Klasik eser, zamana dayanmış eserdir. Zamana dayanmak, her çağda okunmak, şerh edilmek, zeyillerinin yazılması, tercüme edilmesi… Zamana dayanmak bir gelenek oluşturmaktır. Peki, bizim klasiğimiz var mı? Melih Cevdet Anday gibi bazı aydınlar, “Bizim klasiğimiz yok.” diyorlar. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım. Zira klasiğimiz yok demek, bugüne kalan ve yarına kalacak olan bir kültürümüz, bir geleneğimiz yok demektir. Klasiği Olmayan Bir Kültür Olabilir mi? Hilmi Yavuz, bir yazısında bu konuyu tartışıyor ve diyor ki: “Geçmişte büyük eserlerin üretilip üretilmediğini tartışmak başka. O eserleri okuyup, onları çağın sorunları bağlamında yeniden yorumlamak başka bir şey.” Klasiğimiz yok diyenler, anlama ve yorumlama zahmetine katlanmadıkları için, konforlarına sadık kaldıkları için “yok” diyorlar. Bazı eserler zikretmek isterim: Mevlid, Sîretü’n-Nebî, Taberî Tarihi, Buhârî-i Şerîf, Şifâ-i Şerîf, Mesnevî-i Şerîf, Leylâ vü Mecnûn, Yusuf u Züleyha, Gül ü Bülbül, Hüsn ü Dil, Hayriye-i Nâbî, Mızraklı İlmihal, Cenk-nâme, Battal-nâme, Dede Korkut Hikâyeleri, bazı halk hikâyeleri (Hayber Kalesi, Kesik Baş Hikâyesi, Binbir Gece Masalları), Makteller, Pend-nâmeler, Kısâs-ı Enbiyâlar, Ahmediyye (Ahmed-i Mürşidî-Diyarbakırlı, XVII. asır eseri), Muhammediye, Envâru’l-Âşıkîn (Ahmed-i Bicân), Müzekkin Nufûs, Kara Davut, Tenbihu’l-Gâfilîn, Marifet-nâme, Şahnâme, Bostan, Gülistan, Tezkiretü’l-Evliyâ, İmâdu’l-İslâm, Şerhu Şir’atu’l-İslâm… Bu eserleri, klasikleri nasıl okumalıyız? Bir metni, genel olarak üç amaç için okuruz: 1. Eğlence için 2. Zevk için 3. İncelemek için Bir metni, 1. Dikkatli 2. Zevkine vararak 3. Eleştirebilmek için okumalıyız. Çok okumaktan ziyade iyi okumak… Evet, “iyi” okumak. Klasik eserler, soylu, büyük ve değerli eserlerdir. Bu eserler, zevk için okunur, ama aynı zamanda hem eğlendirir, hem de öğretir… Okuyan İnsana Dair Birkaç Not Okumak seçkin insan işidir. Schopenhauer’un Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine (çev. Ahmet Aydoğan) adlı kitaptan bazı notlar: Sıradan insanlar sadece zamanlarını nasıl harcayacaklarını düşünürler, herhangi bir yeteneğe sahip olan insan onu kullanmaya çalışır. “Mutlu olmak kendi kendine yeterli olmaktır.” Aristotales Okuma söz konusu olduğunda geri durabilmek -nerede duracağını bilmek- çok önemlidir. Geri durmadan kasıt, salgın halinde okunan herhangi bir kitabı, sırf bu yüzden okumaktan uzak durmaktır. İyi olanı okumak için, kötü olanı okumamak… Hayat kısa, hem zaman hem de sağlık kısıtlı. Schopenhauer’in tasnifine göre, iki edebiyat var. İki kitap var. İlki zamana meydan okuyan, kalıcı edebiyat. Bununla bilim yahut sanat için yaşayan insanlar uğraşır. İkincisi, kaybolacak edebiyat. Bununla bilim veya sanat üzerinde yaşayanlar uğraşır. Her hangi önemli bir kitap, en az iki kez okunmalıdır. Kitabın muhtevası bütün itibariyle ikinci kez okunduğunda kavranır. Kitap elimize aldığımızda bizi Uludağ’ın zirvelerine çıkarabiliyor mu? Bizde bir heyecan, bir merak uyandırıyor mu? Eğer çıkarabiliyor, uyandırabiliyorsa o kitap, iyi kitaptır. Bu konuda şunu hemen hatırlayalım: Not alarak okuyunuz: Belki gençlikte insanın hafızası kuvvetli oluyor, akıl defterine yazıyorsunuz. Ama zamanla o akıl defteri, küçük bir deftere dönüşüyor. Yürümek için baston ne ise, düşünce için de kalem odur. Fakat insan en kolay bastonsuz yürür. Kalemsiz de en kusursuz düşünür. Ancak yaşlanınca baston kullanmak ister. Kaynakça * Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ 1. Fr. Classique, Alm. Klassische.
Bilal KEMİKLİ
YazarŞehrin sokaklarına kar yağıyor… İnce ince. Sanki narin bir dokunuş. Sanki bir okşayış. Sanki bir buse. Şehri bunca kirliliğinden arındırıyor kar. Beyaz… Eskiler beyaz, şeriat rengidir derler. Şeriat, ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
İslâm tasavvufunda gül denilince, gönülde zuhûr eden bilgi ve hikmetin meyveleri akla gelir. Tasavvuf ehlinin gönlü bir gül bahçesidir. Bu gül bahçesine adım atanların kendi gönül âlemlerinde marifet ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Tasavvufî bir kavramı olarak fenâ; dünya ve içerisindeki bütün nesnelerin, sûfînin gözünden silinmesini ifade etmektedir. Kul kendi davranış ve fiillerini görmekten vazgeçerek gerçek kul olma seviyesi...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Dürr-i şehvâr-ı risâlettir Muhammed Mustafa Tâc-ı Levlâk-i hilâfettir Muhammed Mustafa Kimi insanlar vardır ki omuzlarında taşıdıkları ulvî gâyelere ulaşmak için, birçok insanın hedef hâline...
Yazar: Vedat Ali TOK