İKİ DÜNYA
Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şeylerle kuşatılmıştır.”1 Yüce Yaradan’ın kitabında on yerde bahsettiği “muhlisîne lehü’d-dîn” yani şirk ve riyadan uzak ihlâs verdiği kullarının amelleri koruma altındadır. Çünkü Cüneyd-i Bağdadî’nin söylediğine göre, ihlâs o kadar gizlidir ki melek bilmediği için sevap hanesine yazmaz, şeytan bilmediği için bozamaz, nefis ise bilmediği için şımarmaz. Her adımda iki seçenek var karşılaştığım. Efendimiz (s.a.v.)’in verdiği ölçü “Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.” Böyle olduğu halde, iyi niyetlerimi, güzel amellerimi bozmaya çalışan şeytan, vadem dolana kadar müsaadeli beni yoldan çıkarmaya. Yasakları hoş göstermek, ayakları kaydırmak onun işi. Her aldanış bir oyalanma, her oyalanma mukarenet cahîme doğru. Cennet içimde benim, cehennem de. Musa’yla Firavun gibi. Seçimlerimle kurulan sahnenin oyuncusu, suflörü, kostümcüsü, her şeyi benim. Metrajı belli olmayan filmin de. Rolümü başarıyla, dekorlar sınırında canlandırmam, seyirciler ve ilâhî kameranın sahibi tarafından kayda geçirilir. Hayat denilen şey yani hepimize biçilen rollerin neticesi iki dünyadaki cennet ve cehennem değil mi? Unutuyorum doğduğum an ölüme talip olduğumu. Unutuyorum bana sunulan Küllî İrade’nin Cüz’ünü. Unutuyorum, yaklaşılmaması gereken tek bir ağaçtı ceddimi aslî yurdundan çıkaran. Unutuyorum, bülbülü kanatan dikenlerin güle renk verdiğini. Hz. Âdem’i vesvesesiyle aldatan İblis, kulağımın dibinde bitmeyen şarkısını söylüyor. Dinlediğim an yükseltiyor sesini. Ve coşkuyla razı oluyorum isteklerine. Biliyorum, nefsimi sıkıştıran bir gülüşle baharlar açıp neşvünema bulacak renkler. Bir anlık görmezden gelmekle mahzun olan bakışlar, teker teker dökecek yapraklarını. Dünya ve ahiret çatıştığında nefsimin hoşlandığını seçmek kolay. Hayatıma anlam katmaksa zor. Acı çekiyorum karar aşamasında. Şayet duygularıma yenilmeden düşüncelerimi yönlendirebilirsem belki cennetin kapıları açılacak. İstemeden, Allah için tuttuğum soğuk bir el ısınıp çalışmaya başlayacak belki, zorlanarak sadece O’nun rızası adına yaptığım bir akraba ziyareti belki ihya edecek ikimizi de. Kalplerimiz ısınacak, zıtlıklar tebahhur edecek. Nitekim kudsî bir hadiste “İhlâs sırlarımdan bir sırdır, onu sevdiğim kulumun kalbine tevdi ederim.” buyrulur.
Sare ÇİZMECİOĞLU
YazarKüçük çocuk, birinci sınıfı bitirdiğinde okumayı sökmüş ve “dilekçe” denilen şeyin ne demek olduğunu öğrenmişti. Artık bütün isteklerini bir yazı ile dile getirecek, altına da imzasını attı mı, bu iş ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Malatya’dan Darende’ ye giderken, Balaban ilçesinde mimarisi ile dikkati çeken bir cami ile karşılaşırız. Cami önceleri çok eski olduğu için, Osman Hulûsi Efendi Hazretleri 1960’da yıktırmış ve Mimar ...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Canımız ciğerimiz olarak gördüğümüz minik kuşlarımız olan çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz? Minik kuşlarımıza dinin hangi emir ve yasaklarını uygulamada model olmaya çalışıyoruz? Toplum tarafından d...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Yenidoğan bebeklerin cildi çok daha hassas ve ince olduğu için özel bir bakım gerektirir. Seçilecek ürünlerden göbek bağı bakımına, banyo koşullarından pişiğin önlenmesine kadar pek çok konuda anne ba...
Yazar: Nesibe AYDIN