Esmâü’l-Hüsnâ: El-Hak
Hak, "mutâbakat ve muvâfakat" anlamına gelir. "Hak", vâkıaya (realite) uygun olan hükümdür. Hak ihtivâ etmesi itibariyle sözlere, inançlara, dinlere, mezheplere de "hak" adı verilir. Hakkın karşıtı, bâtıldır. Sıdk (doğruluk) tabiri, özellikle hak sözleri ifade etmekte kullanılır. Sıdkın karşıtı ise, kizb (yalan)'dır.
Aklın inkâr edemeyeceği derecede, sâbitliği ve mutlak varlığı kesin olan sadece Yüce Allah'tır: "Allah, haktır." "Vâcibu'l-vücûd" olan Cenâb-ı Hak, varlığı kendisinden olup, hiçbir yönden başkasına muhtaç olmayan ve hiçbir noksanı kabul etmeyen, ezelî ve ebedî bütün kemâl sıfatlarını kendinde toplayandır.
Kur’ân-ı Kerim'de, "Ey insanlar! Siz hepiniz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise (her şeyden) müstağnî (onlara muhtaç değil)dir, övülmeye layık olandır." buyrulur. Bu bağlamda, el-Hak ismi, O'nun güzel isimlerindendir. Çünkü varlığı ve ulûhiyyeti kendisindendir. Hak ile hakîkatin bütün mertebeleri O'nundur.
Her hakîkatin kendisinden alındığı, zâtıyla var olan hakîki mevcûd Yüce Allah'tır. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.), "Allah'ım! Sensin Hak. Senin va'din de hak, sözün de hak. Sana kavuşmak da haktır." buyurmuşlardır.
El-Hak vasfına sahip olan Yüce Allah'ın fiillerinde hikmet vardır. Âlemde hiçbir şey hikmetsiz ve amaçsız değildir. Gerek O'nun yarattığı varlıklarda hikmetli yaratılış ve gerekse yaratılanları koruma ve rızık verme eylemi, doğrudan O'nun kemâl sıfatlarıyla ilişkili olan Hak isminin varlıktaki tecellîsinin sonucudur.
Zulüm, cevr ve abeslik gibi tüm olumsuz sıfatlar Allah'tan nefyedilmiştir. Her şey O'nun hâkimiyetinde tecellî etmektedir. Bütün bu nitelikler, O'nun "hak" vasfına sahip olduğunu gösterir.
Yüce Allah'ın el-Hak isminin başta gelen semeresi, O'nun varlığına birliğine inanç konusunda ‘hak' olduğunu bilmektir. Her insan, ilâhî yazılım olan fıtratın bir gereği olarak, hakkı ve hakîkati idrak edebilecek düzeyde yaratılmıştır. Bu bağlamda, Yüce Allah kullarına yol göstermiştir: "Varlığımızın delillerini (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur’ân'ın gerçek olduğu onlara belli olsun.
Rabb’inin her şeye şâhit olması yetmez mi?" Gerçekten de başta insanın kendisi olmak üzere, onu çevreleyen bütün bir varlığın DNA'sı biriciktir. "Önyargı" bağlarından kurtulmak, hakla yüzleşmenin ilk basamağıdır. Bu işi âhirete bırakmamak gerekir: "O gün Allah, onlara kesinleşmiş cezâlarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir." O hâlde, el-Hak Olan'a güvenip dayanmaktan başka çıkar yol yoktur.
Editör
YazarZü’l-Celâli Ve’l-İkrâm: Azamet ve Kerem SahibiZü’l-Celâli ve’l-İkrâm, “azamet sahibi, yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh ve kemâl sıfatlarıyla muttasıf olmak” anlamında “azamet ve kerem sahibi” demek...
Yazar: Editör
Sevgili okurlarımız;Yaz tatili boyunca güneşle oynadınız, dondurmalar yediniz, belki denize gittiniz, belki de dedelerinizle, ninelerinizle zaman geçirdiniz. Şimdi yeni bir serüven zamanı geldi: Okul ...
Yazar: Editör
El-Afüvv: Çok Affeden, Çok BağışlayanAllah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-Afüvv’; çok affeden, çok bağışlayan anlamındadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim'de, "Hiç şüphesiz ki Allah, çok affedendi...
Yazar: Editör
Fetih ruhu, İslâm'ı kabul etmiş milletler için en önemli değerlerden biridir. Her milletin geçmişinde, ona yol gösteren, heyecan ve umut aşılayan birtakım değerler vardır. İnsanlar bu değerler etrafın...
Yazar: Editör