Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi ve Maneviyat İzi
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.), sırat-ı müstakîm üzere manevîyat çizgisinde hakîkate ulaşmayı hedef kılmıştır. O; zikir çekmenin, râbıta uygulamalarının, murâkebe hâlinde bulunmanın ve halvet uygulamalarını gerçekleştirmenin asıl amacının, hakîkate erme yolunda birer araç olarak görmektedir.
Onun ifadesine göre, tasavvuf yöntemlerini bilmeyen kişiler, bu uygulamaları anlamadan eleştirilerde bulunmaktadır. Ancak tasavvuf yolunun inceliklerine hâkim olanlar, dışarıdan yapılan bu eleştirileri önemsememektedir. Tasavvuf yoluna baş koymuş olan sâlikler, kendilerini yâr-i hakîkî’ye vuslâta erdirecek gerçek yolun benimsedikleri tasavvuf yolu olduğuna tam bir inançla bağlıdırlar.
Osman Hulûsi Efendi, bu tasavvuf yolunun önemine ve dervişlik sanatının kıymetine özellikle vurgu yapmaktadır. Bir beytine bu durumu özetlemektedir:
“Hulûsî kûy-ı yâra kazsalar mezârımız dostlar
Yolunda öldü derler başka ne günâhımız vardır”
Bu beytinde, Hulûsi Efendi (k.s.) kabrinin sevgilinin diyârına, yani kûy-ı yâre kazılmasını istemektedir. Bir insanın sevdiğiyle hayattayken olduğu gibi, öldükten sonra da birlikte olmayı arzulaması, aşkın doğasında vardır. Aşk, fedakârlık gerektirir ve kişi sevdiği uğruna her şeyden vazgeçmeye hazır olmalıdır.
Osman Hulûsi Efendi (k.s.), bir şiirinde Nakşî Tarikatı’na mensup olduğunu ve bir Nakşî dervişi olarak Kur’ân ve sünnet doğrultusunda yaşamak istediğini ifade etmektedir. Hak davasına gönülden inanmakta ve Nakşîlik yolunun doğru yol olduğunu dost düşman herkese göstermektedir.
Müritlerini, yakınlarını ve dostlarını Nakşîlik usûlünü benimsemeye çağırmakta, dervişlik yolunda eleştirilerden korkmamalarını öğütlemekte ve gerektiğinde inandığı dava uğruna canını vermekten çekinmediğini ilân etmektedir:
“O Şâh-ı Nakş-bend’in bendesiyiz bâb-ı lutfunda
Sırât-ı müstakîme muttasıl dergâhımız vardır”
Osman Hulûsi Efendi (k.s.), kişiyi Hak yoluna sevk eden en önemli etkenin temiz ve seçkin bir mürşid-i kâmilin diriltici nazarı olduğunu belirtmektedir. Tasavvuf dünyasında her türlü sorunun çözümü mürşid-i kâmile bağlılık ile mümkündür.
Tasavvuf yolunda mürşid-i kâmiller, müritlerinin dertlerine dermân olur. Hulûsi Efendi (k.s.), seyr u sülûk eğitimine başladığında mürşidi İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin dergâhını manevî bir otağ olarak görmüştür. Bu otağda kurbiyet makamına ulaşmıştır.
Hakk’a yakınlık makamına erişince, toprak gibi tevâzû göstermiş, mekânsızlık sırrına erip belirsiz bir duruma bürünmüş, çeşitli rûh hâllerinden geçmiştir. Hulûsi Efendi (k.s.), İhramcızâde Hazretleri’nin dergâhını izzet ve şeref kapısı olarak kabul etmiş, mürşidinin huzuruna çıkmakla can bulduğunu, hayat kazandığını ve izzete kavuştuğunu ifade etmiştir.
Sevgiliyle bir olanlar, ikiliği ortadan kaldırmış, benlik davasını bırakmış, sevgilinin dünyasına dalmışlardır. İhramcızâde (k.s.)’nin öğütlerine uyanların, Kur’ân’a sıkı sıkıya sarıldıklarını, onun dergâhında Kâbe’de, Medine’de hissedilen ulvî duygulara benzer bir iç huzuru bulduklarını ve kopmayan sağlam bir ipe tutunduklarını belirtmiştir.
Hulûsi Efendi (k.s.), gurbette kalmamak ve Karibullah’ın dergâhına varmak gerektiğini tavsiye etmektedir. Onu ezelde tanıyıp sevenler, bu dünyada da ona yakın olmuşlardır. Hulûsi Efendi (k.s.), İhramcızâde Hazretleri’nin ayağının tozunu gözüne sürme yapmanın, onun dünyasına nazar edebilmenin, hakka’l-yakîn mertebesine erişmeye vesile olduğunu belirtmektedir.
Hulûsi Efendi, tasavvuf yolunda elde ettiği olgunluğu, varlığını bu yolda yok etmekte bulmuştur. Bu dünyada toprak gibi mütevâzı olanların yerinin Arş-ı Âlâ olduğunu düşünmüştür. Bu tevâzu anlayış ve mürşidine olan bağlılığı ile tasavvuf yolunu takip etmiştir. Bizlere düşen de onların izinden yürümektir. Selâm ile.
Kemal DEMİR
YazarMilletin oluşmasında vatan, dil, ideal ve kültür birliğinin önemi çok büyüktür. Bir toplumun sahip olduğu maddî ve manevî değerler bütününe kültür denir. O da zaten diğer toplumlardan ayıran en belirg...
Yazar: Kemal DEMİR
İlk okunan kitaplar unutulmaz. Tanışılan ilk yazarlar da. İyi bir edebiyat okuyucusu olmak için yazarlarla, şairlerle bizzat görüşmek gerekmiyor tabii ki… Zira kitaplarını okudunuz mu zaten vicâhı bir...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Atalarımız İslâm dâiresine girdikten sonra ortak mirasa elden geldiğince katkıda bulunmaya çalışmış; bu medeniyeti geliştiren üç büyük milletten biri olmuş; İslâm inancının neticesi olan insan merke...
Yazar: Mahmut KAPLAN
1. Seher vaktinde güller açılıp bülbül figân eylerBu hâli anlara bâd-ı sabâ-yı câvidân eyler2. Gözün görmez velî yoksa o vech-i bî-nihânın kimO mahbûbun cemâlin kangı şeydir ki nihân eyler3. Gönül mih...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi