Kafkasya Bölgesiyle Yakınlıklarımız
Tarih boyunca Kafkasya, jeopolitik ve jeostratejik önemi nedeniyle tüm devletlerin ilgisini çekmiştir. Bölgedeki enerji zenginlikleri uluslararası ilginin yanı sıra etnik ve iç savaşlara, politik sorunlara yol açmıştır. Özellikle Âzerbaycan ve Gürcistan, bağımsızlıklarının ilk yıllarını ekonomik zararlar, enerji ve zaman kaybıyla geçirmiştir.
Kafkasya’nın siyasî ve ekonomik gücü, Türkiye için de önemlidir. Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya’ya bağımlı olmamak için Hazar Denizi’nden petrol ve doğalgazı bu bölge aracılığıyla Avrupa’ya taşımayı plânlamakta ve bu nedenle Kafkasya’daki boru hattı projelerine ilgi göstermektedir.
Türkiye’nin ekonomik ve ticarî ortaklarından olan Kafkas ülkeleri arasında en hızlı ve istikrarlı büyüyen ülke Âzerbaycan’dır. Gürcistan ise Âzerbaycan, Orta Asya ve Rusya pazarlarına erişim açısından stratejik bir öneme sahiptir. Türkiye’nin tarih boyunca bu bölgeyle kültürel, dinî ve etnik bağları olmuştur ve bu nedenle Güney Kafkasya’ya olan ilgisi devam etmektedir.
Türkiye’nin Kafkasya’ya yapacağı sosyo-ekonomik katkılar, bölgenin uluslararası cazibesini artırabilir. Kafkasya bölgesi, zengin doğal kaynakları ve çeşitli etnik yapısı nedeniyle bölgesel güçlerin dikkatini çekmektedir ve bu nedenle politikalarını dikkatli bir şekilde yönetmelidir.
Araştırmalar, bölgenin önemli bir unsuru olan Âzerbaycan ve Türkiye arasındaki ihracat faaliyetlerinin karşılıklı etkilerinin belirgin olmadığını göstermektedir. Âzerbaycan ve Gürcistan’ın Türkiye’yi tercih etmesi, Türk girişimcilerinin bu durumu dikkate alarak yenilikçi ürünler geliştirmeleri ve tüketici taleplerini karşılamaları gerektiğini ortaya koymaktadır.
Karabağ sorununun Âzerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanması, Türk firmalarının bölgedeki hasarları onarma ve işbirliklerini geliştirmeleri gerekliliğini vurgulamaktadır. Âzerbaycan’da bazı bölgelerde demir ve iyot eksikliği nedeniyle guatr hastalıklarının arttığı gözlemlenmiştir.
Türkiye, Ortadoğu ülkeleri arasında önemli bir sağlık merkezi haline gelmiş olup, modern hastaneleri aracılığıyla sağlık turizminin geliştirilmesi iki ülke için de faydalı olabilir. Kafkasya ve Türkiye arasındaki sivil toplum kuruluşlarının ilişkilerinin yeterli düzeyde olmadığı belirtilmektedir.
Türkiye’deki Kafkas derneklerinin bu iki ülke arasındaki kültürel ve sanatsal organizasyonlara katkıda bulunması önemlidir. Tarihî ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Güney Kafkasya, Türkiye’nin Orta Asya’ya bağlanan önemli bir köprüsüdür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşünün ardından Âzerbaycan ve Gürcistan’ın bağımsızlıklarını ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye olmuştur.
Türkiye, Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarın sağlanabilmesi için bölgede yaşanan sorunların (Yukarı Karabağ, Abhazya ve Güney Osetya) Âzerbaycan ve Gürcistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde barışçıl yollarla çözülmesini desteklemektedir.
Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya bölgesindeki etkisini artırırken, enerji kaynakları ile etnik anlaşmazlıklar ve çatışmalar gibi unsurları dikkatle göz önünde bulundurmalıdır. Türkiye’nin etnik anlaşmazlıkların çözümü konusundaki yaklaşımı, tarafları karşılıklı müzakerelere teşvik eden ve bölgesel ile küresel dengeleri gözeten bir anlayışa sahiptir.
Kemal DEMİR
Yazar
Balkan coğrafyası, Osmanlı'nın bu topraklara ayak basmasıyla köklü bir değişim ve dönüşüme şahitlik etmiştir. Akıncılar, alperenler, dervişler ve erenler gibi Osmanlı'nın mânevî gücünü temsil eden kiş...
Yazar: Kemal DEMİR
Orta Asya’da yaşayan Müslümanlarının manevî hayatında derin izler bırakan sûfî şair ve Yesevîyye Tarikatı’nın kurucusu Ahmed-i Yesevî, büyük hoşgörü ve sevgiyle insanları irşat etmiştir. Yesevî’nin ho...
Yazar: Kemal DEMİR
Tarih boyunca nice şehirler vardır ki, maddî ihtişamıyla değil, mânevî sultanlarıyla âbideleşmiştir. İşte Bursa, tam da böyle bir şehir... Osmanlı'nın ilk payitahtı olan bu kadim belde, sadece siyasî ...
Yazar: Kemal DEMİR
Şehrin süslerinden birisi, belki de en önemlisi meczupları ve delileridir... Onlar olmasa, sanki tuvale yansıyan şehir resminde bir şeyler eksik kalacak. Ama birçoğumuz bu ''eksik kalma'' halinden hab...
Yazar: Bilal KEMİKLİ