Esmâü’l-Hüsnâ: el-Muahhir
Arapça’da el-Muahhir, “geriye bırakan, erteleyen” anlamlarına gelir. Bu isim, Kur’ân-ı Kerim’de isim kalıbıyla değil, fiil kalıbıyla yer almıştır.
Mü’min açısından dünya hayatı bir sınanma yeridir. Yerine göre zenginlikle fakirlikle, açlıkla toklukla, kadın ya da erkek olmakla, iyilerle kötülerle, başarı ile başarısızlıkla, gençlikle yaşlılıkla, makamla mevkiyle, korkuyla sevgiyle, ölümle dirimle vb. birçok olayla sınanmaktayız.
Beşerî planda elden gelenler yapıldıktan sonra sonucun başarısızlıkla sonuçlanması, ya da bizimle aynı koşuda yer alanlardan geride kalmamız övünülecek ya da dövünülecek bir şey değildir. Burada, inancımızın devreye girmesi gerekir. İnsan, sıkıntı ânında ferahlık hissedebiliyorsa olgun bir mü’minlik vasfını elde etmiş demektir.
İsyan etme ya da sızlanma yerine İlâhî hükme rızâ göstermelidir. Mü’min bir kimsenin kendince itaatının çokluğuna güvenmesi ya da masiyet ve günahının çokluğundan dolayı ümitsizliğe düşmesi doğru değildir. Yüce Rabb’imizin el-Muahhir olduğuna inanan bir mü’min, havf ve reca, korku ve ümit arasında bir hayat yaşamalıdır.
Biz mü’minler, hayatımızda işler olumlu gittiği zaman bu başarıyı kendi gayretimize ve çabamıza bağlarız. Fakat işler başarısız gittiği zaman hemen gündemimize kader-i ilâhiyi alırız. İşlerin iyi gitmemesi, bir erteleme ve geri bırakılma olarak görülür.
Hiç şüphesiz, konunun “şer problemiyle” de yakından ilişkisi vardır. İnsan hayatında şer, istenmeyen, arzu edilmeyen bir fiildir. Bu kelime; nitelikleri düşük olan, hoşa gitmeyen, işe yaramayan ve değersiz olan söz ve başımıza gelen olaylar hakkında kullanılır.
Ona göre, her şer gibi görülenin zımnında hayır vardır. Acı ve ıstıraplar, nihâi iyiliğimiz için tahammül etmemiz gereken tedaviler gibidir. İnsanlar gerçek merhameti yanlış anlıyorlar ve acı verenin merhametsiz olduğunu düşünüyorlar; hâlbuki bu, her zaman için böyle değildir. Duygusal bir anne, çocuğuna acı veren bir tedaviye karşı çıkarken, akıllı bir baba buna razı olur.
Özetle, Yüce Rabb’imizin el-Muahhir isminden çıkaracağımız sonuç, bizler O’nun geri bırakan ve erteleyen anlamına gelen el-Muahhir ismine iman ediyoruz. Mü’min kimse, herhangi meşrû olan bir işi gerçekleştirmede elinden gelen çabayı göstermesine rağmen başarılı olamıyorsa “tevekkül” inancını devreye sokmalıdır.
Bu işi başaranlardan geriye kalmasını olumsuz olarak yorumlamamalı, bu işteki başarısızlığının, insani hatanın dışında ilâhî hikmetle de bir bağlantısı olduğunu düşünmelidir. Olayı, kendisi hakkında kötü ya da bir kayıp olarak telakki etmemeli, aksine, yararı olan bir sonuç olarak değerlendirmelidir.
Editör
Yazarİnsanlar dünyaya ümmî olarak gelirler. Yani insanlar annelerinden doğduğunda bedenleri çıplak, beyinleri ve kalpleri saf, yalın, arı ve duru bir haldedir. İnsan, fıtratında yer alan hem iyiye hem de k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Hulûsi kalp ile kapına geldim,Hakk’ın has kulusun inandım bildim,Ben ki uzaklarda bir garip güldüm,Hulûsi Efendi şeyhim efendim.Darende’ye doğan aysın, güneşsin,İlim ocağında sevgiye eşsin,Ulaştır sev...
Şair: Rabia BARIŞ
Eğitimin amacı, insanlara istenen ve kalıcı değişiklikler kazandırmaktır. Burada önemli olan “istenen” kelimesidir. İstenilen şey, bir toplumun gelecekte huzurlu ve düzenli olabilmesi için gerekli ola...
Yazar: Editör
Mes'ûd / Mutlu Mutluluk Asrının Ve Bütün Zamanların Sultanı (s.a.v.)Sevgili Peygamberimiz’in mübarek isimlerinden biri de “Mes'ûd/Mutlu” idi. Peygamberimiz’in yaşadığı dönemi tanımlamak için kullanıla...
Yazar: Editör