 
                İstanbul’da Yaz
Güneşin yüzünü göstermediği, bazı yörelerde karlı, yağmurlu bir o kadar da soğuk geçen kış aylarının ardından sıcacık günleri ile gelen ilkbahar coşkuyla karşılanır. Renk renk açan çiçekler, yeşile bürünen çayırlar, kar suları ile beslenen şırıl şırıl akan dereler, canlanan tabiat herkese umut olur, yaşama sevinci verir. Bahar ayları boyunca çiçeklerin, yeşilin, ılık güneşli günlerin tadını doyasıya çıkaran İstanbullular yaz aylarını da aynı coşkuyla karşılar.
Hem serinlemek hem de iki yakasında yer alan yalıları, tarihi binaları seyretmek için Boğaz turuna çıkmak, Belgrad ormanında piknik yaparak bir gün geçirmek, şehrin gürültüsünden uzaklaşmak, Emirgan korusunun eşsiz güzellikteki çiçeklerinin kokusunu hissetmek, Çamlıca tepesinden İstanbul’u seyretmek, Bebek sahilinde yürüyüş yapmak, Üsküdar sahilinde Kız Kulesine karşı oturmak, Beykoz’da çay içmek, Kanlıca’da yoğurt yemek, Haliç manzarasını görmek için Piyer Loti tepesine çıkmak bütün İstanbulluların ve İstanbul’a gezmeye gelenlerin hayallerini süsler.
Deniz havası almak ve masmavi sularda doyasıya yüzmek için adalar herkes için ilk duraktır. Yaz boyunca dolup taşan vapurlar İstanbulluları adalarla buluşturur.
Adaların en küçüğü Kınalıada; yürüyerek rahatlıkla ulaşılabilen plajları, lokantaları ile gelenleri karşılar. Kiliseleri, tarihi Bizans dönemine uzanan Dönüşüm manastırı, ışık içeriye daha fazla girebilsin diye kubbe yerine birbiri üzerine konmuş parçalardan oluşan üçgen yapılı tavanı ile özgün bir mimariye sahip Kınalıada camii ilgiyle ziyaret edilir.
Sakin, kalabalıktan uzak, tabiat ile baş başa kalmak, denizin tadını çıkarmak, tarihi köşklerin en güzel örneklerini görmek için sokaklarında dolaşmak için ise Burgazada tercih edilir. Önemli yazarlarımızdan biri olan Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’da müzeye çevrilen evi de görülmeye değerdir.
Heybelida’ya adım atar atmaz Heybeliada Deniz Lisesi gelenleri karşılar. Ruhban okulu, bir zamanlar birçok kişiye şifa olmuş sanatoryum tarihi değerdedir. Yüzmek, piknik yapmak, manzaranın tadını çıkarmak için Değirmen Burnu plajına gidilir.
Uzaktan bakıldığında sedefe benzediği için adı Sedefadası olarak anılan, eski zamanlarda tavşanı bol olduğu için Tavşanadası olarak da bilinen bu küçücük ada pek ilgi görmese de ziyaretçilerini ağırlamayı bekler.
En çok tercih edilen Büyükada; tabiat parkı, saatli meydanı, en canlı noktalardan biri olan çarşısı, güneşin batışının seyredildiği, yangınlara karşı da kullanılan kulesi, birçok tarihi köşke ev sahipliği yapan sokakları, adalar geçmişine ait bilgi ve belgeyi barındıran müzesi ile gelenleri ağırlar, son vapurla da uğurlar. Gelenler; gezdikleri, gördükleri, denizin tadını doyasıya çıkardıkları için adalar ise yüzyıllardır yaptığı ev sahipliği için mutludur.
Erdal KARASU
Yazar 
                                    Anne, baba ve çocuklardan kurulan en küçük topluluktur aile. Ailelerimizi oluşturan bireyler hayatımız boyunca bize en yakın olan, en çok destek veren, bizi her hâlimizle kabullenip seven kişilerdir. ...
Yazar: Erdal KARASU
 
                                    Bereketin, ibadetin, paylaşmanın ve yardımlaşmanın yaşandığı Ramazan ayını geride bıraktık. Geleneksel davul sesleriyle sahura kalkıldı, niyetler edildi, oruçlar tutuldu. İftar sofraları hazırlandı, ö...
Yazar: Erdal KARASU
 
                                    Çok çalışıp, gayret sarf ettikten sonra özlemle beklediğiniz yaz tatiliniz planladığınız gibi geçtiyse; aileleriniz ile tatile çıktıysanız, deniz ve güneşin tadını çıkardıysanız, büyüklerinizi ziyaret...
Yazar: Erdal KARASU
 
                                    Bahçıvan Ali, yurdun bahçesinde ki gül fidanlarının dibini çapalıyordu. Gül fidanları gonca vermeye başlamışlardı. Gözleri bu goncalardaydı. Sabırla açmalarını bekliyordu. Yurdun kapısında Mehme...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
 
        