İŞTE DÜNYA BUDUR !!
Adamın biri, yola çıkmak üzere olan Hz. İsa’ya “Sana yoldaş olabilir miyim?” der. Teklifin kabul edilmesi üzerine beraber yola koyulurlar. Bir nehir kenarına varınca yemek molası için otururlar. Yanlarında üç çörek vardır. İkisini yerler, biri artar. Bu arada Hz. İsa nehre su içmeye gider. Döndüğünde üçüncü çöreği bulamaz. Adama “Çöreği kim aldı?” diye sorar. Adam “Bilmiyorum” diye cevap verir. Tekrar yola düşerler. Yolda iki yavrulu bir geyik görürler. Hz. İsa yavrulardan birini çağırır, keser, etinin bir kısmını kızartarak yerler. Yemekten sonra Hz. İsa geyik yavrusunun kalıntılarına “Allah’ın izniyle canlanıp kalk” der, yavru derhal canlanıp kalkarak oradan uzaklaşıverir. Bu olay üzerine Hz. İsa yoldaşına sorar: “Sana az önceki mucizeyi gösteren Allah için söyle, üçüncü çöreği kim aldı?” Adam yine “Bilmiyorum” diye cevap verir. Bir müddet sonra bir göle varırlar, Hz. İsa adamın elinden tutar, su üstünde yürüyerek karşıya geçerler. Gölü aşınca Hz. İsa “Sana az önceki mucizeyi gösteren Allah hakkı için soruyorum: Üçüncü çöreği kim aldı?” der. Adamın cevabı değişmez: “Bilmiyorum.” Yolları bir çöle düşer; otururlar. Hz. İsa bir yere kum ve toprak yığar “Allah’ın izniyle altın ol” der, yığın altına dönüşür. Hz. İsa altını üçe bölerek adama “Üçte biri benim, üçte biri senin, üçte biri de çöreği alanın” deyince, adam “Çöreği alan bendim!” diye gerçeği heyecanla itiraf eder. Bunun üzerine Hz. İsa “Altının hepsi senin olsun” diyerek adamı terk eder. Adam altının başında dururken yanına iki haydut gelir. Onu tehdit ederek altını almak isterler. Adam: “Altınları üçe bölebiliriz.” der. Adamın teklifi kabul edilir. İçlerinden birini, yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Şehre giden adam, yolda “Niye altını onlarla bölüşeyim, alacağım yiyeceğe zehir katar onları öldürürüm, böylece altının hepsi bana kalır” diye düşünür ve yemeğe zehir katıp döner. Altının yanında kalanlar da “Niye ona altının üçte birini verelim, dönünce onu öldürür, altını ikimiz paylaşırız” diye konuşup anlaşırlar. Adam dönünce onu öldürürler, fakat zehirli yemeği yiyince de can verirler; böylece altın çöl ortasında, üç cesedin arasında sahipsiz kalır. Daha sonra yolu olay yerinden geçen Hz. İsa, durumu görünce yanındakilere “İşte dünya budur, ondan sakının” der. Âlemlere rahmet olan Rasûlü’ssekaleyn- aleyhisselam- bir gün ashabıyla pazardan geçerken yerde yatmakta olan bir keçi yavrusu görür. Ölü oğlağın kulağından tutup : “Bunu satsam hanginiz alır” diyerek nabız yoklar. Mübarek sahabeler, hafif gülüşme ve küçümsemeyle “Aman ey Allah’ın Rasûlü ! Bunu ne yapalım, hiç birimizin içine yaramaz, hem yavru keçi hem de ölmüş…”gibi değersiz kıldıklarını ifade eden sözler sarf ederler. Bu tepki karşısında İki Cihan Güneşi (sav): “ İşte sizin uğrunda savaştığınız, birbirinizi kırdığınız veya mal biriktirmek için çaba harcadığınız dünyanın Allah katındaki değeri, bu ölü oğlaktan daha azdır” buyurarak önümüze sunulan dünya nimetlerinin bir imtihan vesilesi olduğuna tekrar dikkat çekmiştir. Ayetlerde defaatle dile getirilen “Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir” ilâhi fermanı, “Düşünen- akleden- ibret alan insanlar için” büyük mesajlar barındırır. Sözü hitama erdirirken İmam Gazali’nin “Her büyük patlamadan sonra oluşan derin sessizlik, önceki şeylerin ne kadar boş olduğunu gösterir” sözünü hatırlamış olalım. Dünyanın peşinden koşmak yerine dünyayı kendi peşimizden koşturmamız temennisi ile.. A.Tûbâ Bâkîler Sütdede 04.01.20
A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Yazarİnsanın dünyadaki varoluş serüvenine baktığımızda, yüklendiği emanet ve mükellefiyetlerle diğer varlıklar içerisindeki saygın konumuna yükseldiğini görüyoruz. Yeryüzünün halifesi hükmünde bulunan âdem...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Her bahar yeni ümitler, taze fikirler ve can suyuyla gelir. Türk edebiyatında baharla ilgili birçok deyim ve atasözü vardır. Hepsi de iç ferahlatan, teselli eden, umut bahşeden ve biraz da dünyanın fâ...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Hayran olunan kişiye bir buket gül sunarmış gibi zarif ve mânâlı bir edâyla, âdeta reverans yapılarak ebeveynin eline tatlı telaşla tutuşturuluverilen can emânetleri, yavrularımız... Canımızdan can, k...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Murat Han (III. Murat) o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrol...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE