DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜĞÜN ÖNEMİ
Müslümanlarda görmemiz gereken en önemli davranışların başında doğruluk ve dürüstlük olmalıdır. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” emri üzerinde günümüz insanları olarak çok düşünmemiz gerekiyor. Bugün böyle, yarın şöyle olmaz. Ecdadımız “Söz namustur.” derlerdi. Verdikleri söz insanlar arasında en geçerli senetti. Sözüne itibar edilmeyen, yalan, dolan, hile, fitne ve fesatla insanları aldatan kişiler gerçekten imanı yüreklerine indirmiş olsalardı “Dün dündür, bugün bugündür.” diyebilirler miydi? Dürüst olmak; özü-sözü bir olmaktır. Adaletli olmaktır. Açık sözlü ve açık yürekli olmaktır. Tutarlı ve ilkeli olmaktır. Gerçekçi olmaktır. Samimi olmaktır. Sorumlu olmaktır. Hak ve değerbilir olmaktır. Kararlı olmaktır. Saygılı olmaktır. Ölçülü olmaktır. Öz eleştiri yapabilmektir. İslâm, gücünü imandan alan, bütün hayatı ve insanları kuşatan mükemmel bir ahlâk sistemi getirmiştir. Ana çizgileri Kur’an ve sünnet tarafından belirlenen bu sistemin iki temel şartı vardır. Bunlardan ilki, yüksek değerlere tam olarak inanmak, ikincisi de, inanılan değerleri doğru biçimde uygulamaktır. Hayatın bütün alanlarında aranan ve uygulanması gereken yüksek değerlerden biri de doğruluktur. Din ve dünya işlerinin tamamında doğru olmak ise, İslâm’a bağlı kalmakla mümkündür. Düşünce, söz ve davranışlarda hak ölçüsünü aşmamaya, söylenen söze yalan, yapılan işe de hile katmamaya doğruluk diyoruz. Doğruluk, müminlerin en önemli özelliklerinden biridir. Bunun için, İslâmî ve insanî hayatın tek ölçüsü ve güvencesi doğruluktur. Mü’min, Allah’ın buyurduğu gibi dosdoğru olmalı, insanlarla olan ilişkilerinde doğruluktan ayrılmamalı, yalancılara itibar ve iltifat etmemelidir. Çünkü Müslüman’ın İslâm’a düşman olanlara şirin görünme gibi bir zorunluluğu yoktur; tam aksine onun doğru ve gerçek bir Müslüman olma sorumluluğu vardır. Eğer İslâmî hayattan ve doğru Müslümanların varlığından rahatsız olanlar varsa bu onların sorunudur. Sadece fikrin ve inancın doğru olması yetmez; ayrıca doğru inanç ve düşüncenin pratiğe yansıması ve yürürlüğe konulması da gerekir. Yüce Allah (c.c.), Kur’an’daki İslâmî hayatı görüp gerçekleştirenlere, cennete gireceklerini ve orada ikram göreceklerini şöyle müjdeler: “Rabb’imiz Allah’tır diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere gelince, onların üzerlerine sık sık melekler iner ve şöyle derler: ‘Korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaat edilmiş cennet müjdesini! Biz bu dünya hayatında sizin dostunuzuz, öteki dünyada da dostunuz olacağız; orada canınızın çektiği her şeye sahip olacak ve istediğiniz her şeye kavuşacaksınız.”1 Rabb’imiz, Peygamber Efendimiz’e “Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!” buyurdu.2 Dosdoğru olmak kim bilir ne ağır, ne çetin bir işti. Bu âyet-i kerime kalbine yazılıp gönlüne süzülünce Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in saç tellerinden birkaçı bir gün içinde ağarıverdi. Onun gül çehresini bütün tazeliğiyle gönüllerine nakşeden âşıkları, o cihana bedel gül yaprağını sert bir rüzgârın hırpaladığını anlayınca meraklarını gizleyemediler. Kâinatın Efendisi ashabının merakını giderdi: “Hûd ve benzeri sureler beni yaşlandırdı.” buyurdu.3 Demek ki dosdoğru olmak böylesine zor işti. Allahu Teâlâ, dosdoğru olma emrini sadece Rasûl’üne değil onun ümmetine vermiş ve “Yanında yer alanlarla birlikte doğru yolu tutun.” buyurmuştu. Adına sırat-ı müstakim dediği o dümdüz yolda bütün kullarının dikkatlice yürümesini istemişti. Rasûlullah, daha çok ümmetini düşünmüş, onların bu imtihanı nasıl başaracaklarını fikretmiş, işte bu sebeple mübarek saçları ağarıvermişti! Müslüman olmak doğru yola girmekti. Bu yola giren herkes o yolda sebat etmeli, çizgiden ayrılmamalıydı. Peygamberimiz (s.a.v.) doğruluğun, dürüstlüğün, ahlâkın, faziletin, iyiliğin, insanlığın koyu ve kalın bir sis perdesiyle kaplandığı o zulmet çağında bile Âdemoğlunun haysiyetini kurtaran asil ve yiğit tavırlar sergiledi, insanlığın yüzünü ağarttı. Allah’ım! Sen bizim Rabb’imizsin. Senden bizi doğru istikâmetle rızıklandırmanı isteriz! Âmin...
Sümeyye YILDIZ
Yazar
"Aşk nedir o halde? Bugünün materyalist ve felsefî bakış açısı ile bulandırdığımız¸ toprağın altına gömüp nefessiz bıraktığımız şey midir? Yoksa muhabbetin kaynağı olan Yaratıcı'dan ö...
Yazar: Sümeyye YILDIZ
Bizleri ve kainatı yaratan, sayısız ve sonsuz nimetlerle donatan Rabbimize karşı kulluğumuz, Allah'a karşı en başta gelen görevlerimizden biridir. İnsanın Cenab-ı Hakkın ilâhî kudret ve azameti karşıs...
Yazar: Sümeyye YILDIZ
Arabam, birkaç defa tekleyip istop etmiş ve beni bilmediğim bu yerlerde yüzüstü bırakmıştı. Aniden yağmaya başlayan kar, ön camı tamamen örttüğü için, dışarısı ancak yan camlardan görülebiliyordu. ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
İnsanlık tarihinde kadın, lâyık olduğu yeri ve itibarı, ancak İslâm’ın manevî ikliminde bulabilmiştir. İslâm, kadının kişisel ve toplumsal hayatında büyük bir değişiklik meydana getirmiş, ona üstün bi...
Yazar: Sümeyye YILDIZ