EDİTÖR’DEN MERHABA
Sevgili arkadaşlar; Kanuni Sultan Süleyman, son seferi olan Zigetvar’a gitmek üzere hasta olmasına rağmen, yola çıkmadan önce oğlu Selim’e anlamlı bir mektup bıraktı. Sanki öleceğini sezmiş gibi eline kalemi alıp, oğluna şu vasiyeti etti: “Benim candan sevgili iki gözüm nuru Selim Han’ım. Bu iki bazubendi ve bir cevherî al, sanduğu vakf eylemişimdir, iki cihan fahri Muhammed Mustafa’nın ruhuna sana vasiyet ederim. Dünya kimseye payidar değildir. Hak Teâlâ, Habibi Hazreti Muhammed (s.a.v.) hürmetine bu seferi mübarek edip gönül hoşluğuyla gelmeyi nasip ede. ” Oğluna mücevherle dolu bir sandık ve iki bazubent (kolçak) bırakıyor, bunları sat ve Cidde şehrine su getir, diye vasiyet ediyor. Dikkat edilecek olursa, hacıların su ihtiyacını karşılayacak suyolunu hazineden değil, kendi biriktirdiği paradan yaptırıyor. Kanuni, vefatından kısa bir süre önce Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye Zigetvar’dan yazdığı bir mektupta ahiret kardeşi olarak nitelediği ve hürmet gösterdiği bir âlimden dualarında kendisini unutmamasını isteyecek kadar da derin bir dünyaya sahiptir. Kanuni Sultan Süleyman, vefat ettiğinde sır dolu bir sandıkla beraber gömülmeyi vasiyet etmiştir. Oysa İslâmiyet’te böyle bir uygulama yoktur. Ebussuud Efendi merak eder hepimiz gibi. Açtırır sandığı. Bir de ne görsün? Sağlığında yapacağı işler için Şeyhülislam’dan aldığı fetvalar durmuyor mudur içinde! Bunun üzerine Ebussuud Efendi’nin ağladığı ve “Ey Süleyman, sen kendini kurtardın, bakalım ben nasıl kendimi kurtaracağım?” dediği rivayet olunur. Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda Kâbe-i Muazzama’nın en gayretli hizmetkârlarından birisi olmuştur. Mekke ve Medine’ye çok önemli hizmetler yapmıştır. Kanuni, gerek Harem-i Şerif’e, gerekse Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mescidine mermerden birer sanat eseri minber göndermiş, Harem-i Şerif’e iki yeni minare ilave ettirmiş, Peygamber Efendimizin doğduğu Hz. Âmine Validemizin evini yeni baştan inşa ettirmiş, Ayn-ı Zübeyde suyunu Mekke’ye akıtmış ve bu iş için kendi cebinden tam 100 bin altın sarf etmiştir.
Musa TEKTAŞ
Yazar
İnsanın iki önemli tarafı vardır: Biri nefs ve bir diğer yanı ise rûhtur. Nefs, rûhun emrine girerse, insan baştan ayağa rûh kesilir ve erdemin, olgunluğun, iyilik ve güzelliğin mekânı olur. Hulûsi Ef...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Tasavvufta mârifet; kişinin kendini tanıyarak Rabb’ini tanıması, Allah dostlarına âşinâlık kazanması, hakîkat bilgisine erişmesi ve irfân meclislerine kavuşarak, âriflerin sırrına vâkıf olması şeklind...
Yazar: Musa TEKTAŞ
- Kıymetli hocam öncelikle kısaca özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?- 1954 Elâzığ doğumluyum. Sırasıyla Malatya İmam-Hatip Lisesi, Erzurum Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldum. Görev itibarıyla ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Tasavvufî anlayışa göre hevâ ve heves nefstedir. Bazı sûfîler, nefs kavramıyla insanın kötü sıfatlarını ve isteklerini kasdederler. Nefs, tabiatında ebediyet arzusu, cimrilik, acelecilik, hırs, nankör...
Yazar: Musa TEKTAŞ