Editör: Zulüm Altındaki Filistin

Filistin, zengin tarih ve misafirperverlikle şekillenmiş bir ülkedir. Ünlü şehirleri arasında Kudüs, Beytullahim, El-Halil, Eriha, Nablus, Ramallah, Gazze, Cenin, Tulkerem, Selfit, Tubas, Kalkilya, Refah ve Han Yunus bulunmaktadır. Bu mukaddes topraklar, dünyanın üç ana semavi dini için özel bir öneme sahiptir.

Filistin, tarih öncesi asırlardan itibaren farklı kültürlerin buluşma noktası olmuş ve birçok ünlü ziyaretçinin defalarca uğradığı bir ziyaret noktası hâline gelmiştir. Coğrafî konumu, Akdeniz kıyısı, Ürdün Nehri ve Afrika ile Orta Doğu arasındaki yolların kavşağında yer almasıyla dikkat çeker. Filistin'in her şehri veya beldesi, ziyaretçilere zengin tarihini ve farklı medeniyetlerin birlikteliğini hatırlatmakta iken bu güzel ülke maalesef iki aydır bombalar altında kalmış ve on binden fazla şehit vermiştir.

Filistin, bugün, ziyaretçilere sunduğu misafirperverlik, konforlu konaklama yerleri, kaliteli lokantaları, gelişmiş sanat sergileri ve diğer hizmetlerinin kalitesi ile değil mabetleri ve hastaneleri bile Siyonist İsrail’in bombaları ile yok edilmekle anılır olmuştur.

Sanatçıların ürettiği eserler, el işi ürünler, turistik, tarihî, dinî mekânlar ve Filistin'in çeşitli güzellikleri bilerek yok edilmektedir. Filistin’e şimdilerde Filistin halkının mizah anlayışı, cana yakınlığı ve kültürünün aydınlık yüzü yerine üzüntü ve yas ortamı hâkim olmuştur.

Mescid-i Aksa, Harem-i Şerif olarak da bilinir ve çevresindeki Kubbetü’s-Sahra Mescidi’ni de içerir. Müslümanlar için Mekke'deki Kâbe ve Medine'deki Mescid-i Nebevî’den sonra en kutsal üçüncü mekân olarak kabul edilen Mescid-i Aksa, 140.900 metrekarelik büyük bir alana sahiptir.

Binanın kurşunlu kubbesi ve Halife Velid bin Abdülmelik tarafından Miladi 709-715 yılları arasında inşa edilen mescit, Eski Şehir'in beşte birini oluşturan bina, bahçe ve avlularıyla dikkat çeker. Mescidin inşası en az altı kez tekrar edilmiş ve şu anda asıl mescitten sadece az bir kısım kalmıştır.

Kubbetü’s-Sahra Mescidi, Harem-i Şerif'in bir parçası olarak kadim Kudüs'ün Müslüman Mahallesi'nde yer alır. İslâm âleminin en eski ve görkemli ibadet mekânlarından biri olarak kabul edilen bu mescit, Miladi 7. asrın sonlarında Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa edilmiştir.

Dışarıdan sekizgen bir yapıya sahip olan mescidin altın kaplama parlak bir kubbesi vardır, bu nedenle Kubbetü’s-Sahra’nın sanat eseri niteliğindeki eşsiz mimarîsi harika olarak kabul edilir.

Gazze, Miladi 636 yılında Müslümanların hâkimiyetine geçmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ikinci dedesi Haşim bin Abdümenaf'ın defnedildiği yer olarak ün kazanmış ve aynı zamanda İmam-ı Şafiî'nin doğum yeri olarak bilinmektedir. Selahaddin Eyyubî, 1187 yılında şehri Haçlılardan geri almış ve Eyyubî Devleti'nin bir parçası hâline getirmiştir.

Gazze, Memlûklüler Dönemi’nde bölgesel bir başkent olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun 1516'da egemenliğine girmesiyle Filistin eyaletinin başkenti olarak kabul edilmiştir.  Gazze, önemli bir ticaret merkezi hâline gelmiş ve Mısır, Filistin ve Arap Yarımadası arasındaki ana ticaret yolu üzerinde bir istasyon olarak öne çıkmıştır.

1918 ile 1948 yılları arasında İngiliz mandası altına alınmış, sonra 1948 ile 1967 yılları arasında Mısır'ın egemenliğine geçmiş, son olarak da 1967'de İsrail işgal güçleri tarafından tamamına yakını ele geçirilmiştir. 1995 yılında Filistin Ulusal Otoritesi'nin buraya taşınmasıyla Gazze, ikinci kez halkının hâkimiyetine geçmişse de bu günlerde maalesef büyük bir zulüm ve soykırımla karşı karşıya kalmıştır.