Esmâü’l-Hüsnâ: El-Velî
Arapçada velî, Allah’a nispet edildiğinde, “yardım eden, kendisine duyulan sevgiye fazlasıyla karşılık veren, kendisini sevenlere dost olan, bütün bir varlığın işlerini üstlenen ve yerine getiren” mânâlarına gelir. Kur’ân sisteminde, Yüce Allah’ın velî oluşunun birçok yönü vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Velî, iyi kullarının işlerini üstlenen kimsedir. Velî’nin aslı, velâ’ sözcüğünden türemiş olup yakınlık demektir. Bunlar, kendilerine özel olarak nimet verilen ve mukarrabûndan olan kimselerdir. Bunlara örnek olarak; peygamberleri, sâdıkları, şehit ve sâlih kulları verebiliriz.
Velî, yardım eden demektir. Gerçek anlamda nâsır/yardım eden Allahu Teâlâ’dır. Nitekim bir âyette şöyle buyrulur: “Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Gafûr ve rahîm olan Allah’ın ikrâmı olarak, orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” Kaldı ki bir kudsî hadiste, Allah’ın velî kullarına olan yardımı şöyle anlatılmıştır: “Allah, bir kulunu sevdiği zaman onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur.”
Velî, seven anlamına gelir: “Allah, iman eden kullarının velîsidir.” Bu âyetteki velî, kullarını seven mânâsındadır. Yüce Allah’ın kullarının velîsi olmasına şu âyette de değinilir: “Biz, ona şahdamarından daha yakınız.”
Görüldüğü gibi Yüce Allah; dostlarına yardım eden, dostlarının düşmanlarını kahr u perişan eden, din düşmanlarını mağlûp eden ve onları zafere taşıyandır. Allah’ın kulunu dost edinmesi, kulun tüm işlerini yönetmesi; kulun Allah’ı dost edinmesi ise yalnız O’na kulluk etmesi ve boyun eğmesidir.
Aynı şekilde, Rabb’ini dost kabul eden velî kulların da bazı özelliklerinden bahsedilir. Bunlar; Allah’ın dostu, sevgili kulu, iman ve takvâ sahibi kimseler olup kulluk görevini hakkıyla yerine getiren ve O’nun rızâsını hak eden, görüldükleri zaman Allah akla gelen iyi kullardır.
Gerçek velî, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine bağlılıkta titizlik gösterir ve gönlünü, Allah’ı anmaktan alıkoyacak her türlü meşgûliyetten arındırır, imanî ve amelî konularda istikamet sahibi olur. Kalbini Allah’ı anmaktan alıkoyacak zihnî ve fikrî teşevvüşten uzak tutar.
Bu kalbî ve zihnî uyanıklık, ferdî ve içtimâi hayatın her alanında kendisini gösterir. Onlar, eli kârda gönlü yârda ve her an zikir hâlindedirler. Onlar; Allah’ı sever, O’nun sevdiklerini sever ve O’nun sevmediklerini sevmezler. Hatta onlar; ilâhî ahkâmın hâkim olması için çalışır, Allah’ın dostlarına yardımcı olur, düşmanlarını kahreder. Takvâ fiilinin muhatabı olan muttakîler, gerçek anlamda korunanlardır.
Sonuçta, iman ve amel bütünlüğüne sahip her mü’min, Allah’ın velîsidir. İslâm itikadına göre, Allahu Teâlâ fâil-i muhtardır: "O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır.” Bazı kimselerin sandığı gibi, Cenâb-ı Hak, vazîfeli meleklerinin dışında, kâinatın işlerini çekip çevirecek, tasarruf yetkisine sahip, insanların taleplerine cevap verecek veya onları cezâlandıracak velîler gibi beşer türünden görevliler tayin etmemiştir.
Velîlerin, yaşadıkları çağda, Allah’a ubûdiyet ve insanlara dinî alanda rehberlik yapmaktan başka görevleri yoktur.
Editör
Yazarİnsanlar eşit olarak doğarlar, eşit olarak ölürler. Doğumla ölüm arasındaki çizgi zaman zaman eşitsizlik ve farklılık meydana getirir. Birimizin diğerimizden insan hakları yönünden hiçbir farkı yoktur...
Yazar: Editör
Depremlerde maddî kayıplar olur. Bir zaman sonra bunlar giderilir. Manevî kayıplarsa hemen giderilemiyor. Aylarca hatta yıllarca bunun etkileri devam ediyor. Ruhsal yönden yaşanan problemlerin etkisin...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Okuyanlar bilir; zaman zaman buradan ailemle, özellikle annem ve babamla ilgili yazdıklarım olmuştur. Her ikisi de çok özel insanlardı. Yaşadıkları dönemlerde millet olarak çok çalkantılı dönemlerden ...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Yüce Allah’ın insanların kalbine yerleştirmiş olduğu merhamet duygusu, insanı iyilik yapmaya, diğer canlılarla ilgilenmeye ve yardım etmeye yöneltir. Ahlaki erdemler insanların bütün canlılara sevgi i...
Yazar: Editör