Çoktan Seçmeli Fikirler
Bazen okulla ilgili çoktan seçmeli fikirler geçiyor aklımdan. Seçmeli diyorum çünkü seçilebilir şeyler çoğu. Anlatayım da görün...
Teneffüsler on dakika. Dersler 40! Ben diyorum ki, şu dersleri 10 dakika yapalım. Teneffüsleri de kırk. İnce bir “ayar çekmek”ten bahsediyorum canım! Yoksa aradaki 30 dakikanın eğitim sistemi adına çok da bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum.
Önemli olan öğretmenlerin ve öğrencilerin zihinsel ve bedensel sağlığı değil mi hem? E tamam işte. 40 dakika boyunca oynayan, koşan, kafasını dağıtan çocuklar on dakikalık derste nasıl da apaçık zihinle her şeyi öğrenmeye açık olacaklar düşünsenize?!
Geçen gün arkadaşımla derste bir şey konuşuyorduk. Öğretmenin de aynı anda konuşacağı tutmaz mı? Tuttu. Sırf konuşmalarımız denk geldi diye bize ceza vermez mi?! Verdi. Ne yani? Teneffüste konuşup derste susacak mıydık? Susarak bir şey öğrenilmez ki! Bazen hiçbir şey anlayamıyorum. An la ya mı yo rum!
Başka bir geçen gün sınıfta “Dünya Felsefe Günü” üzerine konuşuyorduk. “İnsan varsa düşünce vardır. Ve düşünceler kıymetlidir.” dedi öğretmenimiz. Bunu duyunca gözlerimden kalpler çıktı. “Öğretmenim, düşüncelerimiz kıymetliyse onları içimizde tutmamalıyız değil mi?” deyiverdim. “Evet, yerine ve zamanına göre elbette.” dedi.
Yerin ve zamanın bundan daha uygun olduğu bir ânı hatırlamıyorum; “Öğretmenim o zaman içimdeki kıymetli düşüncelerimi bahçede iki tur koşuya çıkarabilir miyim, hava alsınlar biraz?” dedim. Sınıfın duvarları kahkahaları taşımakta zorlandı. Sonuç olarak iki ders saati boyunca bahçede düşüncelerimle birlikte koştum. Koşunun on beşinci dakikasında yağmur yağması düşüncelerimi biraz sulandırdı. Sanırım bir dahaki dünya felsefe gününde düşüncelerimi sessize alacağım...
Çoktan seçmeli fikirlerimin şimdilik sonuna geldik.
Aslında bende fikir çok. Fakat bugün öğretmen biraz fazla ödev verdi. Ödevleri yaparken fikirlerimi bir kenarda bırakmak zorundayım. Ödevleri tamamlamayınca azıcık teneffüssüz kalıyoruz da...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarDedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
“Dalgalandı birden suskun deniz...” diye havalı bir giriş cümlesi sanırım iyi olur yeni yazım için...“Az önce kocaman bir yük gemisi geçti, fark etmedin mi?” dedi yanıma konan beyaz tüylü kırmızı gözl...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Karahindibalara baktı. Gözleri parladı. “Anne, baksana şunlara hadi koş hemen üfleyelim hepsini!” diyip yeşilliğin içine daldı küçükkız. Kırmızı elbisesi koyu yeşil çimenlerin arasında parıldıyordu......
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Annesinin yanağına bir öpücük kondurdu. Uyandırmaya kıyamadı. Odadan çıktı.Mutfağa girdiğinde mis gibi kokularla karşılaşmak isterdi ama annesi uyuduğu için bu mümkün olamazdı. Öğle vakti daha yeni ge...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT