Dinlenildikleri İçin Dinlemeyi Bilirlerdi
Eskiden fakirlik olduğu için çocuklar da yoktan anlarlardı. Kılık kıyafetlerin yenisi sadece bayramlarda alınırdı. Ramazan Bayramı’nda alınan bayramlıklar giyildikten sonra tekrar Kurban Bayramı’nda giyilmek üzere kaldırılırdı. Bayram şekerlerini çocuklar sadece bayramlarda ya da özel günlerde görürlerdi.
Kılık kıyafetler bir iki giyilip beğenmemezlik edilmezdi. Kıyafetler düzgün kullanılır, küçülenleri de küçük kardeşleri giyerdi.
Günümüzdeki gibi okul kitapları devlet tarafından dağıtılmazdı. Kırtasiyeler bugünkü kadar yaygın olmadığı gibi okul kitaplarını alacak para da yoktu. Okul kitapları ve defterleri küçük kardeşler ya da konu komşunun çocukları da düşünülerek kullanılırdı. Kısacası günümüzdeki gibi bolluk olmadığı için çocuklar yoktan ve yokluktan anlarlardı.
Şimdiki çocuklar el bebek gül bebek büyüdükleri için yoktan anlamamaktadırlar. İstekleri ikiletmeden büyüyen bu çocuklar bugün istenilen başarıları gösterememektedirler.
Yok yoklarla büyümüş ve bugün kariyer olarak bir yerlere gelmiş, ülke yönetiminde söz sahibi olmuş birçok insanın çocuklarının aynı başarıyı yakalayamadıklarını görüyoruz. Çocukluğunda üzerine giyecek doğru dürüst kıyafeti, kitap alacak parası olmayan ve yok yoklarla büyüyen çocuklar, okuyarak iyi bir yerlere geldiler. Ancak yokluk içinde okuyan bu insanlar, varlık içindeki kendi çocuklarına aynı başarıyı yakalatamadılar.
Annesinin saçını süpürge ettiği, eğitim için babasının ceketini satmaya hazır olduğu bu çocuklar, yok yoklara rağmen okudular ve iyi bir meslek sahibi de oldular. Yok yoklar içinde büyüyüp okuyan bu insanlar; “Ben görmedim, çocuğum görsün; ben yemedim, çocuğum yesin…” diyerek çocuklarını büyüttüler. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında el bebek gül bebek büyüyen bu çocuklar, ne okulda ne de sosyal hayatta anne babalarının başarısını yakalayamadılar. Başarıda hep anne babalarının gölgesinde kaldılar.
Dinlenildikleri İçin Dinlemeyi Bilirlerdi
Çocuklarının söz dinlemediğinden şikâyetçi olan bir anneye; “Dinlenilmesi gereken zamanda siz onu dinlemiş miydiniz?” diye sordum. Anlamadım, dedi.
Siz zamanında çocukların anlattıklarını can kulağıyla dinlemiş olsaydınız bugün de çocuklar sizin anlattıklarınızı can kulağıyla dinlerlerdi. Başka bir ifadeyle, çocuklar dinlenilmesi gereken zamanda dinlenilmiş olsaydı bugün çocuklar da anne babalarının dinlenilmesi gereken sözlerini dinlerlerdi.
Eskiden çocuklar geniş ailede büyüdükleri için dertlerini, sıkıntılarını ya da paylaşımlarını yapabilecekleri birilerini bulabiliyorlardı. Hiç bulmazsa kendini seven bir akrabası ya da mahalledeki arkadaşlarıyla bunu yapabiliyorlardı. Çocuklar ailesiyle problemler yaşadığı zaman büyükleri ya da akrabaları araya girerek en azından çocukların dertlerini ve sıkıntılarını dinlerlerdi.
Evde anne babasıyla sıkıntı yaşayan çocuklar ya amca ve dayısına ya da hala veya teyzesine giderlerdi. Halden anlayan büyükleri de çocuğu karşısına alır ve bugün empati dediğimiz iletişim şekliyle çocuğu dinlerlerdi. Çocuğu dinledikten sonra iki tarafı da suçlamadan çocuğa gerekli nasihati yaparlardı. Dinlenildiğini ve anlaşıldığını gören çocuklar da problemleri büyütmezlerdi. Bunun sonucunda çocuklar büyüklerinden problem çözme becerilerini öğrenip geliştirirlerdi.
Oysa günümüzde çocuklar kibrit kutusu gibi odalarda sosyal hayattan uzak, kendi dünyalarını yaşamaktadırlar. Sosyal ortam dediğimiz aile, akraba, arkadaş çevresinden kendini soyutlayan çocuklar, kendi odalarında sanal âlemde yaşamaktadırlar. İletişimin sadece zorunlu ihtiyaçlardan öteye geçmediği aile bireyleri bile birbirlerine yabancılaşmaktadırlar.
Gönülleri Evdeydi
Eskiden çocukların bedenleri kadar ruhları da evlerdeydi. Günümüz çocuklarının ise sadece bedenleri evde. Dışarıdan eve gelen çocuklar da anne babasına sadece “Selam!” diyerek odasına geçmektedirler. Aile bağları zayıf olduğundan ve sağlıklı iletişim kurulamadığından, çocuklar anne babalarla beraber olmak istememektedirler.
Eskiden çocuklar akşam ezanı okunduğunda ya da sokak lambaları yandığında evlerinde olurdu. Şimdi çocukların ne zaman girip çıktığı belli olmadığı gibi kiminle beraber oldukları da belli değildir.
Eskiden çocuklar oyun için dışarı çıktıkları zaman gönülleri ve kulakları evde olurdu. Anneler çağırdıkları zaman ikiletmeden eve gelirlerdi.
Şimdiki çocuklar, çocuk odasından çıkmamaktadırlar. Bedenleri evde fakat ruhları sanal âlemde gezmektedirler. Kiminle beraber oldukları da meçhuldür. Anneler çağırdıkları zaman da dışarıdaki çocuklar gibi sofraya hemen gelememektedirler.
M. Emin KARABACAK
YazarSabah kahvaltısı, çocuğun kendisine ve okuluna verdiği önemi ifade etmektedir. Okulu seven çocuklar, okula kahvaltı yaparak giderler. Bu çocukların kendilerine güvenleri tam olduğu gibi, arkadaş...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Çocukların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri en iyi şey, çizdikleri resimlerdir. Çizdikleri resimler, sansürsüz, objektif ve gerçekçidir. Çünkü çocuklarda soyut zekâ tam gelişmediği için olayla...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Stres, İngilizceden dilimize geçmiş ve karşılığı “gerilim” olan bir kelimedir. Stresin bedenimiz ve ruhumuz olmak üzere bize iki nokta üzerinde etkisi var. Stresin kaynağı, bazen vücudumuza tehdit olu...
Yazar: Nesibe AYDIN
Bahar değmiş gönülleri sevmeliOnlar nice kış görmüş geçirmiş /Çiçeklenmeyi bilirler....Bahar mevsimi, doğanın uyanışını ve yenilenmeyi simgeleyen bir dönemdir. Bu mevsimin etkileri insan ruhu üzerinde...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ