Gelin, Kardeş Olalım
İslâm kardeşliği, Allah’ın mü’minler arasına koyduğu öyle yüce ve değerli bir hukuktur ki hakkıyla yapıldığı zaman mükâfatı çok büyüktür. Toplumun huzur, sevinç ve mutluluk kaynağıdır. İslâm kardeşliği; bütün mü’minleri gönlün muhabbet iklimine alabilmek, samimi ve candan bir dost olabilmek, kardeşinin sevinciyle sevinip derdiyle dertlenmek, zor zamanında teselli kaynağı olup gerektiğinde nefsinden fedakârlıkta bulunabilmektir.
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki nebi değildirler, şehit de değildirler, fakat kıyamet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebiler ve şehitler imrenerek bakacaklardır.”
Ashab-ı kiram; “Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de, biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim yâ Rasûlallah!” dediler.
Rasûlullah (s.a.v.); “Bunlar öyle bir kavimdir ki aralarında ne akrabalık ne de ticaret ve iş münasebeti olmaksızın, sırf Allah rızası için, birbirlerini severler. Vallahi yüzleri bir nurdur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar (kıyamet günü) korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler.”[1] buyurdu ve peşinden şu âyeti okudu: “Bilesiniz ki Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar ki Allah’a iman etmişlerdir ve hep takva ile (kalben Cenâb-ı Hakk’a olan yakınlıkları sâyesinde) korunup dururlar. Onlara dünya hayatında da ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu, en büyük kurtuluştur.”[2]
Hadis-i şerifte; “Yedi sınıf insan vardır ki Allahu Teâlâ, onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, kendi (Arş’ının) gölgesiyle gölgelendirir… (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allah için seven, bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gerçekleşen iki kişidir…” buyrulur.[3]
Böyle kâmil mü’minlerin din kardeşlerine duydukları muhabbetin temel gayesi, Allah’ın rızasına erebilmektir. Din kardeşinin duasından istifade etmek, onunla ülfet ve ünsiyet kurmaktaki tek niyet, Allah’a yakın bir kul olabilmektir. Nitekim tasavvufta “yol kardeşliği” demek olan “ihvanlık” da Allah’a giden yolda yardımlaşmayı, dinî ve manevî meselelerde birbirini desteklemeyi, kardeşinin eksikliğini telafi etmeyi ve onun dert ortağı olmayı ifade eder ki İslâm kardeşliğinin çok ince ve derin bir hassasiyetle yaşanmasıdır.
İslâm kardeşliği öyle ulvî bir bağdır ki gelip geçici arkadaşlıklarla hatta ömürlük dostluklarla, dahası, ana-babadan gelen kan ve nesep kardeşliğiyle bile kıyaslanamaz. İslâm kardeşliği, dostluğun da zirvesini teşkil eder. Hz. Ebu Bekir (r.a.) ki Allah Rasûlü’nün “Yâr-ı Gâr”ı, üçüncüleri Allah olan iki kişinin ikincisi, Sıddîk-ı Ekber!.. “Bütün kapılar kapansın, yalnız Ebu Bekir’inki açık kalsın.”; “Ebu Bekir benden, ben de ondanım.” şeklinde nice Peygamberî iltifata ve Allah Rasûlü’yle devamlı kalbî irtibat hâlinde olduğu için “nebevî esrarın en yakın mahremi” sıfatına mazhar bir insan! Fahr-i Kâinat Efendimiz, bu aziz sahabesiyle olan dostluk mefhumundan bile daha üstün tutuyor İslâm kardeşliğini… Nitekim Hz. Ebu Bekir’in hayatında da İslâm kardeşliğinin zirve tezahürleri müşahede edilmiştir.
İslâm kardeşliğinin en mühim şartlarından biri de vefadır. Yâni kardeşliğiyle hayatı boyunca muhabbeti devam ettirmek, vefatından sonra da aile efradı ve ahbabıyla muhabbeti sürdürüp onu hayır dualarla yâd etmektir. Cenâb-ı Hak, gerçek İslâm kardeşliğinin nasıl olması gerektiğini anlamamız için, bizlere ensar ve muhacir kardeşliğini örnek gösteriyor. Onlara bakarak kendi hâlimizi mizan etmemizi murat ediyor. Peygamber Efendimiz’in muhacirlerle ensar arasında gerçekleştirdiği kardeşlik anlaşması, eşsiz bir fazilet tablosudur. Öyle ki ensar, âdeta mal beyanında bulunarak bütün varlıklarını ortaya koymuş, muhacir kardeşleriyle eşit olarak bölüşmeyi göze alabilmişlerdir. Buna mukabil, gönülleri birer kanaat hazinesi olan muhacirler de istiğna hâlinde; “Malın-mülkün sana mübarek olsun kardeşim, sen bana çarşının yolunu gösteriver, kâfi!” diyebilme olgunluğunu göstermişlerdir.
Onların daha nice fazilet tablolarıyla sergiledikleri bu kardeşliklerini Allahu Teâlâ takdir etmiş ve ebedî bir mesaj olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle zikretmiştir: “Muhacirlerden önce (Medine’yi) yurt edinenler ve imana sarılanlar (ensar), kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü gönüllerinde bir sıkıntı ve rahatsızlık duymazlar. İhtiyaç içinde kıvransalar dahi, mü’min kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler…” Haşr Suresi 9. ayet-i kerime, kardeşlik hukukunun birçok hükmünü ihtiva etmektedir. Buna göre İslâm kardeşliğinden maksat, sırf rahat zamanların ve çay-kahve sohbetlerinin dostluk ve yakınlığı değil, din kardeşinin zor gününde gösterilen yakınlık ve dert ortaklığıdır. Ayrıca kardeşini nefsine tercih edip fedakârlıkta bulunmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurur: “Mü’min, başkalarıyla ülfet eder (hoş geçinir) ve kendisiyle ülfet edilir. Kimseyle ülfet etmeyen ve kendisiyle de ülfet edilmeyen kişide hayır yoktur.”[4]
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim. Onları ne kadar da özledim!” buyurdu. Ashab-ı kiram; “Biz Sen’in kardeşlerin değil miyiz yâ Rasûlallah?” dediler. Efendimiz (s.a.v.) de; “Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.” buyurdular.[5]
Allah Rasûlü’nün sevgisine ve “kardeşlerim” iltifatına lâyık olabilmemiz için, ümmetin dertleriyle dertlenip din kardeşlerimizin hizmetinde bulunmamız zaruridir. Zira kuluna hizmet, Allah Teâlâ’ya hizmet; ümmetine hizmet de Peygamber Efendimiz’e hizmet gibidir.
[1] Hâkim, IV, 170.
[2] 10/Yûnus, 62-64.
[3] Buhârî, Ezân, 36.
[4] Hâkim, I, 73/59.
[5] Müslim, Tahâret, 39.
Sümeyye Büşra YILDIZ
YazarAllahu Teâlâ’nın insanlara verdiği her şey emanettir. İnsanın canı, bedeni, tasarruf ettiği malları, yiyip içtiği her şey Allah’ın bir lütfudur. Allah’ın diğer mahlûkattan farklı olarak insanlara verd...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Dostluk, aslında en şeffaf ve en mağrur kelimedir. Bizim “dost” dediğimiz, sağ yanımıza aldığımız ve her fırsatta şefkatli bir omuz saydığımız dostlarımızı seçerken dikkat etmemiz gereken en önemli şe...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Halilullah / Allah'ın Dostu (s.a.v.)Sevgili Peygamberimiz, göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'a ait olduğunu insanlara anlatıp Allah'ı yegâne dost edindi; O'nun yardımına mazhar oldu. Onun için b...
Yazar: Editör
Gazze’de yaşanan zulüm ve katliamı ne yazık ki tüm dünya seyrediyor. Filistin’de öteden beri devam edegelen ve özellikle de son günlerde Gazze’de gerçekleştirilen sivillere yönelik insanlık dışı katli...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ