Editör’den...
Yüce dinimiz İslâm, bize her konuda orta yolu tarif etmiştir. Harcamalarda eli sıkı olmak veya israf etmek de iki yönüyle istenmeyen davranışlardır. Gerek temel ihtiyaçlarımız olan yeme-içme, giyim-kuşam, araba, ev ve eşya gibi maddî ihtiyaçları karşılarken gerekse nimet olarak verilen her türlü rızıktan istifade ederken aşırılıktan kaçınmayı ve itidalden ayrılmamayı emretmiş; savurganlık hastalığından, şatafat tutkusundan ve lüks arayışından kaynaklanan israfın her çeşidini yasaklamıştır. Servetin büyüyüp lüks uğruna harcanması sonucuna gitmemesi için malın zenginler arasında dönüp dolaşan bir meta olması İslâm tarafından reddedilmiştir. Bu yüzden lüks, şahıslar için hoş görülmediği gibi, toplum için de uygun olmayan bir davranış olarak kabul edilmiş ve hoş görülmemiştir. Çünkü lüks hayat, medeniyetin ve milletlerin de mahvolmasına meydan vermektedir. Huzur içinde medenice yaşamanın en önemli şartlarından biri hatta birincisi israf ve lüksten kaçınmaktır. Aksi halde medeniyet, dolayısıyla medenice yaşama yok olur gider. Cenab-ı Hak bir âyet-i kerimesinde, bir kavmin helak olma sebebini lüks içinde yaşayanların yaşantılarında devam etmeleri olarak belirtmektedir. İsrâ Suresi’nin 16. ayetinde mealen: “Herhangi bir beldeyi imha etmek istediğimizde, oranın nimet ve refahın kendilerini şımartmış olduğu, lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar dinlemez, fısk u fücura devam ederler. Bu sebeple, orası hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.” buyurmaktadır. Bu âyet-i kerimenin tefsirinden de anlaşılacağı üzere, o kavim lüks içinde yaşadığı ve kendisini düzeltmediği gibi fısk u fücura devam ettiğinden dolayı yerle bir edilmiştir. Bundan asıl çıkartılması gereken ders ise lüks tutkusunun Allah’ın gazabına sebep olabileceğidir. Ancak buradaki lüksü, ileri teknoloji ürünü aletleri evimize sokmamak şeklinde anlamak yanlıştır. Burada lüksten; haram olan içki, kumar, fuhuş, aşırı giyim ve kişinin maddi gücünün üzerinde gereksiz harcamalar, gurur, kibir, şan ve şöhret için ziyafet düzenlemeler gibi harcama ve yaşantılar kastedilir. İnsan, maddî zenginliğinin kendisini şımartmasına, lüks ve israfa sürüklemesine asla fırsat vermemelidir. Diğer taraftan ise, lüks ile çağın gelişmiş teknolojisinden faydalanmayı birbiriyle karıştırmamak gerekir. Çağın mevcut gelişmelerine ayak uydurmalı, hayatı kolaylaştıran, pratikleştiren, zaman kazanmaya vesile olan her türlü yeniliğe açık olunmalıdır. Lüks ise, kişinin olduğundan fazla görünmeye çalışması, aşırı derecede tüketim tutkusuna sahip olması şeklinde anlaşılmalıdır. Bir manada lüks, sade ve gösterişsiz bir yaşamın zıddıdır. İsrafa neden olan sebeplerden biri de gösteriş tutkusudur. Gösteriş için yapılan harcama, bizlere sevap kazandırmadığı gibi, malımızın da heba olup gitmesine sebep olmaktadır. Allah rızasını esas almayıp herhangi bir dünyalık için gösterişle yapılan amellerden Cenab-ı Hak hepimizi muhafaza etsin.
Musa TEKTAŞ
YazarAllah, Yüce Yaratıcı’mızın özel adıdır. Biz, her şeyi yoktan var edenin Allah olduğuna inanırız. Her şeyin sahibi ve yöneticisi O’dur. Onun eşi ve benzeri yoktur. Allah’ın zatını göremeyiz ama varlığı...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Tasavvuf ehli zikri; ruhlar yaratılırken “elest bezmi”nde Allah’a söz verenlerin bu dünyada hatırlanması olarak tarif ederler. Çünkü Cenâb-ı Allah, âyetlerde insanı hatırlamaya davet etmektedir. İnsan...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Hifa Hatun (r. anhâ) güler ve güzel yüzü ile en dikkat çeken Medine kadınlarındandır. Kendisine gelen izdivaç tekliflerini -ki bunlar içinde Habeş kralı Necaşi’nin teklifi de vardır- reddeder, sadece ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Tasavvuf ehli; gayret, nusret ve ilâhî lütufla bazı mertebelere ulaşır. Bunlardan âbidler, zâhidler ve ârifler kâbiliyet ve mertebeleri yönüyle farklı konumlarda değerlendirilirler. Âbidler çok ...
Yazar: Musa TEKTAŞ