İstanbul’da Bir Gün
Eşsiz Boğaz’ı ile iki kıtayı birbirine bağlayan, bir çağı kapatıp bir çağın açılmasına neden olan, doğal güzellikleri, tarihî binaları, sarnıçları, çeşmeleri, yalıları, sarayları, kasırları, kiliseleri, eski İstanbul evlerini yaşatan sokakları, semtleri ile özel bir şehirdir İstanbul. Çok eski bir tarihi vardır ama hala keşfetmeye açıktır. Geze geze her yer görüldü sanılır ama asla bitirilemez, her gezide yeni bir ufuk açılır.
Boğaz’ın iki yakasını süsleyen yalıların özelliklerini, geçmişlerini, hikâyelerini görsel şölen eşliğinde bir bilenden dinlemek ayrı bir keyiftir.
Bir gün bir semt gezmeye yetmez. Ülkemize gelen turistlerin ilk uğrak yeri Sultanahmet eşsiz tarihî güzellikleri, değerleri ile herkesi büyüler. Sultan 1. Ahmet tarafından Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa’ya yaptırılan, mavi İznik çinileri ile bütünleşmiş Sultan Ahmet Camii meydana ayak basar basmaz bizi karşılar. Yanı başında eşsiz mimarisi ile Ayasofya Camii yer alır.
Meydanın en eski misafirleri Örme Dikilitaş, Yılanlı Sütun, Theodosius Dikilitaşı, Alman Çeşmesi ayrı ayrı hikâyeleri ile ilgi çeker. Türk İslâm Eserleri Müzesi geçmişimize ait bir hafızadır. Herkes tarafından en çok bilinen Yerebatan Sarnıcı’dır oysa iki sokak ötede Şerefiye Sarnıcı ve Binbirdirek Sarnıcı Yerebatan Sarnıcı’nın gölgesinde kalır. Hatta Nakkaş halı mağazasının içinde rastlantı eseri ortaya çıkmış bir sarnıçta hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Dünyanın dört bir ucundan insanlar 1500 yıllık Navitas sarnıçta yüzmek için gelirler.
Bir kafenin altında yer alan Palatium Magnaura Bizans saray kalıntılarını hiç kimse bilmez. Merdivenlerden inerek bu yer altı saray kalıntılarını gezip görüp etkilenmemek mümkün değildir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ve Osmanlı Sultanlarına ev sahipliği yapmış Topkapı Sarayı geçmişimizi tanıtan en önemli eserlerden biridir. Girişinde yer alan 3. Ahmet Çeşmesi tüm güzelliği ile ziyaretçilere hoş geldiniz der gibidir. Konserlere, etkinliklere ev sahipliği yapan Aya İrini Kilisesi ana kapıdan girer girmez gelenleri karşılar.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü bir geçmişe ve kültüre sahip ülkemiz sayısız tarihi eserlerle doludur. Bizlere düşen; bu kıymetli eserleri gezmek, görmek, fikir sahibi olmak. Zaman buldukça önce yaşadığımız yöredeki tarihi değerleri görmeyi daha sonra da ülkemizin güzelliklerini tanımayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Gezip görmek hem bilgi ve kültürü arttırır hem de geçmişimize ait hafıza oluşturur.
Erdal KARASU
YazarÇocukluğum bol ağaçlıklı, yeşillikli, havası suyu temiz şirin bir ilçede geçti. İçinde her tür meyve ağaçları olan büyük bir bahçemiz vardı. Sabahın erken saatlerinde kalkar, elma ağacının yüksek dalı...
Yazar: Erdal KARASU
Çanakkale’nin köylerinden her gün bıyığı henüz terlememiş, çocuk denilebilecek yaştaki yüzlerce genç, savaşa katılmak üzere birliklere katılıyordu. Kısa süreli bir eğitimden sonra bölük bölük cepheye ...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Kitaplar ruhumuzu besleyen en kıymetli hazinedir. Nasıl ki yemek yemeden, su içmeden yaşayamazsak, ruhumuzu da beslemek için kitaplara başvururuz. Yeni bilgiler edindiğimiz, farklı yaşam öyküleri ile ...
Yazar: Erdal KARASU
“Bizi insan yapan sevgi ve saygıdır.”“Büyüklere hürmet en büyük vazifedir.”“Başarılı olmak kolay, saygıdeğer olmak zordur.”“Saygı düzenin anahtarıdır.”“En büyük başarı insanlardan edinilen saygı ve se...
Yazar: Erdal KARASU