DOST SIRRINA MİHMÂN OLMAK
"Gerçek aşk katre iken ummana karışmaktır; bir
damlanın uçsuz bucaksız bir denize kavuşarak yok
olması¸ ya da gerçekten var olması."
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)¸ Dîvân'ında baştan sona ilâhî aşkı anlatmaktadır desek yerinde olacaktır. Bu aşk¸ kimi zaman gazel ve mesnevîlerle terennüm edilmekte¸ kimi zaman ise kıt'a¸ rubâî¸ müfred ve mısralar hâlinde söze dökülmektedir. Ama hepsinde dikkat çeken husus¸ bu ulvî duygunun saf¸ hâlisâne ve coşkun bir edâ ile dile getirilmesi; sanat kaygısı gütmeksizin nazma dökülmesi olmuştur.
İşte¸ "Düştünse aşkın dâmına" diye başlayan bu tür manzûmelerden birisi
Aşktan¸ aşk tuzağından¸
Dost sırrına mihmân olmaktan¸
Zerre iken kân¸ katre iken ummân olmaktan¸
Nûra inkılâb eden nârdan¸
Makâm-ı hayrete ermekten¸
Sevgiliye kavuşmanın bayram oluşundan¸
Ve sonunda handân olmaktan¸ mutluluğa ermekten bahseden bir manzûme:
1. Düştünse aşkın dâmına
Bî-ad u san olsan gerek
Erip visâli kâmına
Bir özge cân olsan gerek
Âşık tıpkı bir kuş gibidir. Sonunda aşk tuzağına yakalanır. Bu esaret¸ istenmiş¸ arzu edilmiş bir tutsaklıktır.
Hakiki âşık şandan ve şöhretten uzak¸ benlik davasından geçmiş olandır. Sevgiliye kavuşmanın verdiği haz ile artık o¸ o değildir.
2. Yâr ile zinde cân olup
Ağyâr-ı yâr yeksân olup
Dost sırrına mihmân olup
Ol dürre kân olsan gerek
Sevdiğinden ayrı olan insan yaşıyor mudur gerçekten? Sevgili varsa¸ hayat vardır. Sevgili bir tarafta¸ onun dışındakiler diğer taraftadır. Bir sevgili vardır¸ bir de diğerleri
İşte böyle bir mahbûbun sırlarına ortak olmaktan¸ onun inci tanelerine ev sahipliği yapmaktan daha güzel ne vardır?
3. Zerre iken kân edeler
Katreni ummân edeler
Hep tenlere cân edeler
Cân u cihân olsan gerek
Gerçek aşk katre iken ummana karışmaktır; bir damlanın uçsuz bucaksız bir denize kavuşarak yok olması¸ ya da gerçekten var olması. Varlığının şuuruna ermesi. Küçücük bir zerre iken işin kaynağına ermek¸ dıştan geçerek¸ öze ulaşmak
4. Ref' ola her yüzden nikâb
Her yan ola bin feth-i bâb
Nâr olup nûra inkılâb
Mihr-i nihân olsan gerek
Mihr; hem güneş hem de sevgi anlamına gelir. Bu itibarla herkese nasip olmayan¸ ulaşılması zor ve gizli sevgiyi elde eden/saklı bir güneş olan ve her yeri aydınlatan kişinin gözlerinin önünden tüm örtüler kalkacak¸ her şey ayan beyan görünecektir. Ateşler nûr olacak¸ karanlıklar aydınlığa kavuşacaktır.
5. Envâr-ı zât ola yüzün
Esrâr-ı zât dola özün
Âyât-ı zât ola sözün
Mağz-ı Kur'ân olsan gerek
Hakiki âşığın yüzü nûrlarla dolmalı¸ aydınlanmalı. Özü mahbûbun sırlarıyla dolmalı. Her sözü Yüce Yaratıcıya işaret eden hakikatler olmalı. Hâsılı Kur'ân'ı yaşamalı¸ ona uymalı.
6. Hüsn-i kitâbı her varak
Okuyasın andan sebâk
Yüz göstere tâ vech-i Hak
Bakıp hayrân olsan gerek
Öğüt almak isteyen için her şey O'na işaret etmektedir. Dağlar¸ taşlar¸ gökyüzü ve denizler; etrafımızda gördüğümüz canlı cansız her varlık¸ O'na çağırmakta¸ O'nun varlığına şahitlik etmektedir. Yeter ki kalpler mühürlü olmasın¸ yeter ki içimizde ve çevremizde bulunan bu işaretler okunmak istensin
7. Ey âşık derd ü mihnete
Sabreyle er ol devlete
Erip makâm-ı hayrete
Bî-nâm u şân olsan gerek
Hakiki saâdete¸ gerçek mutluluğa ermek isteniyorsa¸ meşakkatlere¸ belalara sabretmeli. Sabrederek hedefe ulaşmalı. Sabrın acı¸ meyvesinin tatlı olduğunu hatırdan çıkarmamalı. Yüce Allah'ın tecellileri karşısında hayrete düşmemek mümkün değil şüphesiz. O halde¸ O'nun yüceliği karşısında¸ kul olma bilinciyle hareket etmeli¸ ad-san davasından vazgeçmeli.
8. Dâim hayâlinde ânın
Seyr-i cemâlinde ânın
Îd ü visâlinde anın
Cânla kurbân olsan gerek
Âşığın en önemli alâmetlerinden birisi de sevdiğini daima düşünmesi¸ onu hatırdan bir an olsun çıkarmamasıdır. Âşığın gıdası sevgilinin cemâline durmaksızın bakmasıdır. Âşık maşûkundan feyz almakta¸ onunla aydınlanmaktadır.
Sevdiğiyle bir türlü bir araya gelemeyen ve gece gündüz onun hayaliyle yaşayan âşık için gerçek bayramın ne olduğunu sormaya gerek var mı? Onun için gerçek bayram¸ cânânına kavuştuğu andır. Mahbûbun yoluna kurban olma¸ vuslata erme ve bayram etme
9. Hulûsî cümle kîl ü kâl
Ana erende pâymâl
Yüz gösterip şevk-i visâl
Ol dem handân olsan gerek
Bu geçici dünyaya duyulan ilgi ve sevgi¸ ebedî âleme nisbetle bir dedikodudan başka nedir? Malın ve evlatların fayda vermediği o günde¸ yalnızca akl-ı selimin geçer akçe olduğu o saatte¸ bu dünyaya ait her ne varsa ayaklar altına alınacak¸ kıymetsizleşecek. O hâlde henüz fırsat eldeyken¸ Yüce Yaratıcının huzuruna gelip hesaba çekilmeden¸ hesabımızı yapmak
Vuslatı arzulayarak¸ alnı açık¸ yüzü pâk olanlar zümresine katılmak.
Abdülmecit İSLAMOĞLU
Yazar"Bizleri bu dünyada meşgul eden¸ oyalayan pek çok şey vardır. Zamanımızı bunlarla geçirir¸ mutlu olmaya çalışırız. Hoşumuza gittiğini inkâr edemeyeceğimiz; para¸ mal¸ me...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU
"Nefsini/kendini bilen Rabbini bilir." gerçeğinden yola çıkan es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi¸ "nedir" redifli aşağıdaki manzumesiyle¸ insanın anlam arayışına dikkat çekm...
Yazar: Abdülmecit İSLAMOĞLU
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM