Güzel Ahlâk
Ahlâk; kişinin nefsinde yerleşmiş, onun karakterini şekillendiren bir yetenek, bir kabiliyettir. Ahlâk, kişinin ayrılmaz bir parçasıdır ve davranışlarını etkiler. Kişinin yapmış olduğu davranışlar, işlediği fiiller onun karakteri hâline gelmiş olan ahlâk özelliği sayesinde, otomatik olarak ve kolaylıkla ortaya çıkar.
Böylece ahlâk, kişinin yapmış olduğu fiilleri zorlanmadan ve içinden gelerek yapmasını sağlamaktadır. Ahlâk, gelip geçici bir hâl olmayıp insanın iç dünyasında yerleşen, onun bir parçası hâlini alan kabiliyetlerdir.
Ahlâk, hayatın her alanını kapsar. İnsanın tüm yaşantısı olarak düşündüğümüzde güzel ahlâk, öncelikle kişinin kendi iç dünyası ve davranışlarıyla doğrudan ilgilidir. Daha sonra kişinin içerisinde yaşadığı aile, toplum ve nihayet çevresi ile olan münasebetleri de güzel ahlâkın kapsamına girmektedir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “… Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.”[1] Asıl itibarıyla insanın davranışlarını yönlendiren ve onlara şekil veren kişinin iç dünyası, duygu ve düşünceleridir.
Bu irade, davranışlarımızın güzel veya çirkin olmasını belirler. Yüce Allah’ın “Allah’a temiz bir kalp ile gelmenin dışında o gün, ne mal fayda verir ne de evlat.”[2] buyurduğu üzere, kalp temizliği aynı zamanda insanın Allah katında değerli olmasının da bir göstergesidir.
Kur’an, insanların nasıl doğru bir imana sahip olacaklarını ve Allah’a karşı yapmaları gereken ibadetlerin neler olduğunu öğretirken günlük hayatlarında sahip olmaları gereken ahlâki özelliklerin neler olduğunu da öğretmektedir.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de “And olsun ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Fakat iman edip salih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.”[3] buyurmaktadır. Buna göre, yaratılış itibarıyla diğer varlıklardan üstün olduğu hâlde insan, kötü huy ve davranışlara sahip olması durumunda son derece değersiz bir seviyeye düşebilecektir.
Allah’a iman edip imanının gereğince yaşayan insanlar ise böyle bir konuma düşmeyeceklerdir. Nitekim güzel ahlâk sahibi insanlar diğer insanlar tarafından sevilen kişiler olacakları gibi, Allah tarafından da mükâfatlandırılacaklardır.
Kur’an, doğru ve yanlışları ortaya koymak suretiyle güzel ahlâka kaynaklık etmektedir. Mesela dürüst olmak, yalan konuşmamak, insanları aldatmamak, anne babaya karşı gelmemek, insanların arkasından konuşmamak, büyüklenmemek, insanları küçük görmemek gibi pek çok ahlâki güzelliğe doğrudan işaret etmektedir.
Aynı şekilde Kur’an, ahlâki özellikleri nedeniyle kurtuluşa eren veya yok olup giden önceki toplumların yaşamlarından örnekler vermek suretiyle de güzel ahlâka kaynaklık etmektedir.
Yaşantısı bizler için uyulacak güzel bir örnek olarak sunulan Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ahlâkını anlatan, “O’nun (Hz. Peygamber’in) ahlâkı Kur’an’dı.”[4] şeklindeki Hz. Aişe Validemizin beyanı Kur’an’ın, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şahsında örnekliğe dökülmüş bir ahlâkî rehber olduğunu da göstermektedir.
Müslüman’da bulunması gereken ahlâkî güzelliklerden bazılarına göz atalım: Kur’an’dan hareketle söyleyecek olursak kâmil bir mü’min şu hasletlere sahip olmalıdır: Dürüsttür, sadakat ehlidir. Tevazu sahibidir. Sabırlıdır. Hoşgörülüdür. Cömerttir, cimrilik yapmaz. İffetlidir. Adildir. Merhametlidir...
Kehf Sûresi 30. ayette “İman edip salih amel işleyenler bilmelidirler ki biz güzel iş yapanların karşılığını asla zayi etmeyiz.” buyrulmaktadır. İmanımızı kemale erdiren ise mü'minin en temel özelliği olan güzel ahlâktır. Güzel ahlâk, peygamberlerin vahiyden sonra ümmetlerine bıraktığı en büyük mirastır.
Ahlâkî erdemleri kuşanmak ve kötü davranışlardan kaçınmak, mümin için vazgeçilmez bir sorumluluktur. Allah Rasûlü (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Mü’minlerin iman bakımından en olgunu, ahlâken en güzel olanıdır.”[5]
Bizler, Rabb’imizin “Sen, elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” diye Kalem Sûresi 4. ayetinde övdüğü ve güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderdiği bir Peygamber (s.a.v.)’in ümmetiyiz. Öyleyse ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz gibi bizler de imanımızı hayatımızın her alanına yansıtmaya ve onun yüce ahlâkını kuşanmaya gayret edelim. İmanın aile hayatına yansıması iffettir, nezakettir, sevgidir, merhamettir; birbirini üzmekten ve kırmaktan kaçınmaktır.
İmanın ticaret hayatına yansıması doğruluktur, dürüstlüktür; hak etmediğine el uzatmamak, hak edenin karşılığını eksiksiz vermektir. İmanın sosyal hayata yansıması saygıdır, güvendir. İmanın eğitim hayatına yansıması bildiğiyle amel etmek, bilgi ve tecrübesini insanlığın faydası için kullanmaktır. Hayırlı nesiller yetiştirmek için mücadele etmektir. Hâsılı, imanın hayatımıza yansıması Allah’ın emirlerine titizlikle riayet etmek ve onun yarattığı mahlûkata şefkat nazarıyla bakmaktır.
“Allah’ım! Senden güzel ahlâkla bezenmiş sağlam bir iman ve ebedi kurtuluşa ulaştıracak ameller bahşetmeni istiyorum.”[6]
Müslüman ahlâkının cevheri, dinidir. Yegâne önder ve örneği ise, Kur’an’ın canlı örneği ve tercümanı Peygamber (s.a.v.)’dir. Çünkü Yüce Yaratıcı, O’nu insanlığın önüne model olarak koymuş ve uyulmasını salık vermiştir. İşte şu ayet-i celile ve devamında gelen hadis-i şerif bunu ifade ediyor:
“Sen en yüce ahlâk üzeresin.”[7] “Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim.”[8] Allah (c.c.), Peygamberinin ahlâkını önce inşa ediyor, sonra övüyor, daha sonra da biz Müslümanlardan böyle olmamızı bekliyor.
İslâm, geçmişte bu prensiplere göre ahlâklanmış Müslümanlar sayesinde kendisini diğer insanlara kabul ettirmişti. Müslümanlar olarak Allah rızası için, “hürmet, hizmet, merhamet, edep, hayâ, nefse hâkimiyet, tevazu, adalet” gibi güzel ahlâk örneklerini benimseyerek “yalan, küfür, lânet okuma, alay etme, kibirlenme, koğuculuk yapma, gıybet etme, riyâ, cimrilik, kıskançlık” gibi çirkin şeylerden de uzak durarak hem Allah’a hem kendimize hem hemcinslerimize hem de çevremize karşı güzel ahlâk prensiplerini sergileyelim. Peygamber Efendimiz’in “Müslüman, insanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir.”[9] buyruğuna uyalım ki hem dünyamız hem de ahiretimiz güzel olsun.
[1] 91/Şems, 9-10.
[2] 26/Şuara, 88-89.
[3] 95/Tin, 4-6.
[4] Müslim, Müsâfirîn, 139.
[5] Ebû Dâvûd, Sünnet, 15.
[6] İbn Hanbel, II, 321.
[7] 68/Kalem, 4.
[8] İbn Hanbel, Müsned, II, 381.
[9] Müslim, İman, 14.
Sümeyye Büşra YILDIZ
YazarToplumu toplum yapan millî ve manevî değerlerdir. Gelenek ve görenekler bunların arasında yer alır. Gelenek ve göreneklerimiz insanın köklerini hatırlatır. Bunların uygulanması, bilinmesi duygusal ola...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Depremlerde maddî kayıplar olur. Bir zaman sonra bunlar giderilir. Manevî kayıplarsa hemen giderilemiyor. Aylarca hatta yıllarca bunun etkileri devam ediyor. Ruhsal yönden yaşanan problemlerin etkisin...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Kısık sesle içimizden düşünmekti hayaller… Ve o hayallere yürüdükçe insan! İnsan olduğunun, üreten olduğunun farkına varacaktı.İşte o hayallerin sahiplerindendi Mehmet Akif Ersoy. “Bir Âsım nesli” diy...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Beşiklerden mezarlara giderken,Günden güne katlanıyor günahım,Ömrümüze yıllar vedâ ederken,Kulluğunla gönenir mi sabahım?Tövbemizi kabul eyle Allâh’ım!..Yâ Rab bizi, kenetlenmiş saf eyle,Affa lâyık ol...
Şair: Halil GÖKKAYA